Saçları artık toplayabileceği kadar uzundu.
Onları kestirmek istiyordu,kurtulmak istiyordu Wooyoung. Ama sonra aklına başka birşey geliyordu vazgeçmesine sebep oluyordu. Birisi vardı saçlarını çok seven. Onun için vazgeçmişti uzun süre önce.Saçlarıyla oynanması hoşuna gitmezdi onun. Temas bağımlısıydı ama artık değildi de. Özellikle saçlarını asla kimseye dokundurtmak istemiyordu.
Ama San onun saçlarıyla oynadığı zaman içinde birşeyler oluyordu. Daha kafasında buna bir isim vermemişti ama vermek de istemiyordu. Korkuyordu.
Önceden San'ın her hareketinde heyecanlanıyordu,
nefes almayı unutuyordu, sanki kendi dünyasında o ve kendisi varmış gibi hissediyordu. Ama sonrasında bunun saçma olduğunu anladı.San sadece kendisine bir arkadaşmış gibi yaklaşıyordu. Ona ne yaptıysa diğer herkesede öyle davranıyordu. Tabi Wooyoung bunu geç fark etti.
İsim veremediği duygularını yok etmeye çalıştı. Onları görmezden geldi ayrıca onu da görmezden geldi. Bir bakıma çok kötü bir fikirdi.
Her gün beraber olduğu kişiyle artık göz teması bile kurmuyordu. Kim bilir neler düşündü San. Suçu kendinde aradı ve belki de 'benden bu yüzden uzaklaştı' dediği bir çok hareketini gözden geçirdi.
Ama bulamadı. 'Kalbini mi kırdım bilmeden?' diye düşündü ama bu imkansızdı. San asla onu kırmazdı,üzmezdi. En değerlisiydi.
Sonrasın da bıraktı. Sorgulamayı bıraktı. Wooyoung uzaklaştı. O da kabullendi. Sormadı ama Wooyoung da sorması için ona müsade etmedi.
Böylece herşey bitti. Wooyoung ondan uzaklaştıktan sonra diğerlerinin tavırlarından bıktı. Ve onlardan da uzaklaştı. Her şekilde artık tek başınaydı. Önceden komik olan şakalar ciddiye bindi. Kavga ettiler. Ama kimse nedenini sormadı.
Bugüne kadar. Sonunda Mingi birşeyleri dile getirdi. Ama yine de sebebini söylemedi wooyoung. İstemiyordu. Uzun zaman önce kutuya kapattığı duyguları gün yüzüne çıksın istemedi.
Odasının kapısı çalındığında dışarda ki hafif yağmuru izlemeyi bıraktı wooyoung. Sonrasın da kapı da açıldı zaten. Gelen oydu. En yakını ama bir o kadar da yabancısı.
San yavaş adımlar da yanına doğru yaklaştı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Wooyoung dediği gibi yorgundu, gözlerinin altında ki koyu halkalar bunu açıklıyordu. Ama gözlerinin içinde daha farklı şeyler vardı. Sanki bağırarak kendisinin kurtarılmasını istiyordu.
"Wooyoung" diye mırıldandı San.
Deli gibi korkuyordu onu kaybetmekten. Ama öncesin de zaten kaybetmiş gibi bir histe vardı içinde. Daha çok kaybetmek değilde kaybolmuş gibiydi. Wooyoung kaybolmuştu. San onu bulamamıştı.
Şimdi bulduğunda ise yara bere içerisin de gibiydi küçük çocuk.
Wooyoung konuşmadı ve gözlerini geri cama çevirdi. Muhtemelen çocuklar şu anda dışarıda olduğu için ıslanmışlardı. Ama sorun değildi hafif yağıyordu zaten diye düşündü.
"Neden konuşmuyorsun?" San bunu şu an için sordu ama içinde ayların sorusu da vardı. Neden konuşmuyorsun? Neden uzun zamandır konuşmuyorsun? Bunları sormak için epey geç kalınmıştı.
"Bilmiyorum." dedi kısık bir sesle Wooyoung.
Ne yaşadığını bilmiyordu. Belki yaptıkları çok saçmaydı. Uzak kalmayıp bilmediği duyguları yok etmesini bilmesi lazımdı. Yapmalıydı.
San onu kurtarmak istedi ama şu an sözleri ona yardımcı olmayacaktı. O konuşmadığı sürece sesleri kısık kalacaktı. Bu yüzden ona sarılmayı seçti.
Kollarını zayıf kalmış bedene sarmaladı. Karşı bir tepki gelmese bile onu kucağına doğru çekti ve sımsıkı sarmaladı. Bilmediği sorundan onu korumaya çalıştı.
Wooyoung o sarıldığında tepki veremedi ama nefeste alamadı. Sonrasın da buna ihtiyacı olduğunu fark etti.
Sanki aylarca tek ihtiyacı olan şeymiş gibiydi. Gözleri doldu bu temasla,ağlamak istedi.
San onun bütün yükünü almak istermiş gibi daha da sıkı sarıldı ve saçlarına öpücükler kondurdu.
Bu wooyoung için son nokta oldu ve ağlamaya başladı. Neden ağladığını bilmiyordu ama sorsalar yüzlerce sebep verebilirdi.
Şimdi anlıyordu wooyoung. Bilmediği duygularına o an isim vermek istedi.
Wooyoung San'a aşıktı.