71. Bölüm

610 113 61
                                    


71. BÖLÜM~
.
.
.
.
.
.
.
O hastane koridorunda ne kadar süre öylece oturduğumuzu bilmiyordum. Gelen geçen insanlar bize acıyarak bakıyordu. Göz yaşlarımız kurumuş, olan biteni kabullenmeye çalışıyorduk.

Öldü diyordu. Bugün taburcu olacak olan kızımızın öldüğünü söylüyordu. Nasıl inanırdım buna? Nasıl inanabilirdim?

Bir yanım tüm bu olanları ısrarla reddederken bir yanımda duydun diyordu, hemşirenin ne dediğini duydun...

Böyle bir acıya nasıl dayanılırdı ki? Nasıl bir şey olmamış gibi hayata devam edilebilirdi? İnsanlar böyle bir acıyı nasıl taşıyordu yüreklerinde?

Ciğerim sökülene kadar ağlamak istiyordum. Yapamıyordum.

Sonunda mutluluğu buldum sanmıştım. Bir aileye sahip olmuştum. Ama hayat bana öyle bir çelme takmıştı ki, şimdi kendime nasıl geleceğimi bilmiyordum.

Sadece altı gündü. O bu hayatta yalnızca altı gün yaşayabilmişti. Biz ona bu kadar kısa sürede alışmışken şimdi nasıl olurdu da yokluğuna alışacaktık?

Sadece altı gündü. Altı günde benim her şeyim olmuş ve birkaç saat içerisinde de her şeyim avuçlarımın arasından kayıp gitmişti...

Dizlerimin üzerine çökmüş, öylece yerdeydim. Gözlerim bir boşluğa düşmüştü. Bütün gücüm bedenimden çekilmiş gibiydi.

Başımı yavaşça daldığım yerden kaldırdım ve karşımızda öylece ayakta dikilmiş olan hemşirenin gözlerine diktim gözlerimi.

Bir yanlış anlaşılma olduğunu söylemesini istedim. Bir karışıklık olmuş, kızınız yaşıyor desin... ama demedi. Hüzünle dolmuş gözleriyle acıyarak bize bakmakla yetindi sadece.

Boğazımı temizledim ve kısılan sesimle birlikte konuşmaya hazırlandım.

" Kızımızı görmek istiyoruz."

Ağlamaktan kızarmış gözlerim ve kurumuş göz yaşlarımla birlikte sarf ettiğim kelimelerin ardından karşımdaki genç kadın dudaklarını birbirine bastırmıştı.

" Pare Hanım. Bebeğinizi kaybettik. İyi görün-

" Bedenini." Dedim içime kaçan sesimle birlikte. Ölüsünü görmek istiyorum. Son kez elini tutmak, yüzüne bakmak istiyorum diyemedim.

Hemşire tereddütle başını salladığında Barın'a doğru döndüm. Sırtı hâla daha duvara yaslı bir şekilde oturuyordu.

" Barın."

Tavana diktiği gözlerini aşağıya doğru indirdiğinde kan çanağına dönmüş gözlerini görmemle birlikte yutkunmuştum hafifçe. Gözlerinde büyük bir enkazın kalıntıları vardı. İkimizde duyduklarımızın ardından büyük bir sarsıntı geçirmiştik.

Yüzündeki ifadesizlikle birlikte gözlerimin içine baktığında çenemin titrediğini hissetmiştim.

Ne hayallerle, ne heyecanlarla gelmiştik oysa buraya. Şu anda düştüğümüz bu hâl de neyin nesiydi?

" Hadi kalk." Dedim titreyen elimi ona doğru uzatırken.

Derin bir nefes almış ve titreyen elimin titremesine engel olmak istercesine sıkıca tutmuştu. Önce kendisi ayağa kalkmış, ardından beni kaldırmıştı.

" Nerede?" Barın'ın pürüzlü çıkan sesiyle birlikte hemşire kapıyı açmıştı hemen. Birlikte odaya girdiğimizde camın ardında gözükmeyen bir köşeye geçmiştik.

Üstü açık bir küvözün yanına geldiğimizde üzeri örtülmüş bir beden görmemle birlikte acıyla yutkunmuştum. Neden tüm bu olanlar sadece bir kabustan ibaret değildi ki? Neden uyanamıyordum?

Beyefendi /yarı texting/ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin