10. Bölüm

182 21 58
                                    

  *

  Hiçbir zaman kolay bir hayatı olmamıştı. Kazandığı her şey için bir gerekiyorsa beş çabalamıştı. Doğduğu andan itibaren sevilmemenin izlerini üstünde taşıyordu. Önceki hayatında annesi ve babası sevgisiz bir evlilik yapmıştı. Bunun hıncını çıkardıkları kişiyse Lina'ydı. Duygusal ve fiziksel şiddet ile geçen çocukluğu onda ciddi izler bırakmıştı. Hiçbir konuda söz sahibi olamamış, bedeni hakkındaki kararları bile kendi verememişti. Tıpkı yaşamak istediği hayatı seçemediği gibi ailesini de seçememişti.

  Sahi, reenkarne olduğu bu hayatta farklı olacağını düşündüren neydi ki?

  Uzun kirpiklerinin arasında dalgın dalgın bakan gözleri simsiyahtı. Aralıklı dudakları yavaşça kıpırdanıyordu. Bu düşünceli bir şekilde kitap okuyan kadın annesinden başkası değildi. Çaresizce ona sarılan, tutunan kadındı. Bazen o kadar hareketsiz duruyordu ki ruhunun öteki tarafa göçtüğünü düşünüyordu.

  Dünya her zaman hüzünle mi doluydu? Kayıplarla, korkularla... Ne kadar da kördü. İlk geldiği günden beri her şey ortadaydı. Buna rağmen görmezden gelmişti. Her şeyin güzel olacağına inanmıştı. Yeni hayatına alışmaya çalışmıştı. Her şeye rağmen umutluydu. Sağlıkla büyüyeceğine, onu seven bir aileye sahip olacağına, kötü karakterin bedenine girmesine karşın ana karakter gibi bir hayat yaşayacağına inanmıştı. Bu onun sınavı mıydı? Daha kaç tane daha sınav vermesi gerekiyordu? Kaç kere iliklerine kadar acı çekmek zorundaydı?

  Umutsuz düşünceleri nazik bir sesle bölündü.

  "Bu kısmı okur musun Siena?"

  Annesinin mırıldanışı parmak ucunda tuttuğu cümleyi işaret ediyordu. Kalın kitabın sayfasına baktı. Cümle ortalama uzunlukta ve telaffuzu kolay bir cümleydi. Yavaşça cümleyi okumaya çalıştı.

  "Liguendas Limanı'nda yapılan savaş tam 586 gün sürdü. Bu 19 ay, 83 hafta süren uzun soluklu bir arbedeydi. Savaş bir buçuk yıl boyunca aralıksız devam etti."

  Okurken çok fazla takılıyor ve kelimeleri telaffuz edemiyordu. Yine de dönmeyen diline rağmen cümleyi eksiksiz okudu. Çok fazla okuma pratiği yapmıştı. Her gün annesiyle beraber çalışıyordu. Düşes Prathina ona cümleleri nasıl düzgünce telaffuz edeceğini öğretiyordu. Aynı zamanda öğrenmesi gereken bilgileri de kitaptan okumuş oluyordu.

  "Liguendas, Siena. Heceleyerek söyleyebilir misin?"

  "Li-gu-en-das."

  "Konuşurken 'e' harfini ağzında çok yuvarlıyorsun. Tekrar dinle, Liguendas."

  "Liguendas."

  "Daha iyi. Çabuk öğreniyorsun. Peki Liguendas neresi Siena?"

  Düşes'in sorduğu soru biraz önce okudukları cümlelerde saklıydı. Bu soruyu sormasının sebebi kızın zekasını test etmesiydi. Her gün soruların zorluğunu kademeli olarak arttırıyordu. Okuduğunu gerçekten anlayıp anlamadığını tartıyordu.

  Lina sürekli ağzının içinde kayan dilini damağına bastırdı ve derin bir nefes aldı. Biraz önce okuduğu paragrafta yazanları yavaşça mırıldanmaya başladı. "Güneyde Behkga Kontluğuna bağlı biy yer."

  Cümleyi kurduğu an yüzü kızardı çünkü 'bir' yerine 'biy' demişti. Ne kadar dikkat ederse etsin dili ister istemez kayıyordu. Sinir bozucu, aynı zamanda utanç verici bir durumdu. Önceki hayatında rutin olarak sunum yapan biriyken şimdi basit kelimeleri bile telaffuz edemiyordu. Dilinin ağzına büyük gelmesi kadar sinir bozucu bir şey yoktu.

  Düşes ona gülümseyerek baktı. Küçük kızı yaşına göre fazla gururluydu. Tıpkı annesine çekmişti. Ufak hatalarda bile tıpkı annesi gibi sinirleniyordu. Prathina onu rahatlatmak istedi. Elini kızın sırtına koydu ve "Neden kızıyorsun anneciğim? Yaşına göre çok güzel okuyorsun." dedi onu yatıştırmak istercesine.

Katil Karakterin YoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin