5. BÖLÜM

45 4 0
                                    

"Yine gündemdesin." Alper'in sesi oldukça gülme krizine girecekmiş gibi çıktığında kaşlarımı çattım. "Fakat küçük kardeş senin peşinde olduğun kişi seni 2. sıraya atmış, sevgili iddialarıyla hem de " dediğinde bir kahkaha patlattı. Sinirle Alper'in baktığı bilgisayar ekranına baktım. Siktir. Gerçekten de öyleydi. Biz o kadar uğraşalım adaleti korumaya çalışalım şerefsizleri öldürelim salak Arizona kertenkelesi ise sevgili iddiasıyla gündemde 1. sırada olacak öyle mi?
Yüzümü buruşturup baktım.
"Ben gidiyorum" dediğimde Alper kahkalarının arasından konuşmaya çalıştı "Nereye?"
"Bozuntu Arizona kertenkelesinin olduğu lanet iş yerine. Malesef ki evde oturup lahmacun yemek çok isterim ama malum işte" öfkeyle nefesimi verdiğimde Alper dudaklarını bastırmış bir şekilde bana bakıyordu "Dikkatli ol küçük hanım. Yaptığın aksi hareket tüm hayatını mahvedebilir" dediğinde bende konuştum. "Günlük bu konuşmayı 1999 kez tekrarlamaktan yorulmadın mı ben artık dinlemekten yoruldum" sıkıntıyla nefesimi verdim. "Ben gidiyorum abi bozuntusu" dediğimde cevap vermeden evden çıktım. Üstümde ise siyah bir etek ve beyaz crop vardı. Hafif topuklu ayakkabılar şimdiden rahatsızlık vermeye başlamıştı. Yüzümü buruşturarak motora doğru ilerledim.
Motora bindiğimde ise sanki küçük bir bebeği gibi severmiş gibi "Bebeğim benim seni çok özledim" dedim. Yoldan geçen teyze ayıplayarak bana bakıyordu. Ne yani şimdi ben ebesine mi sövdüm teyzenin?
Gözlerimi devirerek motoru çalıştırdım ve yol almaya başladım. Yaklaşık 17 dakika sonra iş yerine gelmiştim. Yüzümdeki memnuniyetsizliği bır anda silip yüzüme tebessüm yerleştirdim. Tolga şahsiyeti ise tam karşımda duruduğunda afalladım. Hassiktir neden bekliyordu bu adam beni?
Tolga Bey ise beni görünce gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. İkimizde çok iyi oyuncuyduk, her anlamda. "Selin hanım sizi gördüm çok daha iyi oldum, buyrun odama geçelim" dediğinde yüzümdeki tebessüm daha da genişledi. Gülümsemem genişledi fakat öfkeden. Sik kafalı beyinsiz senin gelmişini geçmişini sikicem az kaldı sadece 6 gün. Tolga Bey ilerlerken bende etrafa göz gezdiriyordum. Nihayet şirkete girdiğimizde resepsiyondaki kadın şaşkınlıkla bakıyordu bize.
Reis şüphelendi.
Reis anladı.
Asansöre bindiğimizde aklıma dün geldi. İzinsiz dokunmaya kalkışırsa kim olursa olsun iki bacağının arasına tekme atacaktım. Aklıma sevgili iddiası ile beni nasıl geçtiği geldi. Açıkçası kendime yedirememiştim. Asansör kapısı açıldığında kendisi bekledi. Neyi bekliyor bu sik kafalı?
Centilmence elini öne uzattı "Geçer misiniz leydim" dediğinde hafif tebessümle geçtim. Leydi ne alaka?
Sadakatsiz gerizekalı mafya bozuntusu.
Odanın kapısını açtıktan sonra beklemeden geçtim. Yaptığım biraz mağaradan çıkmış ayı gibi olabilir ama bir erkeğe de güvendiğim söylenemez. O yüzden mağara insanı gibi davranmaktan zarar gelmezdi. Hafif utangaç maskemi yüzüme takmıştım. Kendi koltuğuna oturduğunda eliyle karşı koltuğu işaret etti ve saçımı kulağımın arkasına ittirdikten sonra bende oturdum. Gözlerindeki hayranlık vardı fakat bunlar sahteydi. Sadece kendine düşürmek adlı yapılan sahte duygular, bakışlar. Bir tiyatro oyununda iki profesyonel oyuncu var. Ama sadece birisi başarılı olmak zorundaydı. O profesyonel iki oyuncu Tolga ve bendim. Kazananı ise zaman gösterecekti. Tolga Bey'in sesi düşüncelerimin arasını bıçak gibi kesti. "Dün bir mekanda bir kadın gördüm ve bakışları aynı senin bakışlarına benziyordu. Kokusu da öyleydi. Çok benzettim hatta bir ara kılık değiştirebileceğini bile düşünmüştüm.  Belki tanıyorsundur ismi Aylin Bilir" dedi. Siktir. Bakışlarımın derinliğini nasıl ezberledin. Kokum?
Kokumu nasıl tanıdın, o kadar parfüm sıkmıştım. Düşüncelerimi bir kenara bakıp tebessümle konuştum "Bazen insanlar birbirine çok benzer bayım, bir ikiz gibi olabilirler."
Tolga Bey şüpheci bir şekilde bana baktı.
"Dudakların insana özgü bir tadı olur Selin hanım. Dudaklar hakkında açıklamanız olabilir mi" dediğinde tüm zamanlarım göz önünden geçti. Alper'in çok fazla dikkatleri, onca uyarışı hiçbiri, hiçbirinin boşuna olmadığını elbette biliyordum ama bu başka boyuttu. Tolga kesinlikle müneccimdi. Çok profesyonel bir şekilde hazırlanmama rağmen nasıl fark etmişti. Kafam almıyordu. Kendimi toparladıktan sonra "Belki de dudaklarınızdan dudaklarımın tadı gitmemiştir Tolga Bey. O yüzden başka dudaklarda benim dudaklarımın tadını almış olabilirsiniz" dediğimde masaya dikmiş olan gözleri bana dikildi ve ayağa kalktı. Üstüme eğildi "O zaman dudaklarının tadı hiç gitmesin dudaklarımdan, olmaz mı Selin hanım" dedi ve oturduğum koltuktan beni kucaklayıp bacaklarımı beline sardı. Kalçalarımı sıktı ve dudaklarıma kapandı. Alt dudağımı dişlediğinde inledim ve kanımın tadını aldık ikimizde.  Kanayan dudağımı emmeye başladığında tekrar inledim. Zorlukla olsa da karşılık veriyordum. Kucağından indirmeyip koltuğa oturduğunda üstüme doğru eğildi ve eteğimin fermuarını açmaya çalışıyordu. Dudaklarından ayrılıp "Bacağınız batıyor, Tolga Bey" dedim ve güldü. "Hanımefendi orası bacağım değil" dedi ve bu sefer daha da çok büyük bir açlıkla dudaklarıma yapıştığında kafam masaya çarptı ve inledim. Belimdeki eli daha da baskı yaptı ve kadınlığımın altında bir sertlik hissettim. O da bunu farketmiş olacak ki bedenini bedenimle daha da çok birleştirdi. Dudaklarında kahve tadı vardı. Bir yanım diyordu ki;
Onu öldürme. O seni anlıyor, o sana teslim olmak istiyor. Onun gibi birisini bulamazsın. O gökçeyi de ister.
Diğer yanım ise sessiz kalmıştı. İlk defa.
Dudaklarımı büyük açlıkla öpmeye devam ederken sert bir öpüşle karşılık verdim. Bir anda şaşkına uğradı fakat sonrasında aynı şekilde karşılık verdi. Eteğimin fermuarını açmaya çalışırken beceremedi ve küfür savurdu. Eteğimi açtığında sadece iç çamaşırım kalmıştı. Elini iç çamaşırımın içine soktuğunda yerimde hareketlendim. "Uslu dur gökçe. Bana zorluk çıkartma, sana teslim olmak istiyorum" dediğinde kadınlığımda daireler çizmeye başladı. Olduğum yerde inlemeye başladım. İşaret ve orta parmağı kadınlığımda daireler çizerken kasıklarının sıcaklığını pantolonundan hissetmeye başladım. Nefes nefese kaldığında dudaklarımdan ayrıldı ve şaskınlıkla ona bakıyordum. "Kasıklarının... sıcaklığını hissedebiliyorum" dedim ve acemi bir şekilde tekrardan sert bir şekilde öptüm.
Üst dudağımı emmeye başladığında o da olduğu yerde hareketlendi. Bende gömleğinin düğmelerini açmaya başladığımda koltuktan beni kucaklayarak kalktı ve kapıya doğru yöneldi. Kapıyı kilitledi  ve "Bu kadar kısa süre içerisinde bana ne yaptın da her anı senle geçirmek istiyorum. Aklımı durdurmaya başladın" dediğinde şaşkınlıkla bakıyordum. İçimdeki dürtü onun dudaklarına tekrar kapanmama itiyordu. Tekrardan koltuğa oturduğunda  "Artık daha rahat hareket edebiliriz, sana teslim oluyorum" dediğinde gözlerim açıldı. Bu kesinlikle yeni bir tanışma içerisinde olacak değildi. Beni önceden tanıyordu. Ortadan ikiye ayrılmış  hafif uzun saçları terden alnına yapışmıştı. Saçlarını düzeltmeye çalıştım. Tolga ise hala bana dikkatlice bakıyordu. Saçlarını düzenlediğimde ise bana şaşkınca bakıyordu. Sonrasında ise belimdeki elini çekip saçlarını karıştırdı ve sarıldı. Kokumu içine çekiyordu. "Tekrardan düzelt" demesiyle şaşırdım. "Neden böyle bir şeyi istiyorsun ki" dedim. "Bir ev sıcaklığı veriyorsun, bazen anne,bazen bir eş gibi ama ev gibisin" demesiyle gözlerimi kaçırdım. "Ev sıcaklığını verdiğimi düşünmüyorum, bir anne olamayacak kadar kötüyüm zaten" dememle kalbimin üzerine öpücük kondurdu. "Sen bu hayatta gördüğüm en iyi anne olacaksın sadece akışına bırak birşeyleri" dedi ve saçlarından öpmek istedim. Düzelttiğim saçlarını öptüm. "Bir daha yapsana" dedi ve şaşırdım.
"Bir daha mı öpmemi istiyorsun" dedim ve kafasını evet anlamında salladı. Tekrardan öptüm. "Sen benim evimsin" dediğinde göğsümün iki yanını da öptü. "Bu kadar kısa sürede bu kadar yakınlaşmak bu kadar iyi mi" dedim başımı omzuma yatırarak. "Emin ol seni kısa süredir tanımıyorum, aramızda uzun yıllar var" dediğinde şaşkındım. "Nasıl yani beni nerden tanıyorsun" dediğimde cevap vermedi. O an aklıma sevgili gündemi geldi ve kızgınlıkla kucağından inmeye çalıştım fakat izin vermedi. "Herşey iyi güzel okey ama sevgili gündemleri ne olacak" dediğimde şaşirdı.
"Ne gündemi"
"Tüm internet sayfalarında Elif ve Tolga aşkı diye geçiyor ya hani ondan bahsediyorum"
"Bu durumdan benim niye haberim yok"
"Malesef kâhin olmadığım için bilemiyorum"
"O kadınla aramda hiçbir bağım yok. Çapkın birisi değilim. Bakma bana öyle." dediğinde şüpheci gözlerle baktım.
Tekrardan dudaklarıma kapanacağı sırada telefon çalmaya başladı.
Telefondaki isim ise Emre idi. Tolga küfürlerle açtığında Emre'nin azarlı sesi Tolga'nın gözlerini devirmesine neden oldu. "Gerizekalı Emre biraz sakin olur musun. Altı üstü bugünlük iptal et toplantıyı bişey olmaz." dedi. Kucağından  inmeye çalışırken izin vermedi. Küfür savurduğumda ise tekrardan kalkmaya çalıştığımda yine izin vermedi. Yok buna yüz verince iyice sikikleşti. Kulağına eğilip "İzninizle artık işime dönmem gerekiyor. İşler birikmiştir" dediğimde verdiğim nefes ürpermesine neden oldu. O an ise Tolga donuklaştı. "Lan sikik Tolga ne oluyo sana lan niye ses vermiyorsun. Cevap versene amip beynine sıçtığımın veledi."
Emre saydırırken Tolga ise gözlerimin içine bakıyordu. Elindeki telefonu duvara fırlattığında kırılma sesi gelmişti. Ben ise şaşkın gözlerle bakıyordum.
"Toplantıyı, işleri hepsini siktir etsek şuan evrende sadece ikimiz varmışız gibi davranmak çok da fena fikir değil aslında" dedi ben ise olduğum yerde hareketlendim. Bir eli kalçama geldi ve sıktı. "Sana defalarca uslu durmanı söylemiştim, öyle değil mi. Sen ise uslu durmamayı tercih ettin. Madem sen uslu durmuyorsun bende durmam." dedi. Ben ise şaşkınca konuştum.
"Ama işler var. Toplantılar, dosyalar hepsi çözülmeyi bekliyor. Ayrıca sevgiliniz, sevgilinize sadık olun lütfen" dediğimde kalkmaya çalıştım fakat bu sefer beni zorla sert bir şekilde kucağına tekrardan oturttu. Üstüme eğildiğinde şaşkın bakışlarım hala yerli yerindeydi.
"Sevgilim yok. Ben sevdiğime karşı sadık birisiyimdir. Tüm haberler sadece gündemde olmak içindi. Bana karşı koymayı da bırak. İkimizde deliler gibi birbirimizi istiyoruz. Sadece bana güvenmek istemiyorsun" dedi. Daha da yakınlaştığında kafam tam masaya çarpacakken eliyle kafama zarar gelmemesini sağladı. İç bacağıma birşey battığında yüksek sesle inledim.
"Bayım pantolonunuzda iğne mi var. Sürekli batıp duruyor" dediğimde ağız ucuyla hafifçe gülümsedi. "Sana kaç kez söyleyeceğim orası iğne değil diye" dediğinde korkuyla baktım. Cidden bu adam bana karşı ne zaman bu kadar açık  olmuştu. "Ne o zaman" dedim fakat cevabını vermeden sert bir şekilde tekrardan dudaklarıma yapıştı. Cropumdaki askılardan bir tanesi kopmasıyla göğsüm daha da çok ortaya çıktığında gülümsedi. Üst dudağımı emmesiyle bende alt dudağını dişledim. diğer eli ise diğer askıyı indirmek istediğinde onu durdurmaya çalıştım. Elleri hala durmadığında artık onu durdurmam gerekiyordu yoksa lekeleri görecekti. Dudaklarından ayrıldığımda sorgulayıcı gözlerle bana bakıyordu.
"Bayım lütfen durur musunuz daha fazla ileriye gitmeyelim"
"Seni senden daha çok tanıyorum emin ol neyden korkuyorsun bu kadar"
"Sonuçlardan"
"Ben asla pişman olacağın bir sonuç yapmam." dediğinde tekrardan cropum askısına eli gitti. Fakat bu sefer sert bir şekilde elini çektim.
"Selin"
"Efendim"
"Neyden korkuyorsun bu kadar. Gerizekalı değilim ve sende istiyorsun ama bir şeyler o isteğin önüne geçiyor. İsteklerini engelleyen ne?
Lekelerin mi?" dediğinde sesli bir şekilde yutkundum. Onun karşısında bu kadar çıplak kalmam rahatsızlık vermeye başlamıştı. Her anlamda. Sıkıntıyla nefesini verdiğinde bende aynı şekilde nefesimi verdim. "Lekelerin seni farklı kılıyor. Eşsiz bir güzelliğine daha da çok güzellik katıyor. Sen onlardan nefret ediyorsun ve göstermekten nefret ediyorsun. Neden nefret ediyorsun?" dediğinde gözlerimi kaçırdım. Çenemi eliyle tutup ona bakmamı sağladı. "Korkma bu kadar.Sen çok güzelsin" dedi. Yine gözlerimi kaçırmamla askımı aşağıya çekmesi bir oldu. Göğsümün altına kadar gelen lekelerim gün yüzüne çıktığında şaşkınlıkla ve korkuyla ona bakıyordum. Onun gözlerinde ise güven vermek istiyormuş gibi gözlerime bakıyordu. Bir anda sandalyeden kalkıp beni koltuğa yatırdığında korkuyla bakıyordum. Dudaklarını her lekemde  öpmeye başladığında hala şaşkındım. Lekelerinin her birini tek tek öpmek.
İşte bayım size bu kez düştüm ve beni kaldıracak elin yine siz olmanızı isterim.
Eteğin fermuarını açmaya başladığında doğruldum ve hayranlıkla yüzüne baktım. O ise başını omzuna yatırmıştı. Sadece sütyenle karşısında duruyordum.
Bu sefer de eğilip göğsümün üzerine kafasını koydu. Hala şaşkınca bakıyordum. "Artık şu şaşkınlığından bı kurtulur musun. Lekelerinle kabul ediyorum kadın seni. Kusur sandığın, sanmadığın her zerrene aşığım" dedikten sonra göğsümü de öptü.
Kusur sandığı her zerreme aşık olması...
Çok büyük bir itiraf benim için bayım, birazdan kalbim heyecandan durabilir
Göğsümün üzerinden bana bakıyordu.
Aslında şuan onu küçük bir çocuğa benzetiyordum. Hevesle sürekli öpüp duruyordu. "Seni içime hapsetsem öyle kalsak olmaz mı" dediğimde haylazca sırıttı. "Hapsetmek mi. Bir de içine yani o zaman olabilir sevdim bu fikri" dediğinde kafasına yumruk attım. "Öyle birşey bahsetmiyorum olayı fesata bağlama" dedim. Bir süre öylece bakıştık. Gözlerini gözlerimden başka hiçbir yere odaklamıyordu. Gözlerimi ilk kaçıran ben oldum. Tolga'yı bugün öldürecektim.
Çünkü varlığı bana iyi geliyordu.
İyi olan herşeyimi yok edip kendi kötülüğümün içinde boğulacaktım. Çünkü hayat böyle öğretmişti.
"Artık kalkalım mı" dedim
"Tamam bak şurda giyinme odası var, orada kıyafetlerin var. İstediğini giyin"
"Kıyafetlerin?"
"Senin kıyafetlerin var orada zaten. Kokularının hepsi sana ait"
"Bana mı ait?"
"Yani evet" Tolga gözlerini kaçıracak yer arıyordu. Konuşması ise utanmış gibiydi.
"Ayrıca şirkette giyinme odası falan. Çok değişiksin"dediğimde utanacağım birşey bulmuş gibi konuştu.
"Sende gece vaktinde lahmacun yiyorsun"
"Nerden biliyorsun"
"Ben bilirim"
"Sapıksın"
"Sadece sana sapığım" dediğinde hızlıca giyinme odasına girdim. Birçok giydiğim kıyafet buradaydı. Hemen bir rastgele crop aldım ve giydim. Ayıplayarak dışarı çıktığımda Tolga her yeri düzeltmişti. Yok bu adam ışınlanıyor ben inanmıyorum böyle hızlı olduğuna.
"R6 güzel seçimmiş" dedi. Motorumla alıp veremediğin ne kardeşim.
"Motorumu nerden gördün" dedim tek kaşımı kaldırarak. O ise başını omzuna yatırdı. "Herşeyini gördüm ve biliyorum" dedi. "Ben işimin başına dönüyorum" dedim ve adım atacakken kolumu tuttu. "Nereye"
"İşimin başına"
"Başka bir iş varmış gibi gözüküyor. Burdaki işin bugünlük bitti." dediğinde kolumu kurtarıp hızlı adımlarla odadan çıktım. Mantığımı devreye sokmalıydım. Tolga'yı hemen öldürmeliydim. Onun olduğu her saniye duygularım tüm zihnimi ele geçiriyordu. Şirketten çıkış yaptığımda hızlı adımlarla motora ilerledim. Kaskımı takıp son kez Tolga'nın odasına baktım. Odasında geçirdiği son gün olacaktı...

4 SAAT SONRA

Planı herkesten gizli yapmıştım. Dürbünlü silahımın ucu Tolga'nın kafasının ortasını gösteriyordu. Yüzümdeki kar maskesi herşeyi gizliyordu. Çalılıkların arasında saklanmıştım. Saati tekrardan kontrol ettiğimde öldürmek için son 3 dakikam kalmıştı. Tekrardan baktığımda tam karşımda alnına vuracaktım.
Son 1 dakikam kaldı.
Son 30 saniye.
Son 15 saniye ve koluna denk gelmişti. Siktir.
Tekrardan baktığımda ise ortada yoktu. Arkamdaki sesle irkildim. Bu Tolga'nın sesiydi. "Herşeyi beklediğim gibi yaptın Gökçe Akça". Dediğinde sesli bir şekilde yutkundum. İsmine nerden ulaşmıştı?
Görüyor musun Gökçe yine annen haklı çıktı. Sen kendi ölümünü kendi ellerinle getirdin. Sen aptalsın. Yine herşeyi elini yüzüne bulaştırdın. Sen kendi celladın oldun...

DEVAM EDECEK

Arkadaşlar bölümü öncelikle geç attığım için özür dilerim. Uzun zamandır kendimi kötü hissettiğim için bölümü bir türlü yazamadım. Bundan sonrasında daha düzenli bir şekilde atmaya çalışacağım. Anlayışınız için şimdiden teşekkürler.
Kayıp ruh adında bir kurguya başladım ona da göz atarsanız çok mutlu olurum :)

KIZIL AJAN(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin