Bir çığlık sesi var etrafta,
daha dün bir kadın cesedi bulundu ormanda.
Ben olsam utanırım,
Bu ne biçim insanlık.
Üşüyorum,
ama eteğimin kısalığından değil,
altına gömüldüğüm topraktan.
Bu, bugünkü kaçıncı sela?
Çocukların gözleri yaşlı.
Katillerin elleri kanlı,
üzerlerinde bir takım elbise,
sanırsın baloya davetli.
Bir iyi hal indirimi,
sanki hediye çeki.
Bu kadar mıydı kadına saygı?
Seni doğuran ananın yüzüne nasıl baktın?
Bırakın, kalsın böyle adamlık.
Topraktan bile kan kokusu geliyor artık.
Bereketsiz diye yakındığınız bu toprak,
altına gömdüğünüz kadınların ahı.
Birde ağlamayın utanmadan,
siz pişman olmak nedir bilmezsiniz.
Ben bir kadın öldü derim,
siz dışarı çıktığı saati sorarsınız.
Ben bir çocuk öldü derim,
"hak etmiş, başını yere eğseydi yolda." dersiniz.
Ben bir anne öldü derim,
"Kocasının karşısında susması gereken yeri bilecek." dersiniz.
Diyorum ki bir umut, bir hayal öldü.
İnsanlık öldü anlasanıza.
Ama siz "öyle boyaları sürüp açarsa orasını burasını olacağı bu" der, üzerine ahlak bekçiliği yaparsınız herkese.
Adam kendi nefsine hakim olamadıktan sonra,
sürülen sürmenin,
giyilen eteğin uzunluğunun ne önemi var?-bu toprak gömülen kadınlar yüzünden kurak. Bu o kadınların intikamı...