Günlerdir yaptığım tek şey bilgisayarın önünde pasaportumla bakışmaktı. Sanki yeterince uzun süre bakarsam mucizevi bir şekilde vizem 1 yıl daha uzayacaktı.
Uzunca ofladım. Polonya'ya geri dönemezdim, henüz Türkiye'yi terk etmek de istemiyordum. Belki başka bir Avrupa şehrinde de yaşayabilirdim ama maddi olarak bundan çok daha zorlanacağım kesindi. Bildiğim birkaç Türkçe kelime, beni tanımayan ve asla tanımayacak binlerce insan beni başka ülkelerden daha güvende hissettiriyordu. Ayrıca artık burada bir hayatım vardı ve bırakmak istemiyordum.
Aylar önce üye olduğum Facebook grubuna girdim tekrardan. Bu, Türkiye'deki Polonya vatandaşlarının yardımlaşma ağı olarak kullanılan bir topluluktu. Bugüne kadar hiç gönderi yazmamıştım ama şu an o kadar birikmiştim ki kendi ana dilimde konuşmaya ihtiyaç duymuştum.
Aleksandraw Szymańska: Merhaba herkese! Bir yıldır Türkiye'deyim ve vizem bitmek üzere. Vizemi uzatabilmek için bir iş arıyorum, bir iş fırsatınız varsa bana iletin lütfen. Şimdiden teşekkürler 🇵🇱
Sahte hesabımdan paylaşımı yaptıktan çok kısa süre sonra yorumlar gelmeye başlamıştı. Bazıları dil eğitimi ya da üniversite ile vizemi uzatabilmem için bana öneriler sunarken birkaç kişi ise basit tercümanlık işleri atmıştı.
Ayrıca bir yorum daha vardı ki... Sanki beni sinirlendirmek için troll bir hesap tarafından yazılmıştı.
Samuel Szymański: Benimle evlenebilirsin hem soyadın da değişmez 😛
Buna cevap vermemem gerekiyordu. Görmezden gelebilirdim ya da yorumu silmek ve engellemek en doğrusu olurdu. Aynı eskiden yapacağım gibi. Ama şimdi içimden bir ses cevap vermemi söylüyordu.
Aleksandra Szymańska: Sınır dışı edilmeyi tercih ederim.
Birkaç dakika içinde gelen bildirimle bıkkınca bir nefes verdim.
Samuel Szymański: Beni görseydin böyle konuşmazdın.
Kendini kim ve ne sanıyordu böyle?
Aleksandra Szymańska: Fazla özgüvenli farelerle ilgilenmiyorum.
Samuel Szymański: Grupta dilencilik yaptığına göre fazla özgüvenli farelere muhtaç gibisin.
Mateusz Kaczmarek: Grupta kavga etmek yasaktır. Tekrar edilmesi durumunda gruptan atılacaksınız. İyi günler.
Grup yöneticisinin yazdıklarından birkaç dakika sonra gönderim silinmişti. Aptal bir herif yüzünden bana yardım etme potansiyeli olan insanları da kaybetmiştim. Gruba birkaç gün bir şey paylaşamama cezası da almıştım. Gerçekten, o fareyi elime geçirirsem kafasını kıracaktım.
Kafamı masaya dayadığımda gözlerim doldu. Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Polonya'ya dönmekten başka yapabileceğim bir şey kalmamış gibiydi. Bu kadar kısa sürede vize ve iş ayarlamak imkansızdı.
Polonya'ya dönme fikrinin verdiği huzursuzluk tüm vücudumu sararken başka bir çıkış kapısı için Tanrı'ya dua ediyordum. Ama belki de Tanrı artık bana cevap vermeyi bırakmıştı.
YOU ARE READING
Happier Than Ever / Sebastian Szymanski
Fiksi PenggemarI'd never treat me this shitty You made me hate this city