07

484 51 6
                                    

Oldukça şiddetli bir gök gürültüsü etrafta yankılanırken yağmur damlaları hızlıca odamın camına çarpıyordu. Vücudum aniden titreyince elimde tuttuğum kağıt yere düştü, olduğum yerde birkaç saniye boyunca öylece kalakaldım.

Gök gürültüsünü hiç sevmezdim, beni hep rahatsız ederdi. O yüzden genelde böyle günlerde mutlaka yanımda birisinin olmasını isterdim.

Bugün ise yanımda Barış vardı.

Kollarımı narince tuttuğunda başımı çevirerek ona baktım. "İyi misin?" diye sordu, merakla bana bakarken.

Bana bu kadar yakın olması beni iyi hissettirmişti. Kendimi güvende hissetmiştim. O yüzden ilk kez yakınlığımızı bozacak bir hamlede bulunmadım. "Bir anda gök gürültüsünü duyunca korktum ama iyiyim."

"Ben dalga geçerken gerçekten bu kadar korktuğunu bilmiyordum."

Geçen akşam yemekte vizyona girecek bir film hakkında konuşmuş ve bugün için haberleşeceğimizi söylemiştik. Açıkçası ben öylesine bir konuşma olduğunu, gerçekleşmeyeceğini düşünüyordum. Ama bugün beni aramıştı. Yağmur gerçekten çok yağdığı için iptal etmek zorunda kalmıştık. Benim gök gürültüsünden korktuğumu anladığında da ilk önce dalga geçmiş, sonrasında da gelmişti.

Bedenimi ona döndürüp masayla onun arasında durdum. "Beni çok rahatsız ediyor. Çocukluğumdan beri hiç sevmem."

Bir eli kolumu tutmaya devam ederken diğer eli saçlarıma gitti, saçlarımın uçlarına narince dokundu. "Saçlarını da kurutmamışsın..."

"Yüksek sesli hiçbir şeyi sevmem." dedim. Saç kurutma makinelerini de sevmezdim, saç kurutma işlemini de sevmezdim. "Saçlarımı kurutmayı da sevmem. Zaten azlar, hemen kuruyorlar."

"Sevdiğin herhangi bir şey var mı?" diye alayla konuştuğunda dudakları iki yana kıvrıldı.

Gözlerim kıvrılan dudaklarına gittiğinde yavaşça yutkundum, tekrardan gözlerine baktım. Bu kadar yakın olmak artık fazla olmaya başlamış gibiydi. "Çok şey var aslında."

"Plüton mu?"

Böyle bir şey beklemediğim için dudaklarımdan minik kahkahalar döküldü. "Plüton pek sevmem. Aristo'yu severim ama."

"Sevebildiğin bir şey bulabildik sonunda."

"Sen kimi seviyorsun? Ronaldo'yu mu?"

Başını onaylar anlamda salladı. "Evet. İdolümdür kendisi."

Yüzüm buruştu. "Ben Messiciyim."

"Kaç tane maçlarını izledin acaba?"

"Beni hafife alıyorsun..."

"Öyle mi?" diyerek bana bir adım daha yaklaştı ve aramızdaki boşluğu kapattı.

Nefesimin kesildiğini hissederken öylece bakakaldım ona. Bu kadar fazla yakın olmamız hiç iyi değildi. "Öyle." diyebildim sadece.

"Başka kimi seviyorsun futbolcu?"

"Çocukken Neymar'a aşıktım." dediğimde kahkaha attı.

"Gerçekten mi?"

"Evet..." diye mırıldandım. "Eskiden çok yakışıklıydı. Onu izlemek için babamla maçları izlerdim."

Daha fazla bu kadar yakın kalmamalıydık.

Ellerim onu geriye götürmek için kollarına gitti. Kolları o kadar sertti ki sadece yutkunabildim. "Kahve demlenmiştir." dedim.

so high school | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin