"Midor gördün mü canım benim?"
"Sen ciddi miydin? Vay canına hiç gerçek insan görmemiştim." Ne diyordu bu? Ne demek hiç gerçek insan görmemiştim?
Ben gerçekten kimin eline düştüm?
Olduğum yerde kaskatı kesilmiştim. Açıkçası ne yapacağımı bilmiyordum. Biri beni tiyatro oyununa falan mı getirdi?
Birden bire önüme beyaz rengine sahip uzun saçları olan,garip kıyafetli,bence bu bir tiyatro kostümü, biri atladı.
"Konuşmayı düşünüyor musun? Sana soru sordum!" Gresty olduğunu düşündüğüm bu konuşan kişi kaşlarını çatmıştı.
Bunlar gerçekten aklını yitirmiş! Ya kardeşim zaten konuşabilsem şuana kadar susar mıydım? Biraz beyin ya,biraz akıl ya...
"Gresty sen aklını krosla* mı yedin? Kızın her yerine gizli bariyer koymuşsun. Nefes alması için hava bırakmışsın en azından!" Bu konuşan da Midor olmalıydı.
Sanırım çok mantıkl-bir dakika gizli bariyer derken?!
Aklımdaki sorular bekar insanlara soru soran akrabalar gibi birikmişti. Hepsinin cevabını almam lazımdı. Tabii kurtulursam...
"Ah doğru ya,onu unuttum." Gresty şahsı yürüyerek yanımdan geçti. Çırpınmaya başladım artık biri bana her şeyi anlatması lazımdı yoksa gerçek anlamda aklımı yitiricektim!
Önüme bu sefer başka biri geçti. Sanırım Midor'du. Gözlerimi kıstım. Turuncu saçları vardı. Ama kısa ve dalgalıydı.
Gözleri kahverenginin koyu tonuydu.
Ve teni beyaz peynir gibiydi. Bu şahsın kıyafetleri öbüründen de beter!"Selam insan! Bu salak bariyeri açana kadar sana bakıcam. Açıkçası senin görünüş olarak çok farkın yokmuş of ya!"
Karşımdaki kişiye anlamaz gözlerle baktım. Deli teyzem bile bu kadar delirmemişti. Hem 'selam insan' nasıl bir hitap şeklidir?
Ben onu incelerken galiba o da beni inceliyordu. Bundan hoşlanmamıştım. Bu bakışmayı bozmak istedim. Ama gerek kalmadı.
"Tamamdır, buldum." Diye karşıma geçen Gresty'nin elinde mavi çizgileri olan,beyaz renginde ve orta boyda bir kumanda vardı.
Kumandayı evirdi çevirdi. Sonra birkaç tuşa bastı. Birden içimde kalan metal çekildi. Boynum ani bir hızla önüme düştü.
Başımı eğmişim gibi oldu. Sonra ellerim yanıma düştü. Ayaklarım ise yere savruldu. Direkt eğik başımla karnıma baktım. Kan yoktu ama üç tane siyah nokta vardı.
Önce boynumu kaldırıp sağa sola çevirdim. Biraz uyuşmuştu. Sonra üstüme çeki düzen verip ayağa kalktım. Boğazımı temizlemeye çalıştım.
Elimi boynuma koydum. Öksürmeye çalıştım. Bu sırada karşımdaki iki şahıs boş boş bana bakıyordu.
Öksürmeye çalışırken hapşırdım. Midor birden korkarak geri çekildi. Gülmek istedim ama gülemedim.
Kaşlarımı yukarı kaldırdım kafamı titrettim. Burnumu çektim. Sonunda kendime gelebilmiştim.
Elimi,birinin benden yaklaşık iki adım diğerinin de benden üç adım uzağımda olanlara doğru sallayarak
"Siz kimsiniz? Ben niye burdayım? Karnımı niye deldiniz? Psikopat kostümlü emekli genç oyuncular?
Daha bir sürü soru sorum var delirtmeyin beni! Midor musun nesin sen nasıl hiç insan görmedin? Aynaya baksana be kardeşim!
Ayrıca gizli bariyer ne görünmez ip falan mı?" diye bağırdım. Daha içimde tuttuğum birçok soru vardı.
Ama boğazım kurumuştu. Susamıştım.
"Hey hey yavaş. Siz insanlar hep böyle çok mu konuşursunuz? Sorularından yola çıkarak konuşursak galiba neden burdasın bilmiyorsun. Tabii yalan söylemiyorsan..."
Diye konuşan Gresty'e baktım. Bir kaşımı kaldırarak konuştum. "Bana bak genç moruk aklımı yitirmek üzereyim. Yalan söyleyecek halim var mı sence?"
Midor gülmeye hayır hayır anırmaya başladı. Birazdan eşeğe dönüşür diye beklediğim adam bana doğru iki adım attı.
"Sen bundan çok zekisin bunun beyni yetmez boşver. Ayrıca genç moruk iyiymiş." Gülerek söylediği şeylere genç moruk ona ters bakış attı.
"Sen gülmeye devam et. Friav gelince ne hesap vericez? Bizim Dünya'ya gittiğimizi düşünecek. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun?"
'Friav ne Firavun gibi' diyerek içimden gülüyordum.
"Of uzatmayın siz kimsiniz? Tımarhanede falan mıyım?" Diye oflayarak konuştuğumda Midor'un yüz ifadesi ciddi bir hâl aldı.
Kaşları ve dudağı düz bir biçimde boş gözlerle bana bakıyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Sanki bir şeye beni ikna ediyor-manipüle ediyordu!
...
"Bu sadece senin başına gelen bir şey değil. Burada,birçok evde,siz insanlara aynı şekilde rastlandı.Bu burada pek sık olmaz. Hatta hiç olmaz.Ve hâla kaç insan var bilmiyoruz. Bu da bizim zaten güvenliğimizin olmadığı bu dünyada tehlikeyi daha da artıyor."
Diye aynı şeyleri geveleyip duran kıvırcık-bonus-saçlı,siyahi ve askeri andıran Friav adlı adamı anlamakta güçlük çekiyordum.
"İyi de siz kimsiniz? İnsan değil misiniz? Uzaylı mısınız lan yoksa? Beni kesip inceleme falan yapmazsınız değil mi? Filmlerde öyle oluyor ya!" Diyerek içimden gelenleri pat diye söyledim.
Friav bıktım dercesine derin bir iç çekti. "Nora sen beni anlamıyor musun? Daha kaç kere anlatıcam. Biz insan değiliz. Başka bir boyutta yaşayan canlılarız.
Ve şu senin karınca meselesine gelecek olursak o konuda hiç bir bilgim yok. Diğer insanlardan da benzer şeyler duydum." Diye konuşup kırışmaya yeni başlayan yüzünü sıvazladı.
Demek ki bir tek ben yoktum. Boyutlar arası geçit için araştırma yapılıyor diye birçok haber çıkmıştı. Ama sadece araştırmaydı.
Eğer bu geçit kan emen ve bizi bataklık gibi içine çeken karıncalar sayesinde oluyorsa bu ne demek oluyor?
Macera falan istemiyordum. Ben gayet mutluydum. "Tamam artık umrumda değil,beni evime geri yollayın." Diye konuşup tabureden kalkınca karşımdaki adam da kalktı.
Kaşlarını çatıp sesini yükselterek konuştu. "Daha nasıl geldiğinizi bile bilmiyorken, nasıl geri gideceğinizi nerden bilelim?"
Selamlarr:D
Öncelikle mükemmel karakter isimlerimle karşınızdayım psbsksnsn
Bu bölüm biraz kısa oldu bana göre...Ve şuan pek okurum yok ama eğer ki gerçekten okuyorsanız ve begendiyseniz bölüm hakkında eleştirilerinize açığım:)
Bir sonraki bölümü uzun yapmayı düşünüyorum. En azından artık bir aksiyon yaratalım değil mi;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Elin Dört Parmağı
Fantasy"Farklılıklarla dolu bir dünyada birbirine düşman topluluklar ve arada kalan bir grup insan..." "Özel güçlere sahip bir grup..." "Savaşçı kadınlardan oluşan bir toplum..." "Suç işlemekten zevk alan mahkumlar..." "Perilerden oluşan rehberler..." Nora...