Bir sürü çeşit kahvaltılıkların olduğu masaya bakıyordum çatık kaşlarım ile. Hyunjin ve babam masaya bir şeyler getirmeye devam ederken sinirle soludum.
"Baba! Hyunjin!", diye bağırmamla yanına doğru koştular. İkisi de çocuk varmış gibi beni kontrol ettiğinde kaşlarım daha da çatıldı.
"Oğlum bir şey mi oldu?"
"Yavrum noldu iyi misin sen?"
Kollarımı onlardan çekerek bir adım geriledim. "Of durun ya ben çocuk değilim. Hamileyim sadece! Böyle yapmayın sıkıyorsunuz beni ve bu sofranın hali ne?!"
İkisi de anında sofraya döndü, daha sonra yeniden bana döndüler anlamaz bakışlarla.
"Ya bir sürü şey var! Ben obur değilim azıcık yerim kalkarlarım ya birkaç tabak. Neden bu kadar şey koyuyorsunuz?!", sesimin volümünü ayarlayamamış biraz bağırmıştım ama haklıydım.
"Oğlum hamilesin ya açsındır diye", diye geveledi babam. Of'layıp başımı çevirdim.
"Baba ve Hyunjin sizi sadece bir kere uyaracağım. Eğer ben istersem yine getirirsiniz ama böyle israf etmeyin. Dünyada aç olan insanlar var biz burda çöpe atıyoruz, hoş değil anladınız mı? Az getirin istersek yine getiririz mutfak ta Amerika'da değil hemen yan tarafta.", diyip rahat bir nefes vererek masaya geçtim. Yorulmuştum.
"Haklısın bebeğim, düşünemedik", dedi babam yanıma otururken ardından Hyunjin'de yanıma oturdu. "Imm benim bir fikrim var", dedi gülerek. "Eğer istersen o bahsettiğin çocukların yanına gidebiliriz. Kendi ellerinle onlara yemek verebilirsin"
Heyecanla doğruldum yerimde, "Gerçekten mi Hyunjin!?", gözlerim hemencecik dolmuştu. Zaten her şeye ağlıyordum ama bu çok özel bir durumdu. Hyunjin, "Evet bebeğim birlikte gideriz oraya çocuklara oyuncak alırız, oyun oynarız tabi sen çok oynama, sonra yemek yeriz", diyerek saçımı okşadığında gözümden bir damla yaş aktı. "Olur gidelim", dedim çatallı sesimle.
Küçük çocuklara bir damla mutluluk vermek bile benim için olağanüstü bir güzellikteydi. Çünkü çocuklar bu dünya üzerinde en saf en temiz varlıklardı. Onların bir gülümsemesi dünyanın en pahalı mücevherin bile değerliydi. Hyunjin'in bu düşüncesi de kalbimi ısıttı. Aşık olduğum adam tam olarak böyle iyi bir adamdı; tanrıya şükrettim içimden, böyle iyi bir adamı karşıma çıkardığı için.
Hyunjin'in boynuna doladım kollarımı, omzuna bir öpücük kondurdum. Karnı hareket ettiğinde gülümsediğini anladım. Ben de gülümsedim.
14.06
"Of! Sıkıldım"
"Yavrum ne yapalım istiyorsun?"
"Ağlayasım geliyor Hyunjin. Bebeğim neden beni ağlatmak istiyor?", diyip karnımı açtım. İşaret parmağımla karnıma pıt pıt vurdum. "Orada mısın? Neden ağlatıyorsun beni? Bebeğim bana kızgın mısın ki?", dediğimde Hyunjin'den ufak bir kahkaha kopuverdi. Başımı kaldırıp Hyunjin'e bamtım kötü kötü.
"Ne geliyorsun ya?!"
"Bebeğim o seni ağlatmıyor sadece hormonlarından oluyor"
"Ya uf sen taşı o zaman hormonlar yordu beni!"
"Ama minik bebeğim", diyerek dudağıma ardından alnıma öpücük kondurdu. "Geçecek az kaldı."
"7 ay var Hyunjin! Nesi az", diyerek ayaklarımı yere vurdum. Çok sıkıcıydı bu hamilelik bebeğim değil ama hamileliği sevmedim!
"Sevişelim o zaman hızlı geçer"
"Ya Hyunjin!"
"Ne bebeğim, doktor bir şey olmaz dedi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyunjin'in Bebeği
Hayran KurguBebeksi koku, sarı tutamlar, kalp şeklindeki dudaklar ve yıldızları anımsatan çilleri; benim hayatım bundan ibaretti. [Texting - Düz yazı]