"Kim olmamı isterdin?" Diyerek sordu bu kara gözlerin sahibi.
Angelina ürkmeye başlamıştı. Lily'e sarılarak geri adım atmaya başladı.
"Seni korkutmak istememiştim." Diyerek öne atıldı, ve yüzü ışıkla aydınlandı.
Yüzündeki yara Angelina'nın dikkatini çekmişti. Burnunun üstünde ve şakaklarında derin sıyrıklar vardı.
"Sen..." söze başlamaya korktu. Yaraları bir darbe almışçasına kanıyordu. "İyi misin?" Sonunda sordu. Ancak, hala geride durmaya devam ediyordu.
Çocuk derin nefes aldı ve yavaşça elindeki bıçağı yere bıraktı. Bıçak mı? Angelina çocuğun yüzündeki yaralardan(veya yakisikliligindan) elindeki bicaktan ve kiyafetindeki yaraları fark etmemişti. Korku bütün bedenini sardı.
Lily'e iyice sarıldı. Geri adım atmaya devam etti. Taki sırtı bir duvara gelene dek. Başını kaldırdığında bu evin aradığı ev olduğunu gördü. Yavaşça elini kapı kulpuna koydu ve çevirdiği gibi içeri girdi.
Girerken çocuğun 'dur' dediğini duydu, ancak Lily'e ve kendisine zarar vermesinden korkuyordu. Fakat tekrar düşündüğünde kendisininde katil olduğunu unutmuştu. Eskimiş, tozlu kapı deliğinden baktığında çocuğun aynı yerde diz çöktüğünü gördü.
Sanki bir yük omuzlarında ona ağır geliyormuş gibi. Lily tekrar uyumaya başladığında Angelina etrafına baktı. Burası annesi ve onun en güzel anları olduğu salondu. Yıllar sonra ilk defa gözlerinden yaşlar aktı. Dudaklarını birbirine bastırdı. Yukarı çıkıp olmayan kardeşinin odasına gitti.
Annesi Angelina on yaşındayken hamileydi ancak babasının siddetleriyle beraber çocuğunu düşürmüştü. Beş yıl geçmişti. Sadece her yer tozluydu. Beşiğinn üstündeki tozu üfledi ve Lily'i yatırdı. Sonra aklına kapının önündeki çocuk geldi. Belkide onu eve almalıydı. Hava gerçekten soğuktu.
Angelina odadan çıkıp koridora baktı. Bu koridorda kac kez koşmuştu? Merdivenden aşağıya indi ve dikkatlice kapıyı açtı. Çocuk kalkmış gidiyorken Angelina 'hey' diye bağırdı.
Çocuk arkasını döndü. Kaşları yukarıdaydı. Angelina kapıyı iyice açtı ve çocuğun girmesi için kolunu uzattı. Çocuk gülümsedi. Yavaş ve dikkatli adımlarla içeriye girdi.
Angelina kedi gibi onu izliyordu. Girdiğinde kapıyı kapattı.
"İstersen otur ancak buralar fazla tozlu." Diyerek direkt yukarı çıktı.
Umarım öldürme planı yapmaz
Angelina yukarı çıktığında odasına doğru yöneldi. Tozlu kapıyı açtığında ağlamamak için kendisini tuttu. Annesi için yapmamalıydı. Hersey aynıydı. Pembe örtülü yatak, beyaz dolap ve masasının üstündeki tablo.
Tabloyu alıp üfledi. Aynı resimdi. Annesi ve o. Fotoğrafı göğsüne yaslayıp hıçkırdı.
Tabloyu yerine bıraktı. Odadan çıkmadan önce son birkez bakıp kapıyı kapattı. Aşağıya inip çocuğa bakmaya gitti.
Çocuk tozlu koltuklara oturmuş dizini salliyordu. Angelina yanındaki dolaptan ilk yardım çantasını alıp çocuğa yaklaştı.
"Bir sakıncası var mı?" Diye sorduğunda. Çocuk başını kaldırdı ve olumsuz anlamda başını salladı.
Angelina yanına oturup ilk yardım çantasından pamuk ve yağı aldı. Pamuğu yağa bandırarak çocuğa yaklaştı.
"Aciyabilir." Dedi. Pamuğu degdirdiginde Çocuk ciyakladı.
"Peki, kim olduğu belirsiz kız. Sen kimsin?" Asıl o kimdi.
"Asıl sen kimsin?" Diye sordu gözünü kısarak. Pamuk kana bulandiığında diğer pamuğu aldı.
"İlk önce bayanlar." Dedi belirsiz çocuk.
"Angelina Won Der Woodsen." Dedi. Ancak 'Von Der Woodsen' derken iğrenir gibi ses çıkarmıştı.
Çocuk ona donarak baktı. "Mösyö Brad'in evlatlık kızı olan mı?"
"Ben evlatlık değilim." Dedi sakince. "Kendisi benden tiksiniyordu. Ancak artık tiksinmiyor. Tiksinemiyor."
"Neden."
Ne meraklısın
"Herseyi bilmen gerekiyor mu?" Diyerek karşı çıktı Angelina. Yaraları temizlemeyi bitirmişti. Yara bandı yapistiracakken çocuk onu durdurdu.
"Marcus Lopez" dedi çocuk.
"Lopez mi" dedi Angelina "İspanya göçmeni olan Lopez mi" diye sordu.
Marcus yavaşça başını salladı.
"Sen neden buralara düştün Marcus." Diye sordu Angelina. Merak etmişti. Daha önce babasıyla tanismisti. Bir baloda. İstenmediği baloda.
"Sen neden buradasın." Yine lafı Angelina'ya çevirmişti. Angelina başını yatırdı. Yüzünde hiçbir duygu okunmuyordu. Sessiz kaldı. Henüz tanımadığı birine katil olduğunu soyleyemezdi.
Yara bandını yapıştırmadan ayağı kalktı. Salonu görünce gozleri dolacak gibi oldu ama kendini tuttu.
Lily'nin ağlama seslerini duyunca yukarı çıktı. Acıkmış olmalıydı. Odaya girdiğinde Lily'i hemen kucağına aldı. Kapı sesi duyunca arkasına baktı. Marcus elinde çilek poşeti ile duruyordu.
"Acıktığını varsayıyorum." Gülümsedi. Angelina tepki vermedi.
"Bunları nereden buldun."
"Buraya doğru gelirken yolda topladım. Merak etme zehirli değiller."Marcus'un elindeki poşetten bir çilek aldı ve Lily'e verdi.
"Kardeşin mi." Diye sordu. Angelina yavaşça başını salladı.
"Evden mi kaçtınız." Tekrar sordu. Angelina tekrar ona döndü.
"Herseyi bilmek zorunda değilsin." Sorular sıkmaya başlamıştı. Nasıl bu hale geldiğinin, neden Evden kaçtığını kimsenin bilmemesi gerekiyordu. Eğer yakalanırsa, başına büyük dert alırdı.
"Sen bana herseyi anlat. Bende sana herseyi anlatayım." Angelina gözlerini kaydırdı. Düşünmesi gerekiyordu. Ancak kimseye söylememesi gerekiyordu.
Ellerini birleştirdi. Marcus'a geri döndü. "Sana güvenmem için bir şeyler yapman gerekiyor. Peki, neden bana bu kadar taktın Marcus?"
"Yanımda olan kızın neler yaptığını merak ederim tabii ki. Ölmek istemem. Özellikle bu evde."
Angelina bir an için korkmaya başladı. Belki de bu çocuk katil degildi. Burdan gitmesi gerekiyordu. Başka gidecek birileri var mı diye düşünmeye koyuldu. Teyzesi Mary vardı ancak onu kabul edeceğinden emin degildi. Annesinin kaybından sonra hiç görmemişti.
"Hayir kacmadik. Stuttgart'a gidiyorduk. Sadece yolda mola verdik."
Yalana bak
"Peki." Dedi Marcus.
Angelina tekrar uykuya dalmış Lily'i kucağına aldı. Marcus'un yanından gececekken Marcus Angelina'nın kolunu tuttu.
"Umarim birdaha görüşürüz Angelina."
...
2. Bolumude atim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Girl Wants To Smile
RandomYıllar boyunca somurtarak yaşayan Angelina, bu zalimlikten kurtulmak için arkasındaki cesetlerle evden kaçar ve kendini gülümseten mucizeyi bulmak için çabalar.