Bir yol var adı hayat olan. Herşeyin başı ve sonu olduğu gibi, bununda bir başı ve bir de sonu var. Ama insanlar genelde bu girdabın ortasında bulur kendini. Düşünce selinin içinde. Yaşı kaç olursa olsun.
Çözmeye çalışırsın kendini -her zaman- çünki değişkensindir. Yaş hiç farketmez, her yeni yaşta kendini biraz daha tanırsın. Özüne yaklaşırsın. Ama belkide en çok arayışta olduğun zaman gençlik çağıdır. Hayata gözü kapalı atılmışsındır bir anda. Bildiğin tüm doğrular değişmeye başlamıştır.
İnsan doğduğundan beri arayıştadır. Her arayış yeni bir buluştur, her buluş ise yeni bir arayış...
Peki insan neyi arar? İşte bu soru zor bir soru. Temelde özünü arar. Her insanın özü tek bir şeye bağlıdır ama insanla özü arasında kişiyi belirleyen temel hatlar vardır. Yani karakteristik özellikleri. İnsan başta bunların arayışındadır. Her arayışın sonunda özüne biraz daha yaklaşır.
İnsan karmaşıktır. Her insan aynı duyguları taşısada eşsizdir. Eşsizliği ise o duyguları yönetme biçimi ile belirlenir. Bir örnek gerekirse eğer; "sevgi" bu sözcük karşısında aklınıza kim geldiyse bu duyguyu onunla yömetmeye başlamışsınız demektir ve herkes emindirki bu cümleleri okuyan herkes aynı kişiyi düşünmedi. Aslında bu duyguda iz bırakan şey o kişiyle yaşadığınız anılardır.
Duyguları eşsiz kılan ise o duygunun sizde bıraktığı hislerdir. Bu duyguları yöneten ise aynı duyguyu farklı şekillerde, farklı insanlarla bir çok kez yaşamış olmanızdır ve onların side bıraktığı farklı hislerdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arayış
Non-FictionHayat uzun bir yol ve bu yol çoğu zaman iki yüzlü olabiliyor. Hatta sadece iki değil, bir çok yüze sahip olabiliyor. Peki biz insanlar ne yapıyoruz bu "yüzler" karşısında? Asıl soru nasıl hayatımızın bir parçası yapıyoruz onları? Belkide bir...