Şehinşah-Nabız
"Gözlerin, bir ateşin içindeki kıvılcım gibi, en karanlık anlarda bile umut ışığını yakar. Her bakışın, içimde bir volkanın patlamasına neden olur; sevdanın en ateşli, hüsranın en yoğun, özlemin en derin halleriyle sarmalar kalbimi. Gözlerin, sadece bir bakışla tüm kelimeleri siler ve duygularını gözlerimden okuyarak içimde yankılanan bir alevin ateşini körükler. Onlar, ruhunun ateşli derinliklerinden fışkıran kıvılcımlar gibi, her anı ateşle dolu bir hikayeyi anlatır, içimdeki tüm buzları eritir ve bana gerçek aşkın, gerçek özlemin ve gerçek tutkunun ne olduğunu gösterir."
******
İnsanoğlu, hayatının her aşamasında eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşir. Her davranış, her düşünce, bir dizi etki ve tepki yaratır.
Bu etkiler bazen hemen görülür, bazen ise yıllar sonra belirginleşir.
Zamanın karmaşasında, bir insanın attığı her adım, söylediği her kelime, yaptığı her seçim, evrende bir iz bırakır ve bu iz, bir gün kendi hayatının kapısını çalar.
Dünya, adaletin temeli üzerine kuruludur ve bu temel, her bireyin eylemlerinin karşılığını alacağı bir düzeni içerir.
Kötü niyetle yapılmış bir eylem, derinlerde biriken bir fırtına gibi, bir gün tüm gücüyle geri döner. İyilikse, bir gün meyvelerini verir, umulmadık anlarda karşımıza çıkar.
Hayat, bir aynadır; yaptıklarımızı, düşündüklerimizi ve söylediğimiz her şeyi yansıtır.
Demir parmaklıkların ardında, derin bir yalnızlık ve umutsuzluk içinde kaybolmuş haldeydim.
Düşüncelerim, kavgadan sonra yaşadığımız bu felaketin ağırlığı altında eziliyordu.
Sinirlerimi kontrol etmekte güçlük çekiyor, her geçen saniye, içimdeki bu derin sıkışıklık daha da büyüyordu.
Düşündüğüm tek şey yiyecegimiz azardı.
Polisler geldiğinde, hepimiz gözaltına alınmıştık. Hapishanenin soğuk duvarları arasında, Cansu ve Melek köşede sessizce oturuyorlardı.
Gözlerinde, olayların getirdiği ağır yükün ve şokun izleri vardı. Meva ve Pınar abla ise, bizlere öfkelerini kusuyordu, hiddetleri, yüzlerine yansıyan sert ifadeleriyle bizleri azarlıyordu.
Pınar abla, öfkesinin sınırlarını zorlayarak, sinirli bir ses tonuyla, “Siz asker değil misiniz? Neden biz şuan hapisteyiz?” diye haykırdı. Sözleri, hem bir suçlama hem de derin bir hayal kırıklığı taşıyordu.
Sakinliğimi korumaya çalışarak, derin bir nefes aldım ve gözlerimi ondan ayırmadan yanıt verdim, “Bir askerin, sivillere karşı davranışlarına dikkat etmesi gerekir. Suç işlemişsek, asker olmamız bu gerçeği değiştirmez.”
Sözlerim, askeri disiplinin ve sorumluluğun her şeyden önce geldiğini anlatma çabasını taşıyordu. Ancak, içinde bulunduğumuz durumun karmaşıklığı ve ağırlığı, bu basit açıklamanın yetersiz kaldığını hissettiriyordu.
Pınar ablanın gözleri büyüyerek, “Eee, biz boku yemişiz!” dedi. Tam bu sırada, bir gardiyan elinde büyük bir yoğurt kovasıyla içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER OYUNU
Novela JuvenilZeynep 16 yaşında asi ve huysuz bir kızdı. Muay thai sporuyla tanışan Zeynep, antreman partneri Enes'e aşık olur. Zamanla Enes'e olan duyguları büyür. Güzel olan şey Enes'in de ona karşı birşey hissetmesiydi. Daha birbirlerine kavuşmadan kader onla...