BÖLÜM 1
Sağanak yağmurlu gecelerden biriydi. Eylül ayını hep severdim. Kasvetli, yağmurlu, karanlık... Kimilerinin içini karartırdı belki ama bir sebepten, ben hep nefret ettim güneşli günlerden. Ama o karanlık, yağmurlu gecelerden birinin her şeyi değiştireceğini nerden bilebilirdim.
Ekranda "V For Vendetta" açıktı. Yağmur kokusu girsin diye açık bıraktığım penceremden hafif meltem giriyor, ince tülü havalandırıyordu. On yedinci yaşımın ilk günleriydi. "Şaka gibi ya, artık resmen on yedisin! Edward'ını bulman lazım artık kızım." demişti en yakın arkadaşım Çilen. Sıradan bir yaştı tabii. Sıradan günler. Hala odamda oturup film izliyor ve ailem evde olmadığı için seviniyordum.
Filmin ortalarında kahve almak için kalktım. Kulaklığımı çıkardım ve bahçeden gelen sesleri duydum. Komşularımız sohbetlerine dışarıda devam etmek istemişlerdi sanırım. Bu yağmurda? Fincanı elimden bırakıp camdan dışarı baktım. Ben bakınca sesler mi kesilmişti? Bir saniyeliğine bahçeyi sokaktan ayıran tellerin dışında birkaç gölge gördüm ama hemen gözden kayboldular. Bir şeyler vardı ama anlayamamıştım. Boş verip fincanı tekrar elime aldım. Tam odamdan çıkmak üzereyken arkamda bir hareketlilik hissettim. Korku tüm vücuduma yayıldı. Biliyordum, arkamda biri vardı.
Korkuyla arkamı döndüm ve karşımdaki kahverengilerle göz göze geldim. Donmuştum. Evimde, odamda bir yabancıyla karşı karşıyaydım. Koşarak mutfaka ulaştım titreyen ellerimle bir bıçak alıp arkamı döndüm. Yabancı karşımdaydı. "Hemen çık git buradan! Yemin ederim saplarım!" Boğazımdaki yumruya rağmen sesim kendinden emin çıkmayı başardı. Öylece karşımda durmaya devam etti. Korku sonunda terk etmeye başlıyordu. "Git dedim lan git!"
Yabancının arkasında biri daha belirdi. Neyin içine düşmüştüm ben böyle! Yabancı sonunda konuşmaya tenezzül etti. Yüzünde hiç mimik yoktu. "Sana zarar vermeyeceğiz. Biliyoruz bize güvenmen saçma olur ama düşündüğünün aksine seni korumak için buradayız." Ne zırvalıyordu bu adam cidden. Deli bir cesaretle elimdeki bıçağı fırlattım ve arkamdaki tezgahtan başka bir tane aldım.Bir saniye, bu adam koca şef bıçağını nasıl havada yakalamıştı? Bu sefer güven veren bir ifadeye bürünmüştü suratı. "Bize güvenmen için birilerini daha çağıracağım. Lütfen sakin ol." Güven adına hiçbir şey hissetmiyordum. Gözlerime bakmaya devam ederek mırıldanmaya başladı. "Rosa, Orlenda. Gelin." Daha kelimeyi tamamlamadan karşımda benim yaşlarımda iki genç kadın belirdi. Nasıl bu kadar hızlı geldiklerini düşünürken kaşlarım çatıldı. Kızıl saçlı olanı gülümsedi. "Çok mu hızlı geldik ya kız şok oldu."
Hiçbir şey anlamıyordum. Hırsız ya da tacizci olsalar çoktan beni etkisiz hale getirirlerdi. Böyle sustukça dahada çıldırıyordum ki yabancı sonunda konuşmaya başladı. "İsmim Jaden. Sende Amalia'sın. Seni korumak için buradayız, zarar vermek için değil." Eliyle işaret ederek diğerlerini de tanıttı. "Bunlar Rosa, Orlenda ve Tekin. Dışarıda senin güvenliğin için bekleyen onlarca arkadaşımız var." İsminin Tekin olduğunu öğrendiğim adamın ketum suratından gözlerimi çektim ve camdan dışarı baktım. Gerçekten onlarca siyahlı insan vardı. Tüm apartmanın etrafını sarmış görünüyorlardı. Beni gördüklerinde hafif bir baş selamı verip etrafa dağıldılar. Çok hızlılardı. Şu an buna kafa yoramazdım.
"Açıkla." Korku tamamen gitmişti. Özgüvenim yerine gelmişti ve neler döndüğünü öğrenmek istiyordum. Jaden ilk defa gözlerini benden ayırdı ve arkadaşlarına baktı. Aralarında sessiz bir konuşma geçti. Tekrar bana döndüğünde hala emin görünmüyordu. Üzerindeki deri ceketi çıkarıp masaya attı. Sonunda anlatmaya karar vermiş gözüküyordu.
"Biz vampiriz." Doğrudan gözlerime bakarak söylemişti.Bu hızlarını açıklıyordu. Bakışlarından anlamıştım, inanmayacağımı düşünüyorlardı. Deli saçması olduğu biliyordum ama dünyadaki bütün kurguların gerçek olduğunu düşünüyordum. Vampirler, kurtadamlar, süper kahramanlar...
Şaşırmağımı fark ettiler. Merak sırası onlardaydı. Gözlerimle devam etmesini işaret ettim. Ama her şey tamda burada değişti.
"Sende vampirsin. Bizden farklı, tüm doğaüstülerden üstün.. Kutsal kraliyet soyunun varisi, kayıp kan, Regnum prensesi Amalia."
Hayatımı izlediğim filmlerin, okuduğum kitapların gerçek olduğunu düşünerek geçirdim. Küçükken bir ışık yansıması yaşamıştım. Gözümün önünde bazı parlaklıklar vardı. Bu parlaklıkların benim bir Winx perisi olduğumun kanıtı olduğunu sanmıştım.
Hogwarst baykuşumun bir yerlerde sıkıştığına emindim. Sonunda yıllardır istediğim dövüş eğitimini almaya başladığımda bir Black Widow olacağımı da biliyordum.
On yedi yaşına bastığımda karanlık güçler tarafından kaçırılıp dünyayı kurtaracağımı sanıyordum. Sıradan günler...
On yedi yaşıma bastığımda penceremden Edward girecek sanıyordum. Nihayet penceremden biri girdi. Ama bu hikayede ne o Edward ne de ben Bella'yım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Kan
FantasyKendini bildi bileli siyahlara bürünmüş Amalia, siyahların arkasına mı saklanıyordu yoksa onlardan güç mü alıyordu?Hayatı boyunca okuduğu kitapların içinde yaşamak istemişti. Peki sıradan bir gecede bu dileği gerçekleşse ne hissederdi? Yağmurun koku...