Tam bir hafta. Ona konuşmamızın doğru olmadığını söyleyip, evinden sabah kalkar kalkmaz çıktığım günden beri tam bir hafta geçmişti. İsmail abiden bir kaç günlük paramı alıp bir pansiyonda çok iyi olmasa da yatacak bir yer bulmuştum. Zaten tüm gün çalıştığımdan sadece uyumaya gidiyordum oraya.
Okula ise Ayaz hocanın dersinin olduğu günler gitmiyor, gitsem bile onun derslerine girmiyordum. Okulda tüm gün ondan kaçıyor, karşılaşmamak için merdiven altında teneffüslerin bitmesini bekliyordum. Yüzünü neden görmek istemiyordum gerçekten anlamıyordum. Sadece bana çok güzel hiss ettiriyordu ve ben de güzel hissler hiss etmeye layık değildim.
Ellerimdeki yaraları sarıyordu, ısıtıyordu ama ben bunların hiç birini hak etmiyordum. Güzel hisslerin hiç birini hak etmiyordum.
Bir kere Cemre'den ders öğrenmek bahanesiyle onu sormuştum ve Cemre ise sınıfa beni sorduğunu söylemişti. Neden gelmiyormuşum. Sanki bilmiyor.
Ve anlamdıramadığım bir şekilde onu özlemiştim. Simsiyah bakan gözlerini, her defasında başımı beladan kurtarmasını, her defasında 'bana hocam deme' diye diretmesini bile özlemiştim. Neden bilmiyrodum ama onu düşündüğüm her an kalbim küçük bir kuş misali adeta çırpınıyordu. Bunu Ada'ya sorduğumda eğer kalp hastalığı değilse birine aşık olduğumda böylesine atabilirmiş kalbim. Sanırım benim kalp hastalığım vardı.
Ya da ben galiba tarih hocama karşı birşeyler hiss ediyordum. Ne kadar yanlış olsa da.
...........
Kolumun altına aldığım Ada ve karşımda oturan Sarp'ın söylediği saçma sapan esprilere gülerken aniden yanımızda beliren Koray, Edis ve Defne üçlüsüyle hepimizin yüzünde var olan gülüş solmuş, şüpheli bakışlarımız onlara dönmüştü.
Hiç bir şey demeden yüzlerine bakmaya devam ederken Defne'nin bana ısrarlı bakışlarını görmezden gelmeye çalışıyordum. Bir zorbaya umut vermek istemezdim.
"Seninle konuşacaklarımız var, Kayhancığım." Dedi Koray dişlerini sıkarak yüzüme bakarken. Bir kaç seferdir beni dövmesine engel olunuyordu ve bu yüzden bana ekstra bir öfkesi vardı.
"Ne konuşacağınız sikimde bile değil." Deyip Ada'nın omzunda olan kolumu daha da sıkılaştırdım. Herhangi bir kavga olsa bile onu korumam lazımdı, korkardı yoksa.
Sarp ise hiç kıpırdatmadığı gözlerini Edis'e dikmişti. Geçen sefer kantinde olan olayı ona anlatıp, Ada'yı korumasını istemiştim. Ben okula pek gelmezdim zaten.
"Kayhan, sadece iki dakika." Dedi Defne yumuşak bir sesle.
Yüzüne bakmadan Ada'ya döndüm "Güzelim, sen sınıfına çık, biz geliyoruz birazdan." Dedim güven veren bir sesle.
Kavga edeceğimizi tabii ki biliyordu ve gidip birilerini çağıracağına -ki bu Ayaz hoca oluyordu- emindim bu yüzden onları okulun dışına götürecekdim.
Kısaca başını sallayıp koşar adımlarla okuldan içeri girdi. Ben ise ayağa kalkıp üzerimi düzelttim, ardından Sarp'a kısa bir bakış atıp "Birilerini çağıracaktır, okulun dışına çıkalım." Dedim sakin ses tonumla.
Uzun zamandır da kavga etmemiştim, tüm stressimi atacaktım güzelce.
Seri adımlarla beşimizde okulun hemen yanındaki parka geldiğimizde yeşil elalarım Koray'ın kahvelerine ilişti.
"Ne konuşacaksın?" Dedim ellerimi deri ceketimin ceplerine koyarken. Sarp ise tam arkamda, herhangi bir hamle için hazırdı.
"Aslında, ben konuşacaktım." Defne bir adım öne çıkıp benden epey kısa olan boyuyla yüzüme bakıyordu.