Jisung 15 yaşında koyukahve saçları ve gözleri olan kısa boylu, utangaç, korkak bir gençti. Minho ise saçları ve gözleri Jisung ile aynı uzun boylu 15 yaşlarında korumacı, ve güçlü bir gençti. Jisung üvey annesi ile yaşıyor babası ise kötü işleri ile ilgilenmekten eve hiç gelmiyordu. Minho'nun ise kardeşi ve uzun süredir konuşmadığı bir teyzesi dışında ailesi yoktu, hepsini kaybetmişti. Sebebini ise kendisi biliyordu ancak polisler yıllarca bulamamıştı. Jisung genelde kısa boylu ve pısırık olmasından dolayı sürekli okuldakilerden şiddet ve zorbalık görürdü ve sesini dahi çıkaramayak kadar savunmasızdı. Çünkü haklı olduklarını, tam bir beceriksiz olduğunu düşüyordu.
Jisung'un gördüğü zorbalık yüzünden derslerinde oldukça düşüş vardı.
Bu annesinden daha çok şiddet görmesine neden oluyordu. Eskiden onca şeye rağmen okulda iken mutlu gözükürdü ancak artık rol yapmayı bile beceremiyordu. Bu Minho'nun dikkatini çekmişti. Gün geçtikçe Jisung'un boynunda, yüzünde ve kollarındaki morluklar artıyordu. Aslında Jisung dahil okuldaki kimseyle ilgilenmeyen Minho'ya bile bir burukluk hissettirdi. Minho yardım etmesi gerektiğini düşündü ve bir gün öğle arası aç olduğu her halinden belli olduğu halde yemek yemeyen Jisung'un yanına gitti. Jisung dirseklerini sıraya yaslamış, elleri ile yüzünü kapatmış şekilde burnundan akan kanı durdurmaya çalışıyordu. Minho Jisung'a iyi misin diye sordu. Cevap alamayınca ona bir kaç peçete uzattı. Onunla iletişim kurmaya çalıştı ancak Minho'nun iletişim becerileri pek iyi değildi. Ama çok samimi ve tatlışdı. Bu Jisung'u biraz olsun gülümsetti. Bu kadar şiddet görmeye Jisung'un bedeninde psikolojiside dayanmıyordu. Minho nedensiz bir pişmanlık ve birazda çaresizlik hissetti. Zaten Jisung'un hâlâ içinin rahat olmadığı belliydi. Minho, Jisung'un hem ailesinden hemde okuldakilerden şiddet görmesini istemezdi. Bu yüzden o günden itibaren Jisung'un yanında oturdu. Diğer öğrenciler Minho'nun korumacı ve güçlü kişiliğini bildikleri için korkuyorlardı ama yinede Jisung'u tek yakaladıklarında ona daha çok sinirlenip onu kesici aletlerle tehtit ediyorlardı. Jisung hiç bir zaman bunları Minho'ya söylemedi. Ama bir gün yaşananları gözüyle gören Minho çok sinirliydi. Ve hepsini Jisung'tan özür diletti. Jisung, Minho'nun yanında kendini güvende hissediyordu. Hatta herkes onlara sevgili gözü ile bakıyordu ancak Minho'nun aklından hiç böyle bir şey geçmemişti. Bir gün okula geldiğinde Jisung'u hiç görmediği kadar bitkin ve sağlıksız gördü. Jisung sürekli iyiyim diyordu ama öğle arası geldiğinde yemeğe gitmek için ayağa kalkamayacak kadar kötüydü. Minho bu durumdan rahatsız oldu. Okulun son saatlerini Jisung ile revirde geçirdi ve okul çıkışı onu hastaneye götürmek istedi ancak Jisung ailesinden bahsetti ve yapamayacağını söyledi. Fakat Minho hiç dinlemeden onu hastaneye götürdü. Jisung kendisine gelince, babasının kötü işlerle uğraştığını annesinin ise üvey annesi olduğunu anlattı. Minho'nun dinlerken gözleri kapanıyordu çünkü gece olmuştu. Jisung bunu fark edip eve gitmesi gerektiğini ailesinin birazdan geleceğini söyledi ancak Minho o insanların eline Jisung'u vermeyi hiç istemiyordu. Ne yapabileceğini düşündü. Minho düşünürken Jisung uykuya dalmıştı bile çünkü Jisung, evinde aç ve uykusuz bir odada kilitli tutuluyordu. Bu onu çok yormuştu. Bunu farkında olan Minho sessizce onu izleyip başını okşayarak saatler geçirdi sabah olduğunda ise Minho uykuya dalmak üzereydi ve Jisung yeni uyanıyordu. Jisung uykunun verdiği sersemliği üstünden attıktan sonra ailesinin hâlâ gelmediğini fark edince değersiz olduğunu hissetti ama onun için sabaha kadar hiç uyumadan bekleten Minho'yu düşündü. Aslında ailesinin gelmemesine bir bakıma sevindi çünkü Minho'ya ne yapabileceklerini kendisi bile tahmin edemiyordu.
...