28

266 25 72
                                    

Gerilim ve duygusal anların iç içe geçtiği, heyecan dolu bir bölüm sizi bekliyor. Bu sürükleyici hikayede her satırda nefesinizi tutacaksınız. Keyifli okumalar 💕

⚡28.BÖLÜM⚡

Güneşin ilk ışıkları odama sızarken gözlerimi açtım. Pencereden dışarıya baktığımda, kalbim bir anlığına durdu. Merih'in arabası hâlâ aynı yerdeydi, gece boyunca beklemişti. O an içimde karmaşık bir his yükseldi: hem minnettarlık hem de derin bir suçluluk. Ona fark ettirmeden buradan gitmem gerekiyordu.

Dolabın en kuytusunda sakladığım şapkayı ve kapüşonlumu çıkardım. Aynaya baktığımda, karşımdaki yüze yabancılaştım. Sanki tanıdığım kişi gitmiş, yerine bambaşka biri gelmişti. Derin bir nefes aldım, kapıyı sessizce aralayıp koridora adım attım. Merdivenlerden inerken her adımın yankısı, sanki zihnimin içinde çınlıyordu. Ön kapıya yaklaştıkça kalbim daha hızlı atmaya başladı.

Kapının soğuk metalini tuttum, yavaşça açtım. Dışarıya adımımı atarken Merih'in arabasının önünden geçmem gerekiyordu. Başımı öne eğdim, onun dikkatini çekmeden ilerlemeyi umarak adımlarımı hızlandırdım. Kalbim hızlanmış, nefesim düzensizleşmişti. Tüm bu gerginliğe rağmen başarmıştım. Sessizce, ona görünmeden evden çıkabilmiştim.

Gözlerim intikam ateşiyle parlıyordu. Artık tek bir amacım vardı: Bahri'nin gizli deposunun yerini İzzet'e vermek. Yıllarca sakladığı o kirli servetinin bir anda yok olmasını izlemek için sabırsızlanıyordum. Acaba o zaman da ekranda 'biz çok iyiyiz' pozları verebilecek miydi? O soğuk, kibirli bakışları bir bir yok etmek istiyordum.

•••

İzzet'in ofis binasının soğuk, metalik kapısı önünde durmuştum. Kalbim hızla atarken, derin bir nefes aldım.

Güvenlik görevlisi, beni baştan aşağı süzerek, "Buyrun hanımefendi?" diye sordu. Sesindeki alaycı ton, beni daha da gerdi.

"Ben İzzet Bey ile görüşecektim," dedim, sesimde kararlı bir ton kullanmaya çalışsam da titrememi engelleyemedim.

Kapüşonumu indirip yüzümdeki ifadeyi sertleştirirken, güvenlikçi soğuk bir ifadeyle, "Randevunuz var mı?" diye sordu.

Bu soru içimde aniden yükselen bir öfke dalgası yarattı. "Hayır, yok! Ama söyleyeceklerim çok önemli, İzzet Bey'i hemen görmem gerek," dedim. Sesim farkında olmadan yükselmişti.

Adamın küçümseyici bakışları sabrımı taşırdı. "Randevusuz almıyoruz. Senin gibi kaç kişi geliyor buraya, haberin var mı?" diyerek bana sert bir çıkış yaptı ve beni dışarı itmeye çalıştı.

Kararlılıkla geri çekilmedim. "Bakın, gerçekten önemli bir şey söyleyeceğim. Patronunuz duyarsa memnun kalacak," diyerek ısrar ettim, ama güvenlik görevlisi yüzüme sinirle bakarak, "Hanımefendi, bize zorluk çıkarmayın. Giremezsiniz dedim!" diye bağırdı.

Artık başka bir çıkış yolum kalmamıştı. Güvenliğe doğru dönüp derin bir nefes aldım. "Bakın," dedim, sesimde kararlı bir tonla, "dün geceki davette olanları biliyorum. Bu konuyu İzzet Bey'le konuşmam gerekiyor."

Adamın yüzündeki alaycı ifade bir anda yerini şaşkınlığa bıraktı, gözleri büyüyerek, "Davet mi?" diye kekeledi.

Başımı sakin bir şekilde salladım. "Evet, davet. Eğer patronunuzla görüşmeme izin verirseniz, emin olun size teşekkür edecektir. Ama eğer aksini yaparsanız, pişman olabilirsiniz," dedim, gözlerimi ondan ayırmadan.

Bir an duraksadı, bakışları gidip geliyor, kafasında bir savaş veriyormuş gibiydi. Kararını tartarken, sessizliğin içinde bekledim. Sonunda iç çekerek kolumdan tutup, "Tamam, görüş bakalım," dedi.

𝗞𝗜𝗦𝗔𝗦    (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin