Ne kadar zordu beni taşıyamayan bacaklarla yürümeye çalışmam, tüm vücudum yorgun ve bitkindi yağmur damlaları gözyaşımla karışıyordu. Hala neden yürümeye çalışıyordum. Neden tutunuyordum hayata yoksa hala onun geri döneceğine yaşadığımız masalın gerçek olacağına mı inanıyordum?
Ben Mısra. 18 yaşındayım fakat şu anda kendimi bir ceset gibi hissediyorum. Hayatımın oksijen kaynağı, hayatımın anlamı, yaşama tutunduğum dalımdı sanki o... Verdiği sözlere ettiği yeminlere rağmen hiçbir açıklama yapmadan gitmişti. Hani ölse bile beni bırakmazdı, hani ben onu sevmesem bile benim yanımda nefes almak ona yetecekti? Bu korku hep vardı içimde onunla tanışıp o hayatımdaki tüm boşlukları doldururken bir gün giderse korkusu da hep içimde büyüyordu. İşte içimde büyüttüğüm bu korkuyla bu canavarla şimdi yüz yüzeydim. Ne zayıf vücudum ne zayıf sinirlerim onunla mücadele etmek istemiyor ve bu canavara teslim oluyordu. Artık güçsüz bacaklarım iyice titremeye başlamış görüş alanım kapanmıştı. Kendimi gecenin karanlığına ve yağmura bıraktım.
"Hanımefendi! Hanımefendi"
Gözlerimi açtığımda büyük bir salondaki kahverengi, altın rengi işlemeli koltuğun üzerinde yatıyordum. Salon sade döşenmişti fakat tüm eşyalar büyük bir incelikle seçilmişti ve buram buram kalite kokuyordu. Salona şöyle bir göz gezdirip karşımda duran mavi gözlere döndüm. İri yapılı geniş omuzlu benden birkaç büyük olduğunu düşündüğüm genç endişeli gözlerle bana bakıyordu. Tekrar titremeye başladığımda gözlerim gene kapanmıştı. Ertesi sabah uyandığımda mavi gözlü genç yattığım koltuğun başucunda duran tekli koltukta yayılmış uykuya dalmıştı. Bense üzerimde kuruyan kıyafetlerimle üç kişilik rahat koltukta zayıf vücudumla mavi yumuşak bir battaniyenin altında yatıyordum. Yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ama gücüm o kadar tükenmişti ki doğrulamadım. Benim hareketimle onunda doğrulduğunu fark ettim kaslı kollarıyla bana destek olup oturmama yardım etti.
"Kendini nasıl hissediyorsun. Daha iyisin değil mi?" diyerek sırtıma yumuşak bir kırlent sıkıştırdı.
Bense telaş içinde "Neredeyim ben burası neresi ?"diye sordum
"Ben Çağan, dün gece arabamla eve dönerken senin sendelediğini ve düştüğünü gördüm. Çok bitkin görünüyordun seni eve getirdim. Yağmurdan ıslanmıştın ve titriyordun, bütün gecede sayıklayıp durdun. Sabaha kadar ateşin düşsün diye başında bekledim soğuk uygulama yaptım. Ama şimdi iyisin ya, önemli olan bu."
Kısık bir sesle "Teşekkür ederim" dedim. Ama dünü hatırlayınca hayatımdaki boşluğu hatırlamıştım. Gözyaşlarım sanki bunu bekler gibi akmaya başladı. Onsuz ilk sabahımdı ve hiç tanımadığım bir evde hiç tanımadığım biri vardı yanımda. Bana bir peçete uzatırken "Aramamı istediğin biri var mı seni merak edecek biri" diye sordu. Babam Eliflerde kalacağımı sanıyordu. O yüzden beni merak etmemiştir. Acaba Elif'i aradı mı? Diye düşündüm.
"Telefonunu kullanabilir miyim" diye sordum güçsüz sesimle.
Bana tüm yüzünü saran bir gülümseme ile telefonunu uzattı. Elif'i numarasını çevirdim . Elif daha ilk çalışta telefonu açtı. Sesimi duyunca "Mısra neredesin seni çok merak ettim" dedi heyecanlı bir şekilde. "Merak etme Elif şimdi daha iyiyim. Babam aradı mı?" diye sordum gözümdeki yaşları silerken. "Tabiî ki aradı ona duşta olduğunu söyledim, oda iyi geceler dediğini iletmemi istedi. Merak etme hiçbir şeyden şüphelenmedi. Canım şimdi neredesin yanına geleyim lütfen söyle" dedi Elif. Telefonu Çağan'a uzattım. Adresi Elif'e vermesini istedim. Kırkbeş dakika sonra Elif gelmiş beni kollarının arasına almıştı bile. Kıvırcık saçlarının arasına kafamı gömük ağlamaya başladıktan sonra "Gitti Elif beni bırakıp gitti" dedim çatallaşmış sesimle. "Tamam canım hepsi geçecek" dedi Elif sırtımı sıvazlayıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ENGEL TANIMAZ
Teen FictionBazen hepimizin çıkmazları vardır. Pes ettiğimiz noktalar vardır ama sonra bakarız ki küllerimizden daha güçlü bir şekilde ayağa kalkmışız. Tekrar tekrar yeniden doğmuşuz. Bazen bilerek yanlışı seçeriz fakat daha sonra bu yanlışın hayatımızdaki en d...