06.Şubat.2024

30 6 1
                                    

Tarih: 06.Şubat.2024

Sevgili günlük,

Her şey o gün değişmişti. Tüm düşüncelerim, hissettiklerim, umutlarım, hayallerim, hedeflerim... Kısacası hayatım desem daha açıklayıcı olacağını düşünüyorum.

Ben o günden sonra bir daha asla geleceğe aynı şekilde bakmadım. Başımı yastığa koyduğumda yarın olacağına inanmayarak ama yine de bir umut sabaha uyanma ümidiyle uyumaya çalıştım.

Teyzemi, arkadaşımı, dayımı kaybettim. Bunun etkisinden hâlâ kalkamadım. Aklıma geldiklerinde hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Aklınca yas tutuyorum kendi kendime.

Şehrimi ziyaret ettim. Kendi şehrimde kayboldum. Koca bir boşluğa girmiştim sanki. Her yer yıkılmıştı. Teyzemin altında kaldığı evin enkazını da gördüm. O an gözyaşlarımı tutamadım. Yine ve yine...

05.Şubat gecesi uyuyamadım. Sokağa attım kendimi. Saatin 04.17 olmasından ve yine aynı şeyleri yaşamaktan korktum. Çok üşüdüm. Ama o günkü kadar değil. Hiçbir hava o günkü kadar soğuk olamazdı.

O gece zaman durmuştu benim için. Ne bir saat ilerisinde yaşıyordum, ne de gerisinde... O anda kalmıştım ben. İleri veya geri adım atamamıştım. Çok kez ağlamıştım. Bu yılım öyle kötü geçmişti ki...

Yaşamak gibi bir isteğim dahi kalmadı. Hayata aynı pencereden değilde duvar manzaralı olan bir pencereden bakmaya başladım. Ben hayatı hep o duvardan izledim.

Koca bir boşluk...

Derin bir hiçlik...

Geçmeyen bir yara...

Yaralarımız belki kabuk bağladı ama tekrar tekrar koparıldı. Üstüne yara bandı yapıştırıldığında kan akmaya devam etti. Merhem sürüldüğünde, izi kaldı. Sonuç olarak o yara kalbimizden asla silinmedi.

Ben büyük değildim. Sadece on iki yaşındaydım. On iki gün sonra on üç yaşıma geçeceğim. "Her şey için çok erken değil miydi? " diye sordum kendime. Sonra aklıma daha doğmadan ölen bebekler geldi. Hâlime bir kez daha şükrettim.

Defalarca ölmek için yalvardım. Ama bundan daha büyük acılarında olduğunu düşündüm. Ve şunu söylemek istiyorum ki, hiçbir şey sizin canınızdan daha değerli değil.

Sevdiklerinizi yanınızdayken sevin. Çünkü onları bir gün kaybettiğinizde her şey için çok geç olabilir. Çiçeği mezarlarına değil de, onları yaşarken sevindirmek için alın. Ellerinden her zaman sıkıca tutun. Birbirinize darılsanız bile her şeyin bir çözümü vardır, barışın.

Çünkü hayat çok kısa. Her an başımıza ne geleceğini bilemeyiz. Ben o gün uyurken bir anda deprem yaşayacağımı asla tahmin edemezdim. Kim bilirdi ki gördüğü rüyanın bir gün gerçek olacağını?

Umudunuzu asla yitirmeyin. Ben yitirmiş olabilirim ama siz benim yaptığımı yapmayın. Umut her zaman vardır. Unutmayın, her gecenin bir sabahı vardır. Bu sözü bana ölen teyzem söylemişti. Ama o gecenin sabahını göremedi. Bense bir kez daha onunla umudumu yitirdim.

Kendime o kadar yabancılaştım ki... Kendimi tanıyamadığım zamanlar oldu. Güçsüzleştim, annem bana her şeyin üstesinden gelebileceğimi söylerdi. Ben bunun üstesinden gelemedim anne. Çok üzgünüm.

Şimdi ben yarın olacağına nasıl inanacağım? "Yarından korkanlar!" diyor bir yazar, "Yarınlar, dünlerimizin bugünleri değil midir?"

Çok hak veriyorum. Ama yarınlar değil, ben her saniyeyi ölümü düşünmeden geçiremiyorum. Her gün kendimi biraz daha kaybediyorum. Biraz daha üzülüyorum. Bilmiyorum belki de bu hikayenin sonu kendimi tamamen kaybetmek olacak.

Hiçliğin ortasında derin bir yerdeyim. Bir elimde geçmişin acıları, diğer elimde geleceğe inanmaya direnen küçük kumral saçlı kız...

Ben geçmişin acılarını bırakamadım, başaramadım. Ama geleceğe inanmak isteyen kız elimden koşarak kaçtı. Bense geçmişin acılarını ellerim yana yana tuttum.

Sevgili günlük ben bugün buraya bir hatıra bırakmak istiyorum. Bilmiyorum, belki de bugün son günüm. Ama bir nevi yaşayacağıma inanmak istiyorum, ne kadar yaşamak istemesemde...

06.Şubat.2024

Bir yıl geçti üstünden,
Yaşanmış kabuslardan
İnanılmaz gerçeklerden
Tükenmiş ümitlerden...

Bir yıl geçti üstünden,
Küçük çocuk beton yığınının
Altında ıslık çalıyor
Bir umut yaşamak istiyor.

Bir yıl geçti üstünden
Onca yaşanmışlıklardan
Koca bir memleketin,
Yok oluşundan.

Bir yıl geçti üstünden,
Yastığına başını
Rahat koyamıyor bedenler
Bir ümit yarına inanmak istiyor.

Bir yıl geçti üstünden
Her şey değişti
Yaşanılan güzel hayatlar,
Biriktirilen hayaller, mutlu insanlar...

Bir yıl geçti üstünden
Her şey dün gibi aklımda
Bir film misali izliyorum sanki
Unutamıyorum, her saniye aklımda.

Bir yıl geçti üstünden
Kim unutabildi bu acıyı?
Kimin yaraları sarıldı?
Kim tekrardan içtenlikle gülebildi?

Bir yıl geçti üstünden
Duydum ki sen gitmişsin teyzem
Bu hayata gözlerini yummuşsun
Seni söz veriyorum unutmayacağım.

Bir yıl geçti üstünden
İnsanların ölüm çığlıkları her tarafta,
Enkazın altında kalanların bağırışları duvarlarda
Kimisinin ise hiç sesi çıkmadı sokaklarda.

Bir yıl geçti üstünden
Kim duydu bizim sesimizi?
Kim ellerimizden tuttu?
Kim bizi anlayabildi?

Bir yıl geçmiş üstünden
Hayatların mahvoluşundan
Yıkılan hayallerden
Yaşamayı unutan, sadece nefes alan bedenlerden...

~~~

Ve gökyüzü bir kez daha ağladı.

İçindeki küçük kız büyümüştü, gözünden yağan yağmura eşlik eden bir yaş aktı.

Teyzesinin mezarı tam karşısında duruyordu. O bu duruma ne kadar inanmak istemese de bu şekilde inanmıştı.

Toprağı avuçlayıp başını gökyüzüne çevirdi, göz yaşlarının üstüne yağmur damlaları damladı. "Sen gerçekten gitmişsin teyzem." diye fısıldadı titrek sesiyle. Açık saçı rüzgarla dans ediyordu.

"Bak, her şey yok oldu. Bir şehrin yok oluşunu gördüm ben." toprağı geri bıraktı, "O şehirle ben de kendimi kaybettim." başını küçük ellerinin arasına aldı, "Sen de gittin yoksun."

Biraz daha yaklaştı, elleri çamura bulanmıştı. Üstü o günkü gibi sırılsıklamdı, "İnanmak istemediğimiz gerçekler acıtır," diye fısıldadı ardından cümlesinin devamını getirdi, "O yüzden canımızı acıtmayan yalanlara inanırız."

Bir şimşek çaktı, büyük bir yok oluşa...
Gökyüzü ağladı, verilen kayıplara...
Yıldızlar söndü, nefes alan ama yaşamayan bedenlere...
Ve bazı insanlar son nefesini verdi o gece, acımasız dünyaya...

SON

ASRIN FELAKETİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin