Derin bir nefes çektiğim sigaradan çıkan dumanları izlerken saçlarıma düşmüş bir kaç kar tanesini elimle silkeleyip yere düşmelerini sağladım. Düşünceli gözlerim oturduğum kaldırımdayken tam arkamda bulunan iki katlı eve girip girmemek arasında mekik dokuyordum. Bugün, Sinan'ın doğum günüydü.
Aile adı altında olan kişiler içerisinde beni seven tek kişiydi Sinan. Bu yüzdendir ki yere bıraktığım hediye kutusu öylece duruyordu. Evde kardeşim için büyük bir parti düzenlenmişken aynı anne baba oğullarını tam iki haftadır aramıyordu bile. Sanki evde olmamam onlar için çok daha iyiydi. Ölmüş olmamı tercih ediyorlardı belki de.
Düşündüğüm düşünceler kalbimi paramparça ettiği için sigaramı söndürdüm ve derin bir nefes alarak eve doğru adımladım. En kötü hediyemi verir çıkardım. Sinan için ne kadar önemli olduğumu biliyordum. Ki beni arayıp doğum gününe davet etmesinden anlamıştım bunu.
Kapının zilini çaldım ve beklemeye başladım. Bir kaç dakika sonra annem açmıştı kapıyı.
Onun aynısı olan ama içinde fazlasıyla yabancılık barındıran gözlerim gözlerindeyken "Kayhan," Dedi sadece kısık bir tonda.
Annem Sinan'a hep oğlum derdi, ben ise hep Kayhandım.
"Sinan'a hediyesini verip gideceğim." Dedim kısaca, bakışlarımı yere dikerek.
Hiçbir şey demeden kapının önünden çekilip geçmeme izin verdi. İçerisi baya kalabalıktı ve müzik sesinden ağızdan çıkanı kulak duymuyordu.
Etrafa baktığımda akrabadan çok Sinan'ın arkadaşlarının olduğunu gördüm. Benim gibi değildi o, sevilirdi her yerde.Yüzümdeki buruk gülümsemeyle yanına kadar vardım ve omzundan dürterek bana bakmasını sağladım.
Yüzünde kocaman bir gülümseme belirirken boynuma atladı ve daha önce kimsenin bana sarılmadığı bir içtenlikle sardı beni. Şey, Ayaz hocadan sonra.
"İyi ki geldin abi." Dedi gözlerini gözlerime sabitlerken.
"Sen de iyi ki doğdun." Zoraki bir gülümseme yanaklarımı esir aldığında ondan ayrıldım ve "Gideyim o zaman ben." Dedim.
"Daha yeni geldin, nereye gidiyorsun?" Ağladı ağlayacak yüzüne bakarken şaşırmıştım.
Düşündüğümden daha çok özlemişti galiba beni.
"Tamam, kalayım." Dedim çaresizce.
........
Sonunda başımı ağrıtan parti bitmiş, evdeki insanlar yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. En sona ben ve biricik ailem kaldığında anne ve babam olacak insanların yüzüne bile bakmadan kardeşimin yanına gittim ve ellerimi yanaklarına koyup "İyi ki doğdun, abicim. Pek belli edemesem de kalbimin en güzel yerindesin. Ne zaman başın sıkışsa abin burada biliyorsun." Dolu dolu olmuş gözlerine bakarken alnını öptüm.
Yanaklarında olan ellerimi tutup "Abi bu gece gitme." Dedi yalvarır gibi.
Anlamazca yüzüne bakarken "Nolur bu gece evimizde kal, dışarısı çok soğuk." Dedi ağzından bir hıçkırık kaçırırken.
Ben şaşkınlıkla donup kalmışken yanaklarına kadar inen gözyşalarına bakıyordum. Onu daha önce hiç ağlarken görmemiştim. Annesi ve babası ona o kadar güzel bir hayat yaşatıyordu ki benim boğulduğum gözyaşları onun için sadece sevinç gözyaşları olabilirdi. Ama şimdi ağlamasına etken olduğum için derin bir suçluluk hissiyle yanıp tutuşurken içeriye ilk annesi sonra babası girdi. Ağlayan oğullarını görüp endişeyle gözlerinden akan yaşları sildiler. Bu görüntüyü içimdeki çocuk kan ağlarken izlemiştim. Çok mu zordu böylesine akan yaşlarımı silmeleri? Neden beni de onun kadar sevmiyorlardı ki? Ne yapmıştım ben onlara?