"Niran neler oldu öyle?" diye koştu Saye, Niran'ı oldukça hırpalanmış, üstü başı dağılmış ve yüzü kan içinde görünce. Niran cevap vermedi ve onun koluna girerek motora ulaştılar. "Niran anlatsana ne oldu? Saati de tam çalıştırmamışsın, göremedim."
"Onu öldürmek istedim." Dedi ağzının kenarındaki kanı silerek. Sonra yakasını ve üstünü başını toparlayarak "Götür bizi hadi." Dedi. Saye motora bindi ve başka hiçbir şey sormadı. Niran kendi evine gitmek istediği için onun evine gittiler.
Eve geldiklerinde Niran daha kapıdan girer girmez üzerini çıkardı. Saye onun bu rahat tavırlarından hoşlanmıyordu, arkasını dönerek "Odana gitseydin ya önce." Dedi. Niran büyük düşünceler içinde gözüküyordu. Saye mutfağa gidip "Sen duş al bende bize sıcak bir çay yapayım sonra konuşalım." Dedi. O mutfakta çay yaparken telefonu zırıl zırıl çalmaya başlamıştı. Arayan; İlay'dı. "Efendim İlay."
"Saye neler oldu öyle? X çalkalanıyor."
"Ne oldu yine?"
"Sungur babasının dergisine gitmiş, yalvarmış, af dilemiş ama sonunda yaralı çıkmış oradan." Saye gülümsedi. "Evet bende onunlaydım. İçeri girmedim ama yaralı çıktığında ben karşıladım onu."
"Herkes Seçkin Özen'e sövüyor. Nasıl bir insan oğluna bunu yapabilir yazıyorlar." Saye, Niran'ın baştan beri planının bu olduğunu anladı. Demek ondan yalvar yakar girmişti içeriye.
"Niran'ın demek aklındaki buydu." Dedi Saye. "Yalnız çok iyi oldu. Hakkında önceki çıkan haberler, beraber programa katılmanız ve sonunda bu büyük yankı uyandırdı."
"Biliyorum bakalım şimdi ne yapacak? Lütfen herkes dikkatli olsun." Dedi ve telefonu kapadı. Bu arada Niran duştan çıkmıştı. Saye de X' girip yazılanları okumayla meşguldü.
"Bu nasıl bir baba?"
"Aslında Saye'nin bunları para için yaptığını sanıyordum ama görünüşe göre Seçkin Özen gerçekten korkunç biri." Gibi birçok yorum vardı. Biraz daha gezinirken bir haber sayfasında da "Seçkin Özen'in dergisi eskisi kadar satılmıyor." Başlığını gördü. Hisseleri de düşmüştü.
"Neyi bu kadar inceliyorsun?" diye sordu kulağının dibindeki ses. Saye öyle dalmıştı ki Niran'ın kendisine yaklaştığını bile görmemişti. "Amacın ona zarar vermektense kendini mağdur göstermekti değil mi?" Niran elindeki havluyla kafasını kurularken "Sayılır. Aslında başta aklımda direkt ona zarar vermek vardı ama sonra bunun onun lehine olacağını düşündüm. Hem zarar vermeli hem de aleyhine bir durum ortaya çıkartmalıydım."
"Peki senin ona saldırdığını söylemez mi?"
"Söylese de inandıramaz. Çünkü kilitli dolabını bir tek o açabilir ve golf sopasını yalnızca o alabilirdi oradan. Bende önce bunun olmasını sağladım ama o bana vurmadan sopayı aldım. Ve emin ol benden dayak yediğini yediremediği için böyle bir suçlama yapamaz."
"Gittikçe dibe batıyor yani." Dedi Saye çayları koyarken. Bu hoşuna gitmişti. Dergisinin satışı azalmış ve bir diğer habere göre ona ait otellerin müşteri sayısı da oldukça düşmüştü. Sektörün ve insanların ona olan güveni azalıyordu.
"Şimdiki planımız ne?" diye sordu Saye gidip koltuğa oturarak. Bir elindeki çay dolu fincandan çayını yudumluyordu.
"Ne istediğine karar vermelisin Saye." Dedi Niran ciddi bir yüz ifadesiyle. "Nasıl yani?"
"Onlara ne yapmak istiyorsun? Nasıl bir durumda olmalarını istiyorsun?" Saye bir an tüm yaşadıklarını düşündü. Kardeşinin uğradığı zorbalıkları, Aleyna'yı, Seçkin Özen'in insanları yok sayarcasına yaptığı kötülükleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE(Yakında basılacak)
Actionİntikam neydi? Soğuk yenen bir yemek mi? Unutmak mı? Peki ya affetmek? Saye'ye göre sadece bir oyundu. Ama sonu ölümden bile daha tehlikeli bir oyun, belki de bir kumar. İkiz kardeşine yapılan zorbalıkların intikamını almak için and içen Saye, kard...