2.Bölüm - Günah

65 13 39
                                    

"Annen babanın yanında."

Küçük Jeonghan'ın amcasının ses tonundaki soğukluk Jeonghan'ı endişelendirmişti. Belli ki bir şeyler olmuştu. Amcası başını eğerek arkasında duran evi işaret etti.

Adımları sessiz ve küçüktü, evin yanındaki ağlama sesleri o yaklaştıkça yükseliyordu. Annesinin acı dolu ağlamaları beynindeki damarları genişletti. Kalp atışları arttı, daha hızlı nefes alıp vermeye başladı. Korkak adımlarla kalkık toprağın yanı başında ağlayan annesine yaklaştı. Minik elini annesinin omzuna koydu. Annesi omzuna konan eli hızlıca yakaladığında karşısında oğlunu gördü. Onu gördüğünde toprağın altında yatan kocasının üzüntüsü bir nebze olsun azalmıştı. "Jeonghan, meleğim..." bir anlık içi gülen gözleri acıyla doldu, boşalan göz pınarları çeşme gibi açılmıştı.

Oğlunun başındaki sargıya dokunamadı. Elleri titrekçe havada asılı kalırken Jeonghan annesine sarılıp endişelerini yok etmeye çalıştı.

19 yıl sonra.

Unutulmaz acılar raflara kaldırılmış, ömrü tükenenler toprağın altında çürümeye bırakılmıştı. Savaşlar, yağmalar, gerginlikler azalmıştı. Fakat yeni kurulan hayatlar bazen temiz bir sayfa bırakmıyordu ömür denilen zamanı kısıtlı defterlerde.

Subin, Jeonghan'ın annesi ve amcasıyla olan evliliğinden doğan kız kardeşiydi. On dokuzunda evlilik çağında bir genç kızdı. Jeonghan'sa kendi defterindeki sayfaları temiz tutmaya çalışırken yirmi sekizine kadar hiçbir evlilikte ve münasebette bulunmamıştı. Zira o sayfalara eksik boynuzlarından sonra yeni lekeler eklenmişti.

"Banyomu hazırla sürtük."

Joshua geyik boynuzlarıyla dikkat çekiyordu. Bu özellik ona ayrıca mevki ve saygı kazandırmıştı. Ailesinde tek geyik boynuzlara sahip olmanın avantajını da taşıyordu. Joshua ile kardeş sayılırlardı artık, Jeonghan onu çok seviyordu. Lakin Joshua hiçbir zaman kibir kalkanını indirmekten ödün vermemişti. Ona bir köpek gibi davransa da Jeonghan, dediklerini yapmaktan rahatsızlık duymuyordu. Ta ki edindiği yeni "sürtük." lakabına kadar...

Bu sözleri hak edecek hiçbir şey yapmamıştı. Onun tek suçu güzel olmaktı. Hanımları bile kıskandıracak kadar güzel olması onları yerle bir ediyordu. Onun su yeşili gözleri bakanı, dibi balçıkla dolu bir gölün içine çekilir gibi dibine çekiyordu zira. Köy halkının ağzında dolanan laflara bakılırsa o gözler zehirli birer oktu. Geceleri ay ışığında siyah saçlarında yıldız gibi benek benek parlayan mavilikler karanlıktaki şeytanın tuzağıydı. İşte bu yüzden belalar eksik olmuyordu başından. Nitekim boynuzları olmadan bile cinsiyet fark etmeksizin etkileyiciydi güzelliği.

Diğer boynuzu olmayanlar vasıfsız eleman olarak görülürken Jeonghan, ailesinin itibarı sayesinde onlarla aynı seviyede yaşamıyordu. Ama yine de hiç kimse tarafından saygı da görmüyordu. Bu nedenle evin ihtiyaçları dışında dışarıya pek çıkmıyordu. Evde kaldığı her gün evin zor işlerini yapıyordu. Ona göre bu kötü değildi, yabacılara köle olmaktansa ailesine hizmet ediyordu. Fakat artık ailesinden de saygı görmez olmuştu.

"Çarşıya gitmem gerekiyor. Satıcı ben gidene kadar toplanır. Banyonu sonra hazırlarım."

Joshua öfkeyle kaşlarını kaldırdı, "Emirlerime karşı mı geliyorsun?" derken.

"Eğer geç kalırsam istediklerini alamam. Kardeşimin eksik bir şeyinin olmaması için çaba gösteriyorum."

Joshua dişlerinin arasından küçümseyici bir nefes verdi. "Kardeşin değilim ben senin. Kendini ne sanıyorsun? Boynuzların olmadan bir hiçsin. Bu halde nasıl kardeşim olduğunu söyleyebilirsin?"

Beautiful Monster - JeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin