"Bütün denizciler toplanmışlar Taehyung. Sabırsızlanıyorum hadi ama! Hızlı hazırlan biraz." Seokjin kapının ardından bana üçüncü kez seslendiğinde kıkırdayıp gömleğimin düğmelerini iliklemeyi hızlandırdım. Onun kadar bende heyecanlıydım. Bu gece Caledonia'ya denizciler büyük bir zaferle dönmüşlerdi. Aylardır buradaydım ve ilk defa böyle bir eğlence ve kutlamaya şahit oluyordum.
"Hazırım! İn sen geliyorum bende." Cebime paramı koyup saçımı elimle dağıtarak alt kata indim. Seokjin parfümü çok sıkmış olacak ki kendisi bile rahatsız olmuş , ellerini ileri geri sallayarak kokuyu uzaklaştırmaya çalışıyordu.
"Bütün şişeyi üstüne boşalttın herhalde." Gülüp mahçup olarak kapıdan çıktı. Bende onu takip ettim. "Ne yapayım , şimdi orası kalabalık olur. Güzel kokmak benim için önemli biliyorsun." Bilmez miydim , Seokjin hastalıktan saçını zor taradığı günlerde bile parfümünü sıkmayı ihmal etmezdi.
Normalde bomboş olan sokaklar insanla dolup taşmıştı. Herkes aynı yöne doğru akım akım yürüyordu. Kadın , çocuk , genç , yaşlı. Tüm şehir kutlama halindeydi.
Yedi ay önce eğitim almak için gelmiştim bu şehre. Benim memleketimden çok uzaktaydı. Ruun krallığında yaşayan bir rahibin en küçük oğluydum. Babam hep bir erkek evlat istemiş , lakin ben olana kadar dört tane kız kardeşim olmuş. Sonunda ben doğduğumda neredeyse tüm şehir babamı kutlamak için evimize gelmiş. Çünkü her ibadette tanrının ona bir erkek evlat vermesi için herkesten dua istermiş. O kadar istekliymiş yani.
Ablalarımla çok iyi anlaşırdım. Hepsi birbirinden değerliydi benim için. Benden bir yaş büyük olan ablam Hyunjoo benim ikizim gibiydi. Şehirden ayrılma kararımı duyduğunda günlerce konuşmamıştı benimle. Ama ayrılırkende en çok o ağlamıştı.
Neden bilmiyorum ama çocukluğumdan beri dünyaya meraklıydım ben. Memleketler , kültürleri , dilleri. Kendi şehrimde öğrenmeye çalışmak yetmemişti bana. Dünyayı görmem gerektiğini biliyordum. Babam ne kadar karşı çıksa da beni engelleyememişti. Ressamdım ben. Görmem yaşamam gerekiyordu.
Çeşitli eğitimler için çeşitli ülkeler gezdim. Her memleketin ressamından başka bir şey öğrendim. Dünyayı onların gözlerinden gördüm.
En son durağımda burasıydı işte. Caledonia. Denizcilerin memleketi. Dört tarafı denizle örtülmüş çok bereketli bir memleketti. Halkın tamamı balıkçıydı. Öyle güzel manzaraları vardı ki buradaki neredeyse herkes dünyanın en yetenekli ressamı gibiydi. Her öğün balık yenirdi. Geldiğimden beri yemediğim değişik balık kalmamıştı. Benim memleketimde ise balık diye bir şey yoktu resmen. Biz madenciydik.
Kalabalığın içine dalıp herkesle beraber kutlama alanına yürüdük. Uzaktan gelen müzik ruhumu şimdiden eğlendiriyordu. Bu gece çok eğlenecektik.
"Taehyung şuraya bak! Katil balıklardan asmışlar inanamıyorum. Hayatımda hiç görmemiştim." Sivri dişlerinden kanlar akan kocaman bir balık iple kuyruğundan meydanın yakınındaki bir tepeye asılmıştı. Zafer işaretiydi bu.
Meydanın diğer ucunda da dev bir ateş yakılmıştı. Ateşin etrafındaki denizciler çocuklara maceralarını anlatıyorlardı.
"Gel tavernaya girelim. Asıl eğlence orada." Kalabalığın içinden dikkatli şekilde geçip ahşap kapıya vardık. Seokjin hiç zorlanmadan kapıyı ittirip açtı ve içeri girdi. Kapı açıldığı gibi resmen sağır edecek büyüklükte bir gürültü bizi karşıladı. Neşenin sesiydi bu. Kahkahalar yankılanıyor , garsonlar durmadan koşuşturuyor , denizciler eşleriyle ya da arkadaşlarıyla kadeh tokuşturuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Téir Abhaile Riú ⚔︎ taekook
FanfictionTaehyung Caledonia krallığındaki denizci sevgilisine ailesi onu başkasıyla evlendirmek istediği için veda etmek zorunda kalmıştı...