O sıcacık dudaklardan ayrılmamın üzerinden geçen koca 2 gün vardı ve ben resmen köşe kapmaca oynuyordum. Nasıl böyle bir şey yaptığım hakında en ufak bir bilgimin olmamasının yanısıra, yaptıktan sonraki sürecin nasıl ilerleyeceğini de asla düşünmemiş ve düşünsem dahi herhangi bir sonuca da varamamıştım. Ali ise beni zorlamamak adına herhangi bir adımda bulunmamış, fakat ara sıra soru soracakmış gibi olup sonrasında ise kuracağı soru cümlelerini yutkunarak yok etmişti. Zaten hızlı ilerleyen bu süreç içerisinde iş yerinde çıkan bazı sorunlar ile ilgilenmeye çalışıp, aynı zamanda Canan'ın dava sürecini de takip etmeye devam etmiştik. Ali'nin bu konudaki uğraşı ise bambaşkaydı. Hepimiz nefeslerimizi tutmuş dava gününü beklemeye başlamıştık. Nergisin bebeğinin hastaneye kaldırılması ise bizi bu süreçte en zorlayan anlardan bir tanesi idi. Lünaparka gittiğimiz akşam dönme dolaba bindiğimizde Ali ile göz göze gelmiş ve tam olarak bu konuyu masaya yatırma adımı atıştık ki, bebeğin fenalaştığını öğrenerek hepimiz hızla hastaneye geçiş yapmıştık. Yani anlaşılacağı üzere bu iki gün ömrümüzden ömür gitmiş, bu kadar olay içerisinde ise böyle bir konuyu konuşmayı kendi karakterlerimize yedirememiştik.
"Nasıl geçti dayısının prensesi?" diye soru soran Ali ile başımı silkelemiş ve bize doğru gelen Ela'ya odaklamıştım hemen kendimi.
"İyi gibiydi ama emin değilim. Sanırım yapamadım." diyen Ela'ya sarıldım hemen.
"Yapmışsındır sen. Daha yeni çıktın sınavdan o yüzden öyle geliyordur sana." dediğimde o da bana sarılmıştı.
"Hadi bir balık ekmek yapalım beraber de kendimize gelelim." diyen Ali'ye baktık ikimiz de.
"Balık ekmek?" dedim soru sorar şekilde.
"Bu saatte?" dedi Ela'da bana destek çıkarak.
"Balık ekmeğin yeri ve zamanı mı olur!" derken kaşlarını çatmıştı hemen.
"Ay Ali olur tabi. kız daha sınavdan yeni çıkmışken onu yeni bir sınava sokuyorsun resmen." dediğimde ela gülmüştü.
"Ela Trabzonlu sen de Trabzon'a gelin geldin. Bugünlük bir şey demiyorum ama bundan sonra bu söz aklınızda kalsın." dediğinde hızla hazırola geçmiş ve baş selamı vermiştim.
"Of dayı, yenge. Moralim bozuktu benim güldürmeyin de acımı yaşayayım." diyen Ela'ı kendisine çekip saçına öpücük bırakmıştı Ali.
"Bundan sonra bu aileye mutsuzluk, moral bozukluğu ve siniri yasaklıyorum." dedi Ali arabaya doğru geçerken.
"Son kısımda sen elenirsin. Yapma Ali, sıkma kendi bacağına." dediğimde Ali yandan gülüş atmıştı. Emniyet kemerini taktıktan sonra burnumdan makas almış ve gülümseyerek bana bakmıştı
"Bak sen şu çok bilmişe." dedikten sonra ise arabayı çalıştırmış ve bize güze bir İstanbul turu attırdıktan sonra arabayı Nergis'lerin evine sürmüştü.
"Bir şey eksik mi?" diye sorduğumda Ali yukarıya bakıp derince bir nefes almıştı.
"Değil Zümra, yemin ederim ki değil." dediğinde arkadan kıkırdayan Ela'yı duymuştum.
"Ne yapayım Ali? Eksik mi gidelim? Unutalım mı bir şeyleri?" dediğimde zile basmıştık. "İki kere kontrol etsek, iki kere sorsam ne olur ki? Suç mu bunu yapmak?" dediğimde Ali eğilip ciddi miyim diye bakmış, dolan gözlerimi gördüğünde ise şaşkınlıkla geri çekilmişti.
"Yok hatun, sor. İstersen bin kere sor. Yemin ederim ki bakarım. Bin kere sor bin kere kontrol ederim. Yeter ki senin için rahat olsun. " dediğinde gülümseyince ciddi misin bakışı atmıştım ona. Kendinden emin şekilde başını salladığında ise gülümsemiştim. Bunun üzerine eğilerek anlımdan öpen Ali ile mutluluk yaşarken kapının açılıp, Sena'nın bizi böyle görmesi ile ise bu mutluluğumu milyonlara katlamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRABZON GÜLÜ
Ficção AdolescenteDikkat: Bu kitap tam bir aile sıcaklığı hissettirir. Gereksiz entrikalara ve +18 sahnelere ev sahipliği yapmaz. Bu güzel yolculukta bana destek olursanız sevinirim. ~~~~~~~~~~ Hani daha ne olabilir ki dediğimiz bir an vardır ya, işte ben o anı yaşa...