20

20 3 2
                                    

Kısa süre içinde güneşin ay ile kavuşacağından bir haber güneşin kızıllığına kendini bırakan dağların tepelerinde, usulca erimeye başlayan karlar; denizin hırçın dalgalarının seslerinin duyulduğu üzere eski ama hâlâ işlev gören şatoya pek de uzak sayılmazdı. Dağlara yakın yerlerde kayalıklara bir kuş yuvası konmuș, öten kargalar ve uzakta duyulan horozların sesleri ile bir günün daha  bittiğini haber veriyordu.

Yıllar ve bazı efsanelere göre asırlar geçmesine rağmen İskoçya'da varlığını sürdüren şato; eski, mistik ve bir o kadar da göz kamaştırıcı haliyle hâlâ daha en az ilk günkü kadar canlıydı. Daha bir kaç yıl önce yenilenmiș kulenin taşları ardında fısıldașma ve kahkaha sesleri duyuluyor, taştan malzemesi olan kalenin içine rüzgar sızıyor yine de henüz kasım ayının ortalarında olmalarından mütevellit içinde yaşayan canlıları üşütmüyordu. Görkemli şato uzun süredir kullanıma açık ve ilk günkü gibi misafirperverdi.

Şatonun en yüksek katında bulunan astronomi kulesinde altı ve yedinci sınıflar toplanmıș beş dakika sonra olacak kanlı ay tutulmasını - bilimsel adı ile tam ay tutulması - izlemek için boş buldukları köşelere oturmușlardı.

Lily Evans, yaklaşık yarım saat boyunca oturduğu yerden kalkıp James Potter'ın yanına giderken daha demin yazdığı mesajların yeni yeni farkına varıyordu.

Lily Evans pek çok şey olabilirdi ; Zeki, samimi, cana yakın, güzel, deli dolu ve bu liste böylece uzayıp giderdi.

Yine de daha demin yazdığı mesajları yazacak kadar net biri olmamıștı aksine bilmece gibi olmayı severdi. Yaptığı kelime oyunları ile insanların akıllarını karıştırmayı, onlar düşünürken keyifle onları izlemeyi bazenleri ise gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmaya bayılırdı.

İlk kez karşı tarafa isteklerini kelime oyunu olmadan, lafı dolandırmadan, net bir dille belli etmişti. Bunu fark etmesiyle yanaklarının hafifçe kızardığını hissetse bile umursamadı.

Koyu kızıl saçlarını elinin bir hareketi ile omzunun gerisine atarken dudaklarını birbirine bastırıp gökyüzüne baktı, hâlâ biraz daha zamanı olduğunu görüp rahat bir nefes bıraktı.

James Potter'ın omzuna yavaşça dokunup geri çekildi, genç adam yavaşça karşısındaki kızıl saçlı kıza bakıp kocaman gülümsedi.

Yüzünde her zaman olan muziplik kırıntıları, rahatsız edici bir sırıtma veya en ufak bir eğlence kırıntısı olmadan.

Samimi bir gülümseme, otuz iki diş.

Lily gülümsemenin ona bulaştığını fark etmeden yavaşça kendisini James'in yanına bıraktı, oturduğunda James'e olması gerektiğinden daha yakın olduğunu fark etse de bunu umursamadı.

Lily konuşma başlatmak için ağzını açsa da kafasında kurduğu konuşmayı unuttuğunu fark etti, James'in onun gözlerine beklenti ile baktığı her an gerildiğini hissedip kolyesi ile oynadı, gergin olduğunda hep böyle yapardı.

James, anlayış ile gülümseyip eli ile gökyüzünü işaret etti. Konuşsa veya en ufak bir hareket yapsa rüyadan uyanacağından korkuyordu, bunların hepsinin sadece bir hayal olmasından korkuyordu içten içe.

Lily, tutulmanın başladığını fark edip gözünün ucu ile James'e baktı, büyük ihtimalle daha önceden gördüğü tutulmalar onun pek dikkatini çekmemişti aksi taktirde bu kadar meraklı bakışlar atmazdı, hafifçe gülümsedi.

James Potter çok tatlıydı ve Lily Evans bunu yeni fark ediyordu.

Lily'nin bakışlarını üstünde hisseden James başını kendisine bakan kızıl saçlı kıza doğru çevirdi, bakışları kesiștiğinde birbirlerine samimi bir gülümseme gönderdiler.

10 Things I Hate About You & Jily textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin