premier chapitre

32 5 21
                                    

Lalisa'nın aklında o pastane çok güzel bir yerdeydi. Yaşadığı semtte de aynı şekilde güzel bir konumdaydı "la pâtisserie tulipe". Tabelasında soğuk tonlarda bir lale vardı ve ikinci gelişinde camın üzerindeki kağıtta yazılanı okuduğuna göre bahar aylarında, ekimden pastanenin arka bahçesinde yetiştirmeye başladıkları laleleri kafenin önünde stand açarak sattıkları yazıyordu. Bunu okuduğunda içi sıcacık olmuştu. Ekimini güzelleştirmek için yalnızca bi lale buketinin düşüncesi bile yetiyordu ona. Bir sonraki gelişinde kafe daha yoğun bir zamanındaydı ama aksine kendisinin boş vaktiydi. İstediği kadar oturabilir, kitap okuyabilir ya da şarkı dinleyerek bir şeyleri romantize edebilirdi. İçinden ise ister istemez o gün gördüğü kızı aradığını biliyordu. Ona çekildiğini fark ediyor ama umursamamaya da çalışıyordu.

Lalisa duygulardan çekinirdi, yaşadığı duyguları ayrıştırabilen, her birine bir ad verebilen fakat yine de o duyguları bir şelilde geri planda yaşamayı tercih eden bir insandı, kendisi için en iyisinin bu olduğunu düşünmüştü her zaman.

O gün gelmedi beklediği kişi. Onu takıntı yapmaktan korkuyordu fakat bir şeyler için, o yoldan geçip laleleri düşünerek kendini bir kez daha iyi hissetmek için bunu kendine bir bahane olarak seçebileceğini düşünmüştü. Gününü öylece bitirmişti Lalisa. Eve dönerken içinde değişik bir huzur ve minik de bir heyecan vardı, oraya tekrar gideceğinden çok emin olduğu minik bir heyecan.

Öbür yanda Chaeyoung bambaşka bir evrende yaşıyor gibiydi. Kafede ablası Jiyeonun en yakın arkadaşı Taeyeon'un yanında çalışıyordu. Taeyeon, ablasının lise arkadaşıydı ve çok başarılı bir şefti. İlgisi daha çok tatlılar üzerine olsa da kendini iyi hissettiği günler menüye birçok tuzlu/karın doyurucu seçenekler de eklerdi. Chaeyoung onun bu yönünü seviyordu, onunla çalışmak yorucu olsa da eğlenceliydi. Çalışmaya başlayalı üç dört ay oluyordu, iyice alışmıştı ve artık Taeyeon bazen pastaneyi onun açmasına izin veriyordu.

Lalisa ile karşılaştığı gün de o açmıştı pastaneyi, dışarısı buz gibi olsa da içerisi her zamanki gibi çok güzeldi. Girer girmez Taeyeon'un bir gün önceden hazırlayıp derin dondurucuya bıraktığı kruvasan hamurlarını fırına vermiş, iç dolgusunun doldurulmasını bekleyen eklerlerin çoğusunu doldurup vitrindeki yerlerine koymuştu. Bir şeyler yapmak, canlı kalmak ona iyi geliyordu. Kruvasanlar piştiği gibi onları da vitrine alıyordu ve bunu yaparken sabahın erken saatlerinde olmayı, dünden yorgun olmayı, o anda olmak yerine uyumayı yeğlemek benzeri hislerini umursamıyordu.

Çok zaman geçmemişti, soğuk bir ekim sabahı "la pâtisserie tulipe"in ilk müşterisi Lalisa olmuştu. Chaeyoung her gelen müşteriyi bir şey almadan çıksalar bile seyreder, izlemekten kafasında o insanlara dair bir şeyler düşünmekten keyif alırdı. İçeri giren kız kendi boyuna yakın sayılırdı, yanılmıyorsa yaşıt olmalılardı, üşümüş gözüküyordu fakat içeri girer girmez kasları rahatlamıştı. Yalnızca vitrindeki taze kruvasanlara bakıyordu ve büyülenmiş gibi gözüküyordu. Müşterilerin suratına yerleşen bu ifadeyi çok severdi Chaeyoung.

Uzun siyah saçlı kız kasanın hemen önündeki masaya geçtiğinde soluklanıyor gibiydi. Önündeki çantasının içinde bir şey arıyordu, bulamadığı için olsa gerek çantasındaki birkaç şeyi çıkarmıştı, daha sonra gözleri birkaç saniyeliğine parladı. Cüzdanıydı aradığı şey, cüzdanını bulur bulmaz çantası hala kolundayken kasaya yaklaşıp siparişini vermişti. Kruvasanların yerini betimleyişi Chaeyoung'u gülümsetmişti. Birkaç saniyeliğine gözgöze gelmişlerdi ve karşısındaki kızın iri gözlerine bakmıştı Chaeyoung. Gözleri buluştuğunda, kalbiyle midesi arasında bir yerde -düşündüğünde nasıl tanımlayacağını asla bulamadığı o yerde- yanma dese yanma olmayan, kıvrılma dese çok mantıksız gelecek fakat öyle ya da böyle orada hissettiği şeyin gerçek olduğuna emin olduğu o hissi hissetmişti.

dernière danse || chaelisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin