İnstagram hesabım: yusra.ergunnTiktok hesabım: yusraergunkitapları
Bölüm şarkısı: Sezen Aksu- Biliyorsun
Keyifli Okumalar 🤎
Acı haber Asilkan konağına düşmüş feryatlar arşa ulaşmıştı. Bu haber herkesi yıkmıştı ancak Nergis Hanım'ı küle çevirmişti. Sakınan göze çöp batar, sözünü yaşıyordu. Her şeyden sakındığı oğlunu, hayata tutunma sebebini şimdi kaybetmek üzereydi. Anne yüreği yanıyordu. Bu acıyı daha önce tatmıştı, bir kez daha yaşamaya dayanacak gücü yoktu. Gözyaşları dur durak bilmeden akıyordu. Ancak en çok kalbi ağlıyordu.
Korku içinde apar topar hastanenin yolunu tutan ailenin her bir ferdinin dilinde dualar, gözlerinde yaşlar durmuyordu.
O sırada bahçede, kapının önünde öylece bekleyen Melek şoktaydı. Ağlamıyordu, hiçbir tepki vermiyordu. Sevdiği adam sedye ile hastane içine götürülürken o kapıdan içeri girememişti. Kendinde o cesareti bulamamıştı. Defalarca kez ölüm ile sınanmıştı ve bir kez daha sınanıyordu. Gelen geçen ona tuhaf tuhaf baksa da o etrafında olanların farkında değildi. Öyle ki göz bebekleri bile tepkisizdi. Arkasından duyduğu tek bir ses bedenini küçük de olsa harekete geçirmişti. Başını hafifçe yana çevirdi. Ve bir ses daha... Bu defa bedenini tamamen çevirince hastane bahçesinde feryatlar yakan Asil'i gördü. Buraya kadar onları takip etmiş olması Demir ile aralarındaki kuvvetli bağı gösteriyordu.
Onu görenler çıldırmış at'tan korkarak uzaklaşıyordu. Normal bir zamanda Melek de kaçacak delik arardı ancak bu sefer aksine ona doğru yürüdü. Asil, hırçındı. Ona yaklaşan herkesi ayaklarının altında ezecek gibiydi, yine de korkmadı. O, bugün ölümden başka her şeyin boş ve anlamsız olduğunu bir kez daha anlamış, yüreğindeki tüm korku yok oluvermişti.
Asil'in yanına yaklaştı ve ona dokundu. Uzun zamandan sonra ilk defa bir ata dokunuyordu. Onun dokunuşlarıyla Asil duruldu. Öndeki ayaklarını kırarak yere oturunca Melek de onunla birlikte çöktü. Asil ağlıyordu. Melek de ağlamaya başladı. Başını Asil'in boynuna dayadı ve için için ağladılar.
"Hanımefendi, onu buradan götürmeniz lazım," diyen ve etrafını saran iki güvenliği duymuyordu. Birkaç kez tekrarlasalar da Melek Asil ile birlikte sadece ağlayarak yaşam belirtisi gösteriyordu.
"Melek, “diyen bir ses duydu ama kalbinin çığlıkları etraftaki sesleri bastırıyordu.
Mahir bahçenin ortasında yere çökmüş Asil'i ve Melek'i gördüğü anda şaşkınlıkla yanlarına koştu. İkisi de perişan görünüyordu. Gözleri dolan Mahir, o an Demir abisine bir şey olmaması için içinden dualar etti. Aksi takdirde arkasında birçok enkaz bırakacaktı. Bunlardan biri de enkazın altında nefes almaya çalışan ama her an nefes almayı bırakacak gibi duran Melek'ti.
Güvenlikleri oradan gönderen Mahir, gerekeni yapacağına dair onları ikna etmişti. Melek'in omuzuna dokundu ve ona yine seslendi.
"Melek. Hadi kalk." İrkildi. Bir rüyadan uyanmış gibi başını Asil’in boynundan ayırdı ve Mahir’i fark etti.
“Mahir,” dedi pürüzlü bir sesle.
Ayağa kalktı ve dizlerini temizledi. Mahir’in bakışları ellerine takıldı. Tam konuşacağı esnada Melek ona fırsat tanımadı.
"Ne yapıyorsun burada?" dedi. Mahir sorusuna bir anlam veremedi. "Ben de Demir 'i bekliyordum. Biz kaza geçirdik ya, kolunu alçıdan çıkarmaya geldik." Gülümsedi. "Neyse ben gideyim, Demir beni bekliyordur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karia
Romance"Sen ansızın kapımı çalan kıyametimsin." ............. Bazı sonlar yeni ilkler doğururdu. Ve bazı sonlar, insanı yeni bir yola adım atmaya zorlardı. Yeni ilklere adım atmak için kader hazırdı. Ona düşen kadere boyun eğerek, örülen ağların peşine dü...