Not; Bu Fic için çok heyecanlıyı, fazla ilgi görmedi sanırım ama umurumda değil açıkçası çünkü çok özenerek yazdığım, dikkat ettiğim hepsinden önce finalini yazıp yayınlamaya başladığım ilk ficim. Tek isteğim düşüncelerinizi belirtmeniz. Keyifli okumalar.
*Hunniel
"Dinle küçüğüm," Dedi Büyükannem. Başım dizlerinin üzerindeyken saçlarımı okşuyordu. "Ağaca güvenebilirsin. Bilirsin ki elma ağacı elma verir, erik değil. Hayvanlara güvenebilirsin, çünkü aslan, aslan gibi davranır maymunluk etmez. Ama bir insana güvenemezsin."
Bakışlarım üstündeki dolulukla titredi.
"Zira o, yüzüne gülümserken arkasında hançer gizleyebilen tek yaratıktır .."Sehun... Beni neden öptün? İçimi kasvete boğan karmaşıklık duygusuyla ağlayacağımı hissedip başımı biraz daha gömdüm Büyükannemin kucağına.
'Gördün mü?' demişti, 'Bir öpücük bunun gibi saçma ve anlamsız da olabilir.'
Kendimi inandırmaya çalıştım, yemin ederim. 2 gündür kendime aralıksız olarak hatırlattığım tek şeydi bu. "Seni öylesine öptü. O öpücük hiçbir şey. Saçma ve anlamsız!" Beynim aynı cümleyi yeniden tekrarlarken sadece onu düşündüğüm andan itibaren kaburgama yumruk atan kalbim canımı yakıyordu. O sadece anlamsız bir öpücükse eğer, neden o anı hayal ettiğim ilk anda kalbim delice çarpmaya başlıyordu?
"Büyakanne?" Büyükannem gözlerimin önüne düşen saçlarımı yumuşacık parmaklarıyla geriye doğru tarayıp hım'ladı. "Birini-" derince yutkunup yanaklarımı şişirdim. "Sevmediğin birini dudaklarından öpmek ne anlama gelir?"
Büyükannemin kucağından yavaşça doğrulup yüzüne baktım.
"Bunları kim söylüyor sana?" sesindeki yumuşak ton yok olmuş gibi kızgın sesiyle söyledi. Sadece 5 saniye içerisinde kafamda bir şeyler kurdum.
"Baekhyun." Dedim az sonra söyleyeceğim yalan yüzünden Tanrı'ya beni affetmesi için dua ederken. "Abisinin birini öptüğünü görmüş."
"Billy mi?" diye sordu dökülmeye başlamış kaşlarını çatarken. Başımı sallayıp devam ettim.
"Sormuş ama Billy onun anlamsız ve saçma bir öpücük olduğunu, ciddi bir şey olmadığını söylemiş." Cehennemi boylayacağım. Yalan söylediğim yetmiyormuş gibi Billy ve Baekhyun'a iftira da atmıştım. "Ama büyükanne, insan sevmediği birini neden öper?"
Bakışlarım Büyükannemin dudaklarında takılı kaldı. Oradan çıkacak kelimeleri ölesiye merak ediyordum.
"İnsan sevmediği birini öpmez. Eğer bunun saçma ve anlamsız olduğunu söylüyorsa o adamın cesareti yoktur. O adamlar sevmeyi bilmez." Dedi Büyükannem uzaklara dalarak. Devam etmesini bekledim ama birkaç saniye düşündükten sonra popoma vurarak oturduğum yerden kalkmama neden oldu. "Hadi yat artık. Saat geç oldu. Kafana böyle şeyleri takma, daha küçüksün."
Gözlerimi devirme dürtüme engel olup yatağıma ilerledim. Kafam eskisinden daha karışıktı. Yastığımı yüzüme kapatıp nefessiz kalana kadar bastırdım. Sehun bana ne yaptın sen? Daha düne kadar birbirimizi gördüğümüzde bile konuşmuyorken beynim neden tamamen seninle dolu?
Ben çoğu zaman bir şeyleri anlamlandırmakta zorlanırdım ama sonunda hep bir sonuca varmıştım. Şimdi ise Sehun'un yaptığı şeye hiçbir anlam yükleyemiyordum. Eğer öpücüğün 'saçma ve anlamsız' olduğunu söylerken gözlerini görebilseydim tahminimde bir şeyler olurdu. Saatlerdir dönüp duruyordum. Güneş ışıklarını saçmaya başlamıştı, hala biraz karanlıktı ama en azından gözümün önünü görebilirdim.
Havlumu ve şortumu çantama tıkıştırıp evden çıktım. Kapımızın önündeki bisikletime atlayıp gölete doğru sürmeye başladım. Hava biraz rüzgarlıydı ama şu an bu umursadığım son şey bile değildi. Hızla üstümü çıkarıp şortumu bacaklarımdan geçirdim. Koşarak suya atladığımda iliklerime kadar üşümüştüm, Tanrım su buz gibiydi!
İki büyük kulaçla göletin ortalarına ilerlerken soğuğa alışan vücudum yavaşça gevşedi. Gözlerimi kapatıp kendimi dingin suyun üzerine bıraktım.
"Küçük aptal!" dedi gözlerimi açmama sebep olan gür ses. "Hasta olacaksın." Suyun yüzünde süzülen bedenimi dikleştirip ayaklarımın üzerinde durdum. Sehun kısık gözleriyle bana bakıyordu.
İçimdeki bir dürtü onunla konuşmamam gerektiğini söylüyordu. Onunla konuşacak cesarete zaten sahip değildim. Ona neden beni öptüğünü sormayı deli gibi istesem de susacaktım. Tanrı aşkına ben henüz 16 yaşındaydım çoğu şeyi anlamlandıramıyorken onun hareketlerine nasıl anlam yükleyebilirdim ki? Onu gördüğüm anda gümbürdemeye başlayan kalbim bana hiç yardımcı olmuyordu.
"Küçük aptal, sudan çık." Sehun'un sert sesi kulaklarıma çarpıp ortama dağıldı.
Ona cevap verme.
Ona bakma.
Yaptığın şeyi yapma devam et.
Sehun'un sinirli bakışlarını sırtımda hissetsem de yüzmeye devam edip göletin kenarından uzaklaştım. Ardından su 'bulp' sesiyle sarsıldı, korkuyla arkama dönmeme fırsat bulamadan kollarım sıcacık elleri tarafından kavranmıştı. Kalbim ağzımda atıyordu.
"Neden beni dinlemiyorsun?! " Kendimi bir anda ona bakarken bulmuştum."Su buz gibi, hasta olacaksın."
"Beni düşünüyormuş gibi yapma!" Sesim oktav oktav yükselirken etrafımızı saran birkaç ağacın üstündeki kuşlar kanat çırparak uzaklaşmıştı. "Beni hasta eden sensin."
Sehun bedenimi bir çalı parçasıymış gibi kolayca çekiştirip kıyıya çıkarken ona engel olmaya çalışmamıştım bile. Bedenimi çimenlerin üzerine bırakıp çantama doğru ilerleyen Sehun'a baktım. Havlumu alıp yanıma oturduğunda bakışlarım az önce beni sürüklediği için bulanan suya takıldı.
Bedenen ve ruhen beni kolayca yönetebildiği için zayıflığımdan nefret etmiştim.
"Gerçekten küçük bir aptalsın, değil mi?" Mavi havlumla büzüşmüş bedenimi kurulayıp beni kendine çevirdiğinde ona yeniden bakmak zorunda kalmıştım. Havlumu başıma atıp saçlarımı kurulamaya niyetlendiğinde iki elimde sıkıca bileklerini kavradım. Çekiştirdiğim elleriyle birlikte havlum da başımdan kayıp giderken bakışları gözlerimi deliyor gibiydi.
"Asi çocuk olmaya mı karar verdin?" dedi delici bakışlarının ardından tıslarken. Parmakları siyah saçlarını çekiştirirken susmaya devam ettim. "Luhan, beni anlamadığını biliyorum. Zaten anlamaman daha iyi. Bırakalım böyle kalsın tamam mı?"
"O zaman neden koşturarak buraya gelip beni sudan çıkardın?" Sehun öylece susarken gözlerimin önünü kapatan ıslak saçlarımı geriye ittirip soğuktan morarmış dudaklarımı hareket ettirebilmek için zorladım kendimi. "Beni hayatının karmaşıklığına davet eden sensin. Eğer beni öpmeseydin bunların hiçbiri olmazdı. Ben... Bütün gün seni düşünüyorum."
"Luhan-"
Bakışlarımı kaldırıp koyu kahve gözleriyle birleştirdiğimde boğazım yanmaya başlamıştı.
"Ben düşünmemeye çalışıyorum ama... Yine de senden başka bir şey düşünemiyorum."
"Sana o öpücüğün bir 'hiç' olduğunu söyledim, değil mi? Neden çocuk gibi bunu düşünüp duruyorsun?! Aptal mısın sen?" Sehun'un sert sesi bakışlarıyla birleşince onunkinin yanında küçük olan bedenim daha da ufaldı.
"Ben zaten bir çocuğum." Diye fısıldadım. " Ve küçük bir aptalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Stupid
ChickLit"B-ben bambaşka bir yere gidiyorken, sana geldim." "Onun yerine-" dedim derince yutkunurken. "Ben geldim sana."