Seyran duydukları ile hızlı bir şekilde koşmaya başladı nereye gittiğini bilmiyordu az önce duydukları kulağını çınlattı beyninde babası ile o adamın konuşması canlandı
"2 gün sonra uygunuz gelirsiniz bizim seyran kızı görmeye" yanındaki duvarı tuttu seyran derin nefesler almaya başladı susmuyordu işte o ses babasının onu sattığını öğrenmişti hem de 50 yaşlarında ki bir adama.
Şuan tek isteği konağa dönüp ablasının ve annesinin kollarında ağlamaktı. Gözleri kapanıyordu ama hâlâ yürüyordu tek hissettiği bir omuza çarpmıştı bu koku hiç yabancı değildi nedense...
8 ay önce
Bugün tuhaf bir his ile uyanmıştı seyran. Sanki güneş bir farklı doğmuştu konağa.
"Hadi kızım biz ablan ile çarşıya gidiciz sende halana ve zahide ablana kahve yap onlar ile ilgilen" dedi esme. Seyran duyduğu isim ile göz devirdi bu zahide ne zaman gelse hayırlı işler için gelmiyordu acaba yine hangi aileye bizi ayarlamaya çalışıcak diye düşündü.
"Tamam esme sultan siz gidin ben halam ve misafiri ile ilgilenirim." Dedi seyran annesi odadan çıkınca kendini banyoya attı soğuk su ile yüzünü yıkadı. Elbisesini giydi mutfağa indi kahveleri yapıp salona ilerledi istemeden halası ve zahidenin konuştuklarına kulak misafiri oldu.
"İhsanlılar'ın küçük oğlu var saffet sizin suna ya uygun görmüşler ama çocuk sıkıntılı." Duyduğu ses zahideye aitti.
"De hele bana zahide ne sıkıntısı varmış" dedi Hattuç hala
"Çocukluktan travmaları ne varmış deli gibiymiş yani anlayacağın kriz geçiriyormuş deli diyorlar ona bende duyduğum gibi size haber vermeye geldim!" Dedi zahide seyran duydukları ile ağzı şaşkınlıktan aralandı ne yani ablama bir deliyi mi isteyecekler! Kendini toparlayarak içeriye girdi seyran tam kapıdan çıkacakken halası seslendi.
"Seyran akşam misafirler varmış sende git vakkas ustadan bir fıstıklı bir de cevizli baklava al." Dedi halası seyran başı ile onaylayıp çıkmıştı. Hızlıca hazırlanıp konaktan çıktı.
Vakkas ustanın dükkanına girince seslenmeye başladı arka taraftan çırak gelince ona kazım şanlının kızı olduğu halasının onu gönderdiğini söyledi azıcık kenara geçeyim derken ayağı fıstıkların olduğu çuvala çarpınca özür dileyip toplamaya başladı.
"Pardon antep fıstığı var mı?" Bu ses bir adama aitti seyran anlamaz gözlerle başını kaldırdı.
"Anlamadım?" Dedi seyran. Bu söylediği ile adam yere çömelmişti seyranın yanına. Güneş gözlüğünü indirip konuşmaya başladı.
"Antep fıstığı diyorum sana bulunur mu?" Dedi tanımadığı o adam seyran hızla ayağa kalkıp hiddetle konuşmaya başladı.
"Ne saçmalıyorsun ya sarhoş musun sen?" Dedi seyran ama adam seyrana daha çok yaklaşınca kokusu burnuna geldi seyranın bu koku hoşuna gittiği için kendine kızdı tanımadığı biri ona belli belirsiz konuşuyordu ve kokusu istemsizce burnuna güzel gelmişti.
"Siz antep de insanlar ile böyle mi konuşuyorsunuz ne ayıp!" Dedi. Seyran içinden sabır dileyerek söze girdi.
"Evet işine gelirse" dedi seyran bir an önce vakkas usta gelsede şu saçma konuşmadan kurtulsam diye düşünüyordu.
"Gelmezse?" Dedi. Seyran derin bir nefes vererek konuştu.
"Geldiğin yere geri dönersin" Adama ukalâ dememek için zor tutuyordu kendini.
"Seni de götüreyim istanbula orada belki insanlara nasıl davranılır onu öğrenirsin?" Duyduğu ile yüzünü buruşturdu seyran.
"Terbiyesiz" Şuan dışarıda ki insanlar yanlış anlamasa adamın üstüne atlayıp saçını başını yolmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıcak Şarap|SEYFER
Fanfiction"Gözlerinin yeşilinde bir orman vardı ve ben o ormanda kayboldum Seyran."