Eski okulumu terk edip buraya gelmek zorunda kaldığımda, bunun bir kurtuluş olacağını sanmıştım. Ama yeni bir başlangıç yapma umudum, yalnızlığımın ağırlığı altında eziliyordu.Yeni okulun kalabalık koridorlarında dolaşırken, herkesin birbirini tanıdığı ama benim yalnızca bir yabancı olduğum hissi yeniden içimi kemirdi. Sınıfa girdiğimde, herkes dönüp bana baktı. Ardımdan hoca sınıfa girmişti. Kendimi tanıttım. Utangaç yüzümü kaldıramıyordum bile. Adımı söyledikten sonra sınıfta kısa bir sessizlik oldu. Birkaç öğrenci başlarını kaldırıp bana baktı, ama çoğu için yeni biri gelmiş olması pek de önemli değildi. İçimde bir şeyler düğümlendi; belki de bu yabancı bakışların altında, bir kez daha aynı şeyleri yaşayacağıma dair korku vardı. Öğretmenin gösterdiği sıraya doğru yürürken, ellerimin hafifçe titrediğini fark ettim. Sırama oturduğumda, sanki herkesin gözü üzerimdeymiş gibi geldi ama gerçekte kimse umursamıyordu. Sınıfta yeni biri olmaktan çok, geçmişimi burada saklayıp saklayamayacağımı düşünüyordum.
..Gün boyunca sınıfta kimseyle konuşmadım. Dersten derse, sırama oturup defterime gömülerek geçirdim zamanı. Kalemim sayfanın üzerinde dans ederken, içimdeki yalnızlığı ve belirsizliği çizgilerle ifade etmeye çalışıyordum. Resim yapmak, benim için kaçış yolu gibiydi; kâğıdın üzerinde beliren görüntüler, dış dünyadan uzaklaşmama yardımcı oluyordu. Ama her çizim, yalnızlığımı ve burada gerçek bir bağlantı kurma arayışımı daha da belirgin hale getiriyordu. Dersten sonra evime yürürken, kalabalığın içinde sessizliğimin ne kadar derin olduğunu bir kez daha hissettim. Adımlarım yavaş ve ağırdı, çünkü bugünün getirdiği duygusal yükü taşımak zorlayıcıydı.
Eve girdiğimde kapıyı yavaşça kapatıp derin bir nefes aldım. Günün tüm ağırlığı omuzlarıma çöküyor, yalnızlık her köşeye siniyordu. Sessizlik içinde mutfağa gidip bir bardak su aldım, sonra oturma odasındaki eski koltuğa yerleştim. Düşüncelerimin içinde kaybolurken, duygularımın dalga dalga üzerime geldiğini hissettim. Yorgunlukla savaşmak gitgide zorlaşıyordu. Sonunda, her şeyin ağırlığı altında göz kapaklarım ağırlaştı ve zihnim yavaşça karanlığa teslim oldu. Uyuya kaldım.
..
Derin bir uykuya dalmıştım ki annemin sesi beni uyandırdı. "Felix, oğlum uyan. Kahvaltı hazır, rulo omlet yaptım," dedi. Yavaşça gözlerimi açtım, uykunun ağırlığı hala üzerimdeydi. Kalkıp mutfağa doğru yürüdüm. Annem beni görünce yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi, yanağıma nazikçe elini koydu."Okul nasıl gidiyor? Alıştın mı?" diye sordu, gözlerinde beni anlamaya çalışan bir ifade vardı. O an ne diyeceğimi bilemedim. "İyi... fena değil," diye gevelerken gözlerimi kaçırdım. Onun içten soruları karşısında, içimdeki duvar daha da yükseldi. Yine de yüzündeki gülümseme değişmedi, sanki her şey yolundaymış gibi. Ama ikimiz de gerçeği biliyorduk.
Sessizce kahvaltıya oturdum. Rulo omlet tabağımda duruyordu, aslında annemin en sevdiğim yemeklerden birini yapmış olması içten içe hoşuma gitmişti. Ama bu duyguyu dışarıya yansıtmak istemedim, hatta kendime bile itiraf etmek istemedim. Omletin tadı güzeldi, ama boğazımdan geçerken sanki bir yük gibi hissettim.Annem karşımdaki sandalyeye oturmuş, beni izliyordu. Her lokmamda bir şey söylemek için fırsat kolluyordu, ama ben o an konuşmak istemiyordum. Gözlerimi tabağımdan ayırmadan yemeğimi bitirdim, ardından sessizce masadan kalktım. Annem yine bir şeyler söylemeye çalıştı, ama ben onu duymamak için aceleyle mutfaktan çıktım. Okul için hazırlanıp tekrar aşağıya indim.
Kapıya yöneldim, ayakkabılarımı giyerken annemin bakışlarını sırtımda hissediyordum. Ona dönüp bakmadan kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Sokaklara adım attığımda, içeride bıraktığım sıcaklık yerini yeniden soğuk bir yalnızlığa bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hidden faces | hyunlix
FanfictionFelix'in karanlık dünyası, Hyunjin'in neşesiyle karşılaşır ve aralarındaki dostluk derinleşir. İkili, birbirlerinin yaralarını iyileştirmeye çalışırken, aralarındaki bağ aşka dönüşür. Bu duygusal dönüşüm, onların yaşamını ve geleceğini şekillendirec...