Kapım aceleci bir şekilde çalınırken bıkkın bir şekilde ilerledim. Kapıyı açtığımda menajerim Pawel içeri girmeden memnuniyetsiz bir ifade takınarak yüzümü ve kıyafetimi inceledi.
"Sana hazır olmanı söylemiştim." Dediğine karşılık gözlerimi devirdim.
"Hazırım işte." Derin bir nefes verdi. Tişört ve eşofman giymiştim. Daha ne yapmam gerekiyordu ki onun 'görücüsüne' çıkarken?
"Neden işimi zorlaştırmayı bu kadar seviyorsun?"
"Pawel takım elbise mi giymemi bekliyorsun? Zaten bunu yapmayı istemiyorum bile."
"İsteyip istememen umrumda değil, yapmak zorundasın. Takımın isteği ve es..." Lafını böldüm.
"Tamam. Yüzüncü kez açıklamana gerek yok. Gidelim de bitsin şu işkence." Arabamın anahtarını alıp dışarı çıktığımda Pawel de arkamdan konuşmaya başladı.
"Kız da senin gibi Polonyalı. Bir senedir Türkiye'de yaşıyormuş."
"Umrumda değil."
"Çocukluğu kes. Umrunda olmak zorunda. Sonuçta yeni sevgilin olacak." Sesi sertleşmişti ama genel olarak çok tartıştığımızdan umursamadım bu tavrını.
"Göstermelik." diye düzelttim. Benim imajımı korumak için ayarlanmış bir oyuncudan fazlası değildi. Polonyalı olması ya da başka hiçbir şey umrumda değildi. Sadece birkaç kez etrafta gözükecekti ve onun dışında hayatımda bile olmayacaktı. Adını bile bilmeme gerek yoktu bu açıdan bakınca.
"Seninle daha çok uğraşmayacağım. Sadece sür, Eva'yı daha çok bekletmeyelim." İstemesem de ismini öğrenmiş oldum bu şekilde. Arabayı çalıştırdım ve Pawel'in bahsettiği adrese doğru sürdüm.
Burası bir restorandı. Aleladele bir yer değildi, genelde belli müşterileri olan bir yerdi. Böyle gizli anlaşmalar için biçilmiş kaftandı sanırım.
Pawel ismini söylemesiyle bir garson bize yardımcı olmaya başladı. Bizi götürdüğü masada kıvırcık saçlı bir kız oturuyordu.
Yalan söylemeyecektim, güzel bir kızdı. Tarzı hoştu, aşırı süslenmemişti ama özenli duruyordu. Pawel medyaya göstereceği 'mükemmel ilişkim' için detaylı bir plan yapmış olmalıydı. Fenerbahçe'nin altın futbolcusu ve deliler gibi aşık olduğu çok güzel kız arkadaşı. İnsanların da dinlemek istediği hikaye bu değil miydi zaten?
"Eva, merhaba. Umarım çok bekletmemişizdir." Eva'nın gözleri benden önce Pawel'i buldu ve ayağa kalkarak gülümsedi.
"Hoşgeldiniz. Ben de yeni gelmiştim." Elini sıktı.
"Sebastian'la tanış. Temsilcisi olduğum futbolcu. Sebastian, bu da Eva."
"Tanıştığıma memnun oldum." dedi elini bana uzatırken.
"Ben de." dedim ve masaya oturduk.
"Anlaşmayı biliyorsunuz ama detaylarından bahsedeyim." Pawel dosyasını açtı. "İkinizin her hafta buluşması gerekiyor. Halka açık alanlar olması daha iyi olur. Taraftarların Seba'yı görebileceği, onunla fotoğraf çekeceği yerler. AVM olabilir, ünlü caddeler olabilir, orası sizin tercihiniz." Gözlerini ikimizin üstünde gezdirdi. İkimizin de dinlediğini görünce devam etti.
"Fiziksel temas konusunu Eva ile konuştuk fakat senden de onay almam gerekiyor. Eva el ele tutuşma, sarılma, öpüşme gibi temasları kabul etti." Omuz silktim. Sanki hayır desem beni dinleyecekti Pawel. Sadece sözlü onay vermemi bekliyordu.
"Sorun değil." Sonuçta bu bir oyundu ve her oyunu kuralına göre oynamak gerekirdi.
"Eva bir sorun olmadığı sürece tüm iç saha maçlarına gelecek. Takım etkinliklerine de çift olarak katılacaksınız. Başka bir erkek ya da kadınla birlikte görülmenin yasak olduğunu söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Ayrıca bir sosyal medya hesabı açman gerekebilir Eva."
YOU ARE READING
Happier Than Ever / Sebastian Szymanski
FanfictionI'd never treat me this shitty You made me hate this city