"Asi o paralar ne?"
Asi irileşen gözleriyle hiçbir cevap vermeden Alaz'a bakıyordu. Yüklü miktar para taşıdığı elleri titremeye başlamıştı.
"Alaz çok özür dilerim." Asi boğazındaki yumruyu yok etmek için yutkundu. Alaz bir adım atıp ona yaklaştı. "Şeytana uydum. İhtiyacım vardı-"
"Yalan söylüyorsun." Alaz buz gibi ifadesiyle Asi'ye bakarken bir adım daha attı. "Birkaç saat önce kendisine kolye aldım diye bu çok pahalıdır deyip mahcup olan kadın şu an hırsızlık yapıyor olamaz." Hoş böyle bir olay yaşamasalar da Alaz Asi'nin asla böyle bir şey yapmayacağını bilirdi ama şu an bunu Asi'ye açıklamakla uğraşmadı.
"Gerçekten Alaz... Gerek oldu aldım. Yapmamam gerekiyordu biliyorum ama yaptım işte-"
"Asi." Alaz bir adım daha atınca Asi'nin dibindeydi artık. "Bir hırsız ışıkları açmaz sanki." Asi kafasını kaldırıp Alaz'a baktı. Alaz dürüst olmadığı için Asi'ye kızmak istiyordu ama Asi'nin gözlerindeki ifade bunu engelliyordu.
Asi kendisini açıklayamadan ikili kapıdan giren Eşref Bey'in sesiyle yerlerinden sıçradılar. Alaz anında Asi'nin elindeki paraları eline aldı.
"Alaz ne oluyor gece gece?" Eşref Bey Asi'ye hiç bakmadan sadece Alaz'a ve elindeki paralara odaklandı.
"Dede ben sabah söyleyecektim sana... Acil paraya ihtiyacım oldu-"
"Alaz-" Alaz Asi'ye öyle bir bakış attı ki Asi'nin dili tutuldu sanki. Alaz susmasını istedi Asi de sustu.
Asi çocukluğunda da ergenliğinde de yetişkinliğinde de çok fazla dayak yiyen insan görmüştü, hatta kendisi de çok fazla olmasa da dayak yemişti tabi. Ama hayatı boyunca şimdi duyduğu kadar şiddetli bir tokat sesi duyduğunu hatırlamıyordu.
Tokatın etkisiyle Alaz'ın suratı yana düşerken Asi istemsizce elini ağzına kapattı.
"Yemediğin halt kalmadı sıra hırsızlığa mı geldi?"
"Eşref Amca-"
"Sen sus. Ayrıca senin ne işin var burada?"
Asi ben yaptım, boşuna vurdun ona diye bağırmak istedi ama bakışları Alaz'a dönünce Alaz kafasını iki yana salladı. Asi mantıklı düşününce şu an doğruyu söylemesinin ikisine de hiçbir faydası olmayacağını anladı. Eşref Bey kendisine bir tokat atmazdı belki ama hem ona çok kızardı hem de Alaz'a sen neden bana yalan söyledin diyerek daha çok kızardı. O yüzden hiçbir şey söylememeyi tercih ederek Alaz'a baktı. Alaz'ın dudağının kenarından kan akıyordu ve Asi kalbine bir sancı girdiğini hissetti.
"O adi babandan hiçbir farkın yok senin."
Alaz'ın yüzünden öyle bir ifade geçti ki Asi kalbinin ağrısından öleceğini hissetti. Kafasını kaldırıp dedesine baktığında adam nasıl bir cümle kurduğuna hiç aldırmadan Alaz'ın elindeki paraları alıp kasaya koydu. Kafasını yere eğen Alaz'a ve ona bakan Asi'ye son bir bakış atarak odayı terk etti.
"Alaz özür dilerim."
"Sorun değil."
"Alaz gerçekten çok üzgünüm." Asi'nin dudaklarından bir hıçkırık dökülünce Alaz ona döndü. "Neden doğruyu söylememe izin vermedin? Benim yüzümden vurdu sana."
"Sana mı vursaydı Asi?"
Asi'nin dudaklarından bir hıçkırık daha döküldü. "Cesur yaptı." Alaz şaşkınlıkla ona bakarken Asi'nin gözünden yaşlar akıyordu. "Geçen gün geldiğinde almış. Bugün söyledi bana. Yemin ederim ki daha bugün söyledi. Git yerine koy ben bir daha ne zaman giderim bilmiyorum dedi. Onu yerine koyuyordum ben. Çok özür dilerim Alaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the great war | aslaz
Roman pour AdolescentsKurtarıcısına aşık olan Asi, aşkına karşılık bulduğu bir evrende yine de Alaz'a aşık olur muydu?