6: "ateşe giden güve"

1.8K 76 148
                                    

asi bazen kendisine inanamıyordu.

hissettiklerini her zaman kontrol altında tutmaya zorlanmış bir kızdı. son zamanlarda ise kendisini sınırları çok fazla zorlanmış gibi hissediyordu. bunun sebebi olan kişinin de gayet farkındaydı. düşüncesinden değil ama kendisinden kaçmaya niyetli olduğu alaz'dı ona bunu yapan.

asi'ye aslında hiç var olmayan çiçekli yolların hayalini kurdurmaya çalışıyordu alaz. düşlemeyi cesaret etmeye uzun zamandır ara verdiği özgürlüğün anahtarlarını avuçlarında tutuyormuş gibi davranıyordu. asi bunun imkansızlığına vuruluyordu. onun söylediklerinde gerçekçi olma ihtimali bile asi'yi içten içe yakıp kavuruyordu.

alaz'ın kendisine bakışlarının gayet farkındaydı. farkında olmamak bir seçenek değildi çünkü. ona o kadar yoğun bir duyguyla dikiyordu ki gözlerini asi'nin kalbi yerinden hoplayacak gibi oluyordu. asi'yi tanımıyordu alaz. kimliğini, kim olduğunu, neyi neden yaptığını, geçmişini, şimdisini ve zorunluluklarını bilmiyordu. insan hiç bilmediği birine böyle bakmamalı, böyle kalbi delen sözler vermemeliydi.

asi hayatını zindana çeviren her şeyden kaçmak için o kadar çabalamıştı ki bitkin düşmüştü artık. pes etmişti. tam da pes ettiği noktada alaz tarafından kurtarılmayı sorun etmezdi açık konuşmak gerekirse. bir şekilde onu bu cehennemden kurtaracak her şeye razıydı. ama alaz, asi'den elini uzatmasını istiyordu. ve asi bu savaşa katılamayacak kadar yorgun bir savaşçıydı. kolunu kaldıracak hâlini bırakmamışlardı ki onda.

günlerdir yapabildiği kadarıyla alaz'dan kaçıyordu asi. o çoktan eski rutinine geri dönmüş yeniden her gün kendisini ziyaret etmeye başlamıştı. bu tolga'ya rahatsızlık verdiğinden sürekli çevrelerinde dolanır olmuştu. alaz'ın asi'ye bakışlarını fark eden insanlardan biri de oydu. film izler gibi asi'nin çalışmasını izliyordu her gün alaz. arada birkaç kelam ediyor olsalar da hepsi bu kadardı. alaz başka kimseyle konuşmuyordu. bazen telefonuyla oynadığı oluyordu. birkaç kere de sigara molasında asi'ye eşlik ettiği zamanlar olmuştu. pek bir şey konuşmamışlardı o zamanda da. aralarında asılı duran bir gerginlik vardı hep.

asi bu gerginliğin sebebinin kendisi olduğunu varsayıyordu. o gün barın tuvaletinden çıkarken görünür olmayan kirleri temizlemeye çalışırken incittiği elleri alaz'ın ellerine dolanmıştı. belki saniyelik bir olaydı ama alaz'ın fark etmemiş olması imkansızdı. elbette kasıtlı yapılmış bir hareket olduğunu da anlamış olmalıydı.

bunu neden yaptığını bile bilmiyordu. belki de parmak uçlarındaki o karıncalanmayı yok edecek bir şey aramıştı. tiksintiden değil de heyecandan yansın istemişti elleri. ve inkar edecek değildi. işe de yaramıştı. kırmızı yanaklarla elleri titreyerek gezip durmuştu günün geri kalanında.

alaz yine günlük rutinini gerçekleştirerek bara asi'nin tahmin ettiği saatte girmiş ve yine asi'nin boş zamanlarında en çok nerede durduğunu hesaplayarak seçtiği her zamanki yerine oturmuştu. her şey normaldi. kızıl saçlı bir kız gelip yanına oturana kadar.

asi kızı tanıyordu. yakup'un kardeşiydi. dolayısıyla bir hukukları vardı. sık sık da bu bara uğruyordu. gözüne kestirdiği belli olan alaz soysalan'ı da tanıyor olmalıydı ilayda. kızın bakışlarından bile ne istediği anlaşılıyordu.

ancak sohbet etme çabaları meyvesini veriyor gibi durmuyordu. alaz sıkıntılı bir şekilde başını sallıyor, gözleri önündeki iki genç sevgiliye içkilerini hazırlayan asi'ye kayıp duruyordu. aradan zaman geçtikçe asi'nin bile tek taraflı devam ettirilmeye çalışılan muhabbetten ötürü içini sıkıntı basmıştı.

ilayda, asi'ye içkilerinin yenilenmesi için seslendiğinde asi gözlerini devirmemek için zor tutmuştu kendisini. ama bundan daha iyisini biliyordu, daha profesyoneldi. ve sadece işini yapmaya odaklanmıştı. "tekila olsun bu sefer." dedi ilayda elini yanağına yaslamışken. "alaz'a da aynısından."

serseri doğanlar kulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin