4 gün boyunca her gün barışı arayıp, mesaj attıyordum. Artık görüldüye bile getirmiyordu. Baya baya beni görmezden geliyordu. Anlamıyorum. Her çekimde kafam tek barışı düşünüyordu ve manyak gibi üzülüyordum. 'Yazmıyorsa yazmasın ya bana ne' diyordum kendi kendime ama her apartmana geldiğimde yatağıma girip yatıyordum. Saat beşinden onuna kadar yatıyordum. En azından beş saat bile olsa düşünmüyordum onu. Düşlerimden Kurtuluyordum.Yine yatağımda yatıyorken ve Instagramda reel bakarken bir an bir video gördüm. Yutkundum ve kalktım. Sanki kalbim mideme düşmüş gibi hissediyordum. Sanki birden midem bulanıyordu. Kalbim daha hızlı çarpıyordu. Titriyordum. Olamaz.
Videodaki Barış, Şeyma Subaşi ile baya baya eyleniyordu. Bodrumda bir kulüpte görülmüşler.
Telefonumu sıkıca tutup, odamdan çıkıp sena'ya gitim. Telefonumu kucağına attım ve yüzümü elerimin içine gömdüm. Elerimi saçlarımdan geçirdim ve sena'nın yüzünün nasıl değiştiğini gördüm."Siktir" dedi yavaşça. Sağa sola yürümeye başladım. Sabırım taştı.
"Ben burda ağlayan manyağa dönüşürken bu itin yaptığına bak amk. Bide Şeyma ile. İnana biliyor musun? Şeyma ya. Şeyma. Bana "hahaha asla modellik yapamaz. O olursa herkes olur" diyen kadın!" Diyerek sinirden elime aldığım telefonu yere çarptım.
"Nasıl ya? Sen beni ne ara unuttun! Sen bu kadının ne dediklerini nasıl unutuyorsun. Benim bu kadının laflarından nasıl üzüldüğümü, nasıl ağladığımı nasıl siktir edip atıyorsun! Kafam almıyor sena! Bana nasıl yapıyor bunu! Bana- ya bana-" diye başladım ama gözyaşlarımdan ve hıçkırmaktan bitiremedim.
Sena bana sıkıca sarıldı ve saçımı okşadı. Hiç bir şey söylemeden tuttu beni. Anlamıyordum. Bana bunu nasıl yapardı, kaç kere kucağında ağladım, kalbim kırıldığında kendimi hep onun kapısının önünde bulurdum, ilk içkimi onunla birlikte içtim, ilk beni makyajsız gören o, ilk kavgamızdan sonra saatlerce kapının önünde bekleyen ilk kişi, beni sessizliğimden anlayan, kitap gibi okuyabilen ve tanıyan o.
Her şey büyük bir hiçmiş meğersem.
"Beni hiç mi sevmedi?" Düye mırıldandım.
Kaç saat geçti bilmiyorum ama başımı senanın uyluğunun üzerinde buldum. Dahala saçımı okşayarak bana bakıyordu.
"Kendini bin kere senin için feda eden adam?
Ne kadar dayak yedi 'rüyam rüyam' diye gezerken. 10 yaşından beri böyle bu. Sevdi. Hemde manyak gibi"İç çektim ve sena'ya baktım. "Sevdi.." diye mırıldandım kendi kendime.
"Arkadaşlık değildi bu rüya.. olamaz. aşktı bu.
Aşk bu."Bunu duyduğumda kalbîm sıkışmıştı sanki. Hiç bir şey diyemiyordum. Olmaz. Olamazdı yanı, seven insan böyle davranmaz. Benim barışım böyle davranmaz. Kıymazdı o bana.
Neyse.
-
Uçakta oturuyordum. Evi temizledik, toparladık, çıktık. Artık sık sık Amerika'ya gelmek zorundaydık çekimlerden dolayı. Ama iyi ya Amerika, memleketimiz değil ama 1-2 haftalık iyi.2 gün önce olanları unutmaya çalışıyorken cılız bir şey kaldım. Açlık hissi yoktu- mide bulantısı- kafa ağrısı. Hep uyumak istiyordum. Hayat böyle geçer mi? Evet İstanbul'a doğru uçuyorduk ama bu açıyı İstanbul bile alamazdı.
Artık bin kere kendi kendime siktir et demişimdir. Komik olan şey siktir edemiyordum.
Seviyordum onu. Manyak gibi özlemiştim. Kokusunu bile. Tabi sadece arkadaş olarak- yani
Ay neyse ne. Umurunda değil. Beni kırdı. Beni ezip geçti. Unuttu. Bende unuturum. Kafamın haline bak.O küçük ses olmasa unutmuş olurdum bile.
'Niye bunu yaptı? Niye sana? Niye? Niye? Niye?'
Kafamı silkelemek istiyordum. Afedersiniz ama, bu sesi sikim. Anasını ağlattığım. Bir daha duymayayım. Uff.Neyse.
Sağ Salim inelim bu uçaktan. Bir çözüm buluruz.Depresyon.
Kırık Kalb.
Her şey geçecek.UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDIR
ÖPÜLDÜNÜZ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seviyor sevmiyor
أدب الهواة"Adam aşkından ölüyor. Bırak biraz daha sürünsün." "Ne aşkı be"