oniki: ne dersen de tamam

3.1K 216 297
                                    


  Barış konuşacaktı, neler hissettiğini anlatacaktı ama nasıl başlaması gerektiğini bilemiyordu. İlkin'in gülen yüzü ona bakarken dejavu yaşıyor gibiydi. Ama hak etmişti bunu...

"Bu söyleyeceklerimden sonra bana kızacaksın biliyorum," İlkin'in gülen yüzü aniden soldu. "Ama beni yanlış anladın İlkin. Benim hatamdı belki de senin hislerini ve heyecanını görmezden gelmemeliydim." Zar zor baktı kızın gözlerine. "Ben seni arkadaştan öte göremiyorum."

"3 gündür sesin soluğun çıkmayınca anlamıştım zaten." Kız ağlamamak için kendini sıktı. Barış kadar o da suçluydu. Zaten kendi kendine gelin güvey olmakta onun üstüne yoktu. Ne diye öpmüştü ki adamı? Ne işi vardı onun arabasında?

  Barış bakışlarını kaçırdı. Kızın bileğinde hala hediyesi duruyordu. Aslında Leyla'ya doğum günü hediyesi olarak aldığı ama sonra cesaret edemeyerek bir an önce kurtulmak için İlkin'e verdiği hediye. Tabii bunu kıza söyleyemezdi. O kadar vicdansız değildi. Kendine kızıyordu, hem de çok. Aptal herifin tekiydi. Kimseyi mutlu edemeyen, hayatı boyunca etrafındakilerin sırtında bir yük olarak kalan aptal bir herif.

"Özür dilerim tekrar."

  İlkin, bilekliği çıkarmaya yeltendi. "Bunu alsan iyi olur."

"Hayır!" Barış onu durdurdu. "Arkadaşlığın için bırak böyle teşekkür edeyim en azından."

  Kızın elleri durdu. Çıkarmadı bilekliği. Dilinin ucuma gelen kelimeleri zar zor yutuyordu. Ama konuşmasaydı delirecekti. "Neden?" Diye sordu birden. "Yani niye bize bir şans vermedin? Ben beğeniyorsun beni sanmıştım."

"Beğeniyorum zaten." Dürüst olmak en iyisiydi. "İnsanlığını, sporculuğunu... Çok hoş bir kadınsın, gerçekten. Ama bunlar benim için hiçbir şey ifade etmiyor."

"Çünkü aklın hala Leyla'da."

"Evet," Suçlu bir çocuk gibi kafasını eğdi. "Öyle kolay olmuyor onun üstüne basıp ilerlemek."

"Peki." Dedi İlkin. Daha fazla dinleyemeyecekti bunları. Çantasını aldı, kafeden ayrılmak için ayaklandı. "Umarım mutlu olursun Barış."

"Tekrar özür dilerim."

"Bir daha karşıma çıkma, yeterli. Özüre gerek yok."

*****

   Leyla çok korkunç hir hata yaptı. Aklı başında hiçbir insanın yapmaması gereken bir hata yaptı. O uçağa atlayıp otele geldi. Çünkü tam olarak kimden geldiğini çok ama çok iyi biliyordu. Bu oteli de, bu özenle seçilmiş odanın da mazisi tek bir kişiyleydi.

Gerginlikle odanın içinde volta atarken açıldı kapı. Aylardır görmediği o yüz tam karşısındaydı. Hiçbir şey demeden dikildiler ayakta.

"Niye çağırdın beni buraya?" Sessizliği bozan Leyla oldu.

  Barış dudağını ısırdı. Ne dese ne açıklama yapsa etkisiz kalacaktı. Ne kadar özür dilese boştu.

"Seni özledim." Birkaç adım yaklaştı kıza. Elindeki çantayı kenara bıraktı. "Seni o kadar özledim ki kafayı yedim. Arayıp doğum gününü kutlayacak cesareti bile bulamadım kendimde. Her adın geçtiğinde, her aklıma geldiğinde özlettin kendini. Seni unutmayı geçtim, seni düşünmemek bile söz konusu değil artık. Bana naptın bilmiyorum... Ama sensiz nefes alamayacak duruma geldim Leyla."

"Bu duruma gelmen için beni aylarca yalnız başıma bırakıp defalarca aldatman mı gerekiyordu?"

"Ben seni aldatmadım." Barış karşı çıktı. Ağlamasına ramak kalmıştı. Leyla'nın metanetli tavrı karşısında onun gözleri çoktan dolmuştu. "Ben seni hiç aldatmadım."

cold as you // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin