"ne demek baban?" o kadar şaşkındım ki alaz bu şaşkınlığıma istemeden gülmüştü. "soy adın?""biraz yürüyelim mi?" şu an daha normal ve katlanılabilir bir alaz olduğu için onu reddetmedim. ıssız sokakta yürümeye başladık.
"sana bazı şeyleri anlatmaya karar verdim ama beni dikkatlice ve yargılamadan dinlemeni istiyorum.çünkü bunu ilk ve son kez anlatacağım."
"yargılamam alaz, hepimiz bu hayatta bombok şeyler yapıyoruz. yapmaya da devam edeceğiz." aramızda birkaç saniyeyi aşan bir bakışma geçtiğinde ilk gözlerini kaçıran ben olmuştum.
"annemin soy adını kullanıyoruz.aslına bakacak olursan eskiden babam da annemin soyadını kullanıyordu. bir canavara dönüşmeden önce..." sertçe yutkundu ve anlatmaya devam etti. bu arada sahile çıkmıştık ve bir banka doğru ilerliyorduk. "her zaman berbat bir aileydik ama dışardan bakan birisi mutlu derdi bize. çünkü babam dışarıya şovu severdi. annem babamı çok severdi, babam ise annemi hiç sevmedi. babam hep eziyet etti bize. bana, anneme, çağlaya..." banka oturduğumuzda aramızda bir miktar boşluk vardı. ben ona bakıyordum o ise denize.
"annem kendine edilen eziyete bir noktaya kadar dayansa da sıra bana ve çağlaya geldiğinde sabrı taşıyordu. delice kavga ediyorlardı evde. çağla hep ağlardı. onu sakinleştirme görevi benimdi. çağla ağladıkça babam beni döverdi susmuyor diye," gözünden bir damla yaş aktı ve hemen sildi. alayla güldü. "çağla benden sadece 2 yaş küçük aslında ama babası gibi görür beni. kendi babası berbat birisidir çünkü."
sessizce onu dinlemeye devam ettim. bir sigara çıkarıp dudakları arasına yerleştirdi. "başlarda serhanın akrabalarını bilmezdik. varlıklı olan annemdi. soy ad krizi de buradan çıkıyor zaten. varlıklı eşinin soy ismini alma şerefine layık görülen şerefsiz serhan demirhan. yaptıkları pis işleri bilinmiyorken tabi." kaşlarını çatarak bana döndü ve sanki onay bekledi. "küçücüğüm nasıl bilebilirim ki? ben her çocuk gibi babam iyi birisi sanardım. büyüdükçe öğrendim çevirdiği dolapları. kardeşi olacak zafer denen adamla neler yaptıklarını. masum insanları nasıl zehirlediklerini, çocuklara nasıl kuryelik yaptırdıklarını."
"benim bir küçük kardeşim daha vardı biliyor musun?" dolan gözlerini bu sefer benden saklama ihtiyacı duymadan baktı bana. "eceydi ismi."
duyacaklarımdan çok korkuyordum. "zaferle serhan'ın pis işlerini öğrendiğim gün kesecektim iplerini. hukuk fakültesini yeni bitirmiştim o sıralar. meslek umrumda bile değildi. o gün her şeyi rüya'ya anlattım. rüya bilirdi çünkü beni. çocukluktan beri dostumdu benim. rüya'ya anlatırken ece duymuş her şeyi." alaz'ın gözyaşları yanaklarından süzülerken anlatmakta güçlük çekiyordu. "sonra ece..."
gözlerini yumdu, derin bir nefes alıp devam etti. "sonra ece intihar etti."
gözlerimden akan yaşlar boynuma doğru ilerlerken dayanamayıp alaz'ı boynuma doğru çektim. asıl saklanması gereken oydu. itiraz etmeden yüzünü boynuma sakladığında birkaç dakika orada durdu sadece.
başını boynumdan kaldırdı ama benden uzaklaşması. "eceden sonra çağla da birçok psikolojik ataklar yaşadı. evdeki huzursuzluk, ecenin ölümü, annemin bir ölüden farksız dolaşması derken defalarca ölmeyi denedi ama her defasında kurtardım onu."
"eceden sonra babam bir süre çekip gitti. haber alamadık ondan. gerçekleri bilmeyen annem babamın dönmesini bekliyordu sadece. bense suçluluktan anneme bakamıyordum bile, kendimden utanıyordum. o adama hala baba dediğim için yine utanıyorum ama ağız alışkanlığı. bundan da kurtulacağım bir gün."
"annenle," dedim çekinerek. "görüşmüyor musun?"
"görüşemiyorum. o adam dışarda hala dolaşırken annemin yüzüne bakamam. kapanması gereken hesaplar kapansın, o zaman gideceğim anneme ve her şeyi anlatacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı ve Yalancı | AsLaz
Fiksi RemajaAsi ve Alaz'ın yolu bu sefer bir sokakta değil, bir cinayetle kesişiyor. Unutmayın ki herkes ilk tanıştığınızda sadece bir yabancıdır ve bir miktar yalancı.