Bölüm 42

852 20 6
                                    

Kar yağınca her yer beyaza bürünmüştü. Soğuk hava yüzünden kimse dışarı çıkamıyordu. Üstümdeki örtüye sarınmış, koltukta oturuyordum. İçinde sıcak çikolata olan kupamı elime almış ve sıcak çikolatadan bir yudum almıştım. Her kış olduğu gibi yine hasta olmuştum. Bu sefer ki hastalığım zor geçeceğe benziyordu. Hamile olduğum için ilaç almam yasaktı. Onun yerine zararsız bir kaç vitamin almıştık. Ama yine de aldığım o ilaçlar fayda etmiyordu.

Dışarıdaki havanın sesi içeriye kadar geliyordu. Rüzgar o kadar şiddetliydi ki kar taneleri cama yapışmıştı. Boran bana bakması için yardımcı bir kadın tutmuştu. Ben her ne kadar yardımcı istemesem de benim ayağa kalkıp yemek ve temizlik yapmam yasaklanmıştı. "Rojin hanım bir şey lazım mı?" diye soran ve içeri giren Zilan'a bakmıştım. "Yok sağol." dedim. Zilan başını sallamış ve çıkmıştı. Aslında Zilan güler yüzlü ve iyi bir kızdı. Karnım artık iyice belli olunca kıyafetlerim hep dar gelmeye başlamıştı. Bir kaç gebelik kıyafeti almıştık ama onları da dışarı çıktığım zaman giyiyordum.

Elim istemsizce boynumdaki kolyeye gitmişti. Boran'ın bana aldığı hediyeyi mutlulukla kabul etmiş ve o günden sonra hiç boynumdan çıkarmamıştım. Boran'la artık eskisi gibi bir yerlere gidemiyorduk. Çünkü Boran hep şirkette oluyordu. Gece gündüz yeni bir proje üzerine çalışıyordu. Gündüz şirkette, gece ise evdeki çalışma odasında oluyordu. Bu böyle ne kadar devam edecek bilmiyordum. Bazı zamanlar da beni hastaneye Harun götürüyordu. Boran ona verdikleri proje işine çok kafayı takmıştı. Onun şirkette o kızla baş başa olması canımı sıkıyordu. Gerçi yalnız sayılmazlardı yine de bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.

Farkında olmadan tırnaklarımı yediğimi bile fark etmemiştim. Karnıma yediğim ufak tekmelerin ardından yüzümde tebessüm oluşmuştu. Elimi karnıma koymuş "Tamam annen üzülmüyor." diye fısıldamıştım. Kamptan dönüşümüzün ardından tam beş ay geçmişti. Rojda doğum yapmış ve hastaneden taburcu olmuştu. Kader, annemlerin evinde ablasının yanında kalıyordu. Rojda'nın tatlı mı tatlı bir kızı olmuştu. Abim Berzan kızına annemin adını ve ikinci bir ad daha vermişti.

Kızlarının adını Halime Ece koymuşlardı. Bizimde bir oğlumuz olacaktı. Ona şuan bir isim düşünmemiştik. Ama sanırım Boran kendi babasının adını koymayı düşünüyordu. Gerçi koyarsa da bir şey demezdim. Sonuçta babası çok iyi bir insandı.

Elimdeki kupayı sehpanın üstüne koymuş ve ayağa kalkmıştım. Dışarıda güneş açmış ve çocuklar dışarıya akın etmişti. Bazı çocuklar kar topu oynarken bazı çocuklar kardan adam yapıyordu. Gözlerimin önüne çocukluğum gelmişti. Abimle kar topu savaşı yapardık. Bazen ben kardan adam yapardım ve abim kardan adamımı bozar, beni ağlatırdı. Göz yaşlarımı silip ondan intikamımı ona kar topu atarak alırdım. Göz yaşlarımın yanaklarımda yol çizdiği sırada, yüzümde o komik anları hatırlayınca bir gülümseme oluşmuştu.

Bir yandan gülüyordum diğer yandan göz yaşlarıma yenisi ekleniyordu. Ben bu bir kaç haftadır çok sulu göz olmuştum. Yeniden karnımdaki ufak çaplı tekmeleri hissedince göz yaşlarımı silmiştim. "Annen mutluluktan ağlıyor bebeğim." dedim.

Telefonun sesini duyunca sehpanın üstünde duran telefonu elime almıştım. «Ruken» arıyordu. Boğazımı temizlemiş ve telefonu kulağıma götürmüştüm. "Efendim Ruken." dedim. "Rojin akşam yemeğe bize davetlisiniz." demişti. "Biliyorsun Boran çalışıyor." dediğim zaman hattın diğer ucunda Berfe hanımın sesini duymuştum. "Rojin kızım sen gel, Boran şirketten sonra buraya gelir olmaz mı?" demişti. Aslında son zamanlar da evde canım sıkılıyordu.

"Tamam anne öyle yapalım." dedim. "Birazdan Harun seni almaya gelir, hadi görüşmek üzere." demiş ve telefonu kapatmıştı. Yatak odasına çıkmış ve hazırlanmaya başlamıştım. Ne giysem artık kendime yakıştıramıyordum. Sonunda siyah bol kesim bir gebeliği almış ve giymiştim. Başıma da siyah bir şal takmıştım. Arabanın korna sesini duyunca aşağıya inmiştim.

Zilan kapıyı açmış ve kapının önünde duran Harun'u içeri davet etmişti. "Abim yine şirkette mi?" diyen Harun'a başımı evet anlamında sallamıştım. "O da son zamanlarda çok çalışıyor." demişti. Harun arabanın kapısını binmem için açtığında arabaya binmiştim. Harun'da direksiyonun başına geçmiş ve arabayı çalıştırmıştı. "Rojda'nın bebeği nasıl?" diye sordum. "Çok cadı cimcime Allah şimdiden enişteme sabır versin." demiş ve gülmüştü. Bende onun bu sözlerine gülümsemiştim.

"Sen nasıl oldun? Biraz daha iyi misin?" diye sormuştu. "İyiyim." dedim ve ona tebessümle baktım. Harun görüntü olarak Boran'ın kopyası gibiydi ama karakter olarak ona hiç benzemiyordu. "Yenge sigara içsem rahatsız olur musun?" diye soran Harun'a bakmıştım. "Hayır rahatsız olmam. Bana da bir tane verirsen hayır demem." dedim. "Yenge ama sana sigara yasak. Abim senin sigara içtiğini ve benim seni alıştırdığımı öğrenirse beni keser." demişti. "Hiç bir şey yapmaz lütfen bir tane ver. Canım şu sıralar çok çekiyor ama içemiyorum." dedim.

Harun paketi bana uzattığında içinden bir tane sigara almıştım. Kendi sigarasını yakmış ardından benim sigaramı da yakmıştı. "Harun şu sıralar içimi kemiren bir şey var." dedim ve sigaranın dumanını açtığım camdan dışarıya üfledim. Harun bana kısa bir bakış atmış "Ne oldu?" demişti. Nedense ellerim titremeye başlamıştı. "Boran'ın sekreteri Asuman kim?" diye sormuştum. Harun hafif bir şekilde firen yapmış ama sonra hemen toplamıştı. "Boran abimin sana anlatması daha doğru olur. Benimle zaten arası iyi değil. Sana anlattığımı duysa beni bir kaşık suda boğar." demişti.

Elimdeki sigaranın izmaritini dışarıya atmıştım. "Harun söz veriyorum ona senden duyduğumu söylemem." dedim. Harun arabayı sağa çekmiş ve durmuştu. "Gerçekten onun kim olduğunu bilmek istiyor musun?" diye sormuştu. Başımı kararlı bir şekilde sallamış ve gözlerinin içine bakmıştım. Kahverengi gözleri yüzümün her zerresini taramıştı. "Tamam anlatacağım, ama bak abime benden bahsetmek yok." demişti. "Tamam söz." dedim. Elindeki sigaranın dumanını içine çekmiş ve izmariti camdan atmıştı. "Asuman aslında abimin eski sözlüsü." dediği zaman beynim işlevini kaybetmiş gibi kısa süreli durmuştu.

Ensem bir an için sanki alev almış gibi yanmaya başlamıştı. "Yenge iyi misin?" diyen Harun kollarımı tutmuş ve beni hafif bir şekilde sarsmıştı. "Keşke hemen pat diye söylemeseydim." demiş ve kendi kafasına vurmuştu. Zor da olsa yutkunmuş ve ona bakmıştım.

"Ben iyiyim merak etme." dedim ve gülümsemeye çalıştım. "Gerçekten iyi misin?" diyen Harun tek kaşını kaldırıp bana bakmıştı. "Gerçekten iyiyim merak etme." dedim ve nefesimi verdim. Harun arabayı çalıştırmış ve yola çıkmıştık. Ne kadar iyiyim desem de aslında hiç iyi değildim. İçimde sanki bir alev topu vardı. Boğazım düğümlenmiş, hıçkırıklarımı içime gömmüştü. Şuan ne olursa olsun iyi olmalıydım. Ağlamak isteyen suratım şuan zorla gülüyordu. Hem dünyanın sonu değil di öyle değil mi? Bu akşamı atlatsam bana yeterdi sanırım.

Araba durunca arabadan inmiş, Harun'u beklemeden içeriye girmiştim. "Hoş geldin Rojin." diyen Berfe hanım bana sarılmıştı. "Hoş buldum." dediğim zaman sesim titremişti. "Ne oldu iyi misin?" diye sormuştu. "İyiyim sadece biraz hastaydım." dedim. "Aman kendine dikkat et üşütme." demişti. "Rojin hoş geldin." diyen Ruken'e "Hoş buldum." demiştim. Harun'da içeriye girmiş, Ruken'in yanına oturmuştu. Benim şuan içimde neler yaşadığımı ondan başkası bilmiyordu.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin