Duman-Yalnızlık paylaşılmaz Gripin-Yalnızlığın çaresini bulmuşlar
İyi okumalar dilerim..
Umarım her birinizin hayatında gerçekten size değer veren biri vardır. İnsanın kendine değer vermesi yetmezdi bazen. Zira aksi takdirde yalnızca ilgiye muhtaç bir beden olarak büyürdü insan. Annemi ve babamı küçük yaşta, sebebini hala bilmediğim ve öğrenmek istemediğim bir yangında kaybetmiştim. Doğal olarak ruhum yaralar almıştı. Peki sevgisiz büyümüş biri diye bilir miydim kendime? Asla. Küçüklüğümün çoğu güzel anısını hatırlardım. Sevgi ile sarmalanarak büyümüştüm. Onlar gittiğinde, tamamen boşluğa düştüğüm an ise Poyraz gelmişti. Duş aldıktan sonra artık saçlarımı annem taramıyordu, Poyraz tarıyordu. Gece yarısı babam gelmiyordu yanıma üzerimi örtmek için, Poyraz geliyordu. Ben her gece ağlarken bilinçsizce anlatmışım ona bunları. Onların yerini doldurmayacağını, sadece bir nebze özlemimi azaltmak istediğini söylerdi.
Şuan herkes bir ağızdan konuşurken o dikkatle beni izliyordu.Herkes bu kişinin her kimse öylesine biri olmadığından bahsediyordu. Bende öyle düşünüyordum. Sanki bilerek her bir kamera durdurulmuş, yalnızca bu kamera açısından görüntüler saklanmıştı. Kişinin yalnızca sırt kısmı gözüküyordu ve saniyelik bir görüntüde gözleri. Dans ederken dikkatle beni izlediğini hissediyordum. Hani birisi sizi izleyince sırtınızda bir ürperti belirir ya, öyle bir şeydi. Herkes beni masasına çağırıp deli gibi eğlenirken o orda yokmuş gibi davranıyordu. Görünmez gibiydi, sadece ben görüyormuşum gibiydi. Loş ışıklar altında yalnızca gözlerini seçe bilmiştim. Gözlerinde hiç bir hiss yoktu ve o hissizlik ölümü andırıyordu. Bu yüzdendi unutmamam.
"Zeynep mekana bugün kimin girip çıktığını öğren. Kaan, Özge, Cenk dış kameraları incelemeden geçirin. En ufak ayrıntıyı bile gözden kaçırmayın ve her bir haberi bize yönlendirmeyi unutmayın. En kısa zamanda bizimle iletişime geçeceğine eminim. Her kimse bizden haberdar." dedim onlar beni dikkatle dinlerken. Ya bizden tarafta olacaktı ya da karşımızda duracaktı. Ama ne olursa olsun bizimle iletişime geçecekti.
"Bu adamın ayağımızın altına dolaşacağından adım gibi eminim arkadaşlar" dedi Cenk elindeki kırmızı elmayı yerken. Bir at bile bu kadar ses çıkararak yemiyordur elmayı gerçekten. Yüzümü ekşiterek kendisine baktığım an 'ne var' dercesine başını salladı. Neyi kastettiğimi anladığı an yavaşca yutkundu.
"Kameralardan belli olduğu kadarıyla adam bizim onu görmemizi istemiş. Bunuda böyle bir yöntemle zaten belli etmiş. Bizim o gün orda olduğumuzu bilen biri neden iletişime geçmeye çalışmadıda böyle bir yöntem seçti onu anlamış değilim. Çıkarımlarımdan gördüğümüz kadarıyla adam karşımızda olan birisi, yanımızda değil. AYRICA BU ADAM KİM?" dedi Zeynep sonda sesini yükselterek.
"Hiç bir şeyi şuan için bilemeyiz. Araştırmadan bir yere varmamız mümkün değil. Öncelikse sakin olalım. Asena bugün çok yoruldu ayrıca. Dinlenelim. Yarın en erken saatte her şeyi halledelim." dedi Özge sakin bir tavırla. Aramızda en aklı başında olan kişi o desem yalan olmazdı. Koyu kırmızı saçları, beyaz teni, yeşil gözleri oldukça alımlı ve güzeldi. Ve ne söylerse söylesin dinleyesi geliyordu insanın saçma bir şekilde.
"Doğru" dedi Poyraz. Nihayet konuşma gibi bir zahmette bulunmuştu. Herkes bilgisayarlarını dosyalarını alıp ayaklanırken, Cenk yediği elmanı bir elinde tutarken masanın üzerinden bir elma daha aldı. Yemin ediyorum bu çocukta olan rahatlık beni gerçek anlamda delirtiyordu. Ayrıca BU NASIL İSTİHBARATTA ÇALIŞIYORDU hala anlamış değildim. Tamam arada çok zekice laflar ediyor ve yine makarasına devam ediyordu.
"Elmalar çok taze valla Asena. Otelin yemekleri tek kelimeyle HARİKA. Yemek ye, elma ye Asena elma. Kurumuşsun valla kızım" dedi elmayı gözüme sokarak, kafasına şamarı atarak dışarıya çıkardım. Şuan ise yalnızca Poyrazla ben kalmıştık. Yanına ilerlemiş ve masaya kurulmuştum. Önümdeki bilgisayarda onun görüntüleri vardı. Kameradan bile iri olduğu her halinden belliydi.