-GEÇMİŞ-
İLAHİ BAKIŞ AÇISI:
Milan Anderson
Yıl 3172. Sirius henüz doğmadan bir bebek sesi yükseldi göğe. Annesinin kucağında güzeller güzeli bir bebek... Ailesi henüz ona bir isim vermemişti. Sonra bir yıldız parladı gökyüzünde. Bu bebeğin de artık bir adı olmalıydı. "Milan," dedi annesi. Onun adı Milan olmalıydı. Milan: zarif, kibar, sevgili, değerli ve kıymetli demekti. Bu bebek çok değerliydi. Ancak sevgi ona biçilen en değersiz kumaştı. Sevgiyle değil, nefretle büyüyecekti bu bebek. Evrenin akışını değiştirecekti. Bu gezegeni baştan yaratacaktı. Milan Anderson, herkesin en büyük şanssızlığı olacaktı. Kehanet çoktan yazılmıştı, kimse bunu değiştiremezdi. Annesinin kucağında rahatsızca kımıldandı minik bebek. Omzunda simgesi belirmeye başladı. Canı yanıyor olmalıydı, ancak ağlamıyordu. O, çok güçlü bir Aliendi. İç içe geçmiş yıldızlar şeklindeki sembol, Alienlerin sembolü. O bebek bir Aliendi. Aliento'da doğan herkes Alien sayılırdı. Ancak bu bebeğin annesi ve babası birer Cieldi. Buraya ait değillerdi. Milan burada kalmalı, onlar ise doğru zaman geldiğinde gitmeliydiler. Günler geçti. Minik bebek Milan büyüdü, bir genç kız oldu. Aliento'nun en güzeliydi Milan. Kimse onunla yarışamazdı. Milan'ın kalbi de çok güzeldi. Annesi ve babası gidene kadar...
Sirius batmak üzereydi. Gece yaklaşıyordu. Milan ne kadar çabalasa da onları vazgeçiremedi. Fakat Milan'ın bilmediği ve bu hikâyenin büyük bir kısmına kadar öğrenemeyeceği gerçekler vardı. Ailesi buraya ait değildi. Eğer gitmezlerse kovulacaklardı. Kızlarını biraz olsun sakinleştirmek için her sene onu ziyaret etmeye geleceklerini söyleseler de buradan çıktıktan sonra geri dönüşleri olmayacaktı. Aliento, gezegeni terk edenleri nüfusundan silen ve bir daha içeri girmelerine izin vermeyen gelişmiş bir teknolojiye sahipti. Ancak bunu sadece üst mertebelerdeki Kurucular bilirdi ve bir de gezegenden çıkıp gidenler. Sirius batmış, gökyüzü yıldızlara kalmıştı. Gece, en derin zamanlarını yaşıyordu. Artık gitmelilerdi. Kimseye söylemeden, buraya ait olmadıkları anlaşılmadan. Sisli gecenin zifiri karanlığına saklanarak bir an önce gitmelilerdi. Milan anlamıyordu. Neden onu götürmemişlerdi ki? O bilmese de sebebi şuydu: Cielo başka bir ırktan olan kimseyi kabul etmezdi. Ve Milan düşman ırktandı. Kara lekelerdendi. Milan'ın kalbini yas kapladı. Yas, zamanla yerini nefrete bıraktı. Mecbur bırakıldığı yalnızlık, en büyük serveti oldu. Ta ki o kara güne kadar.
Uyku, en savunmasız olduğumuz andır. Güçlü birine zarar vermek istiyorsanız uyuduğu vakit en doğru zamandır. Austin, Milan'ın kuzeni. Onu öldürmek istiyordu ve bir gece vakti daha dikkatli olsaydı bunu başaracaktı. Aslında araları iyiydi, birbirlerine karşı bir kötülükleri olmamıştı. Gelin görün ki, Austin'in aşkı, ihanetine ağır bastı. Austin, ona çöp muamelesi yapan, Milan'dan sonra güzel sayılabilecek bir Rüya Avcısına âşıktı. Büyük Savaş çıkmadan önce Rüya Avcıları ve Yöneticiler arasında bir sorun olmadığı için bu durum normal karşılanıyordu. Ancak Nora, Rüya Avcıları ve Yöneticiler arasındaki savaşı başlatan kişi olacaktı. Kimse bunun farkında olmadı tabii. Nora, Austin'i manipüle ederek Milan'ı öldürmeye ikna etmişti. Bunu kendisi yapamazdı çünkü bu kadar değerli bir Alien'i öldürenin cezası da çok büyük olurdu. Austin'e ne olursa olsun; bu, onu ilgilendirmezdi. Ona karşı duygular beslemiyordu. Fakat Austin Milan'ı öldürmedi. O gece onu öldürmek için oraya gitse de bunu yapamadı. Yapmak istedi ancak biri ona engel oldu. Ondan daha güçlü ve kuvvetli biri.
O gece Milan'ı kurtaran William Ivanov'du.
Milan zeki bir kızdı. Olanları anlaması uzun sürmedi. Onu öldürmeye çalışanın Austin olduğunu ve bunu Nora için yaptığını biliyordu ama onu birinin kurtardığını bilmiyordu. Olanları öğrendiği zaman öfkesine yenik düşen Milan, Nora'yı öldürdü. Bu, onun ilk cinayetiydi ve biliyordu ki asla son olmayacaktı. Bu evrende kendine yer açmak için başkalarını yok etmeliydi.
İntikam, en güçlü duygudur. Bir kere ruhunuza yerleşirse asla sizi terk etmez. Her şeyden nefret edersiniz. Milan, intikamla nefes alıyor, nefret ve kin kusuyordu. Ona iyi gelen, sevgi beslediği tek bir kişi vardı, nefret etmediği, edemediği... William Ivanov. Çocukluk aşkı. Kurtarıcısı ve yıkıcısı. William, Milan'ın ruhunu yeniden inşa edecek ve onu yıkacaktı. Yıkmak istemeyecekti ancak yapacaktı bunu. Milan ise bunun için her zaman William'dan nefret edecekti.
Değer. Evrenin Milan'a verdiği değer çok üstündü. Onda bir şeyler vardı. Kimsenin bilmediği bir şeyler. Milan'ın ise henüz keşfedemediği...
William Ivanov
Yıl 3170. Sirius batmak üzereyken bir bebek doğdu. Şanı, şöhreti ve yakışıklılığı ses getirecek bir bebekti bu. Şefkatle bezenip sevgiyle kutsanan bir bebek... William Ivanov... Hayatı boyunca hiçbir olayda adı geçmemiş, sakin bir delikanlı. Ve hayatının en büyük hatası, Milan Anderson. Geleceği sandığı ama en buğulu geçmişi olan, ilk ve tek aşkı.
Ivanovlar, Andersonlar ile aile dostu sayılırlardı. Bay ve Bayan Anderson gidene kadar. Bu beklenmedik yok oluş, onları da yıpratmış, derinden sarsmıştı. Kendilerine saygı duyulmadığını düşünmüşlerdi.
Ancak William, ne pahasına olursa olsun Milan'ı 'asla' bırakmayacaktı. Saf bir sevgiyle bağlanmıştı ona. Milan da aynı şekilde William'a. Fakat William bazı olayları hesaba katmamış olacak ki işler istediği gibi ilerlemedi. Birileri onun yerini almaya çalışacaktı.
Büyük Savaş nihayetinde başlamıştı. Ailesi, William'ın Milan'a olan aşkına her zaman sıcak bakmış ve buna saygı duymuştu fakat ikisini birden tehlikeye atamazlardı. Bu birlikteliğe bir son verilmesi gerekmekteydi. Bay Ivanov, akşam saatlerinde William'ı ofisine çağırdı. Bu beklenmedik davet oldukça şaşırtıcıydı. William'ın hayatını belirleyecek o sözler Bay Ivanov'un ince bir çizgiyi andıran soluk renkli dudaklarının arasından döküldü:
"Milan'ı bırak. Ayrılmazsanız ikiniz birden tehlikede olursunuz. Savaşçıların ne düşündüğünü bilemeyiz. O yüzden dediğimi yap ve elinden geldiğince Milan'ın senden nefret etmesini sağla. Sözümü dinle. Yoksa oğlum olduğun beni ilgilendirmez, canını çok yakarım. İki gün süren var." William'ın hayatı tepe taklak olmuştu. İlk defa birinden nefret ediyordu. Bu kişinin babası olması da cabasıydı. Ama bırakamadı Milan'ı. Bırakmadı.
YOU ARE READING
ALIENTO
FantasiAliento isimli bir gezegende asırlar öncesinden kalan Tanrıçalar arası bir savaşın izleri yeni bir savaş açar. Yöneticiler gezegeni korurken Rüya Avcıları doğdukları yere ihanet edip diğer ge-zegenin halkı olan Cielo ırkı ile iş birliği yaparlar. Sa...