0.1

7.1K 249 13
                                    

   Bir elimde telefonum diğer elimde bakkaldan aldığım tuzlu çekirdek ile Yasemin 'in mahallenin girişinde kalan evlerine doğru yürüyordum. Hava da hafif hafif esmeye başlamıştı. Yolda gördüğüm herkes bana selam veriyordu.

   Yaklaşık bir haftadır tüm mahalle adeta beni gözlüyordu.  Normalde iletişim kurmadığım insanlar bile halimi hatırımı sorar olmuştu.  Sebebi çok belliydi. Beni altı yıl önce nişan gecesi ortadan kaybolarak terk eden eski sevgilim ve ailesinin mahalleye dönmesi.  Ansızın gittikleri gibi bir sabah uyandığımızda altı yıldır kapalı olan tam çarprazımızdaki evin perdelerini açık bulmuştuk.   Sonradan abim ile dükkana gittiğimizde öğrenmiştik döndüklerini. O ana kadar tek duam evi kiralamış olmalarıydı ama onlar çoktan eve yerleşmiş hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarına devam etmeye başlamışlardı.

   Onları görmezden geliyordum ama annesinin ettiği laflar kulağıma gelmişti. Bugün ona mesaj atıp uyarmış sonra da engellemiştim .  Bir de külah mevzusu vardı.  Sinirlenince bakkalın çırağı Emre ile yollamıştım.

   Birden omzuma sarılan kol ile korksamda yüzünü görünce liseden beri en yakın arkadaşım olan İbrahim olduğunu anlamıştım.

"Naber fıstık, ver bi kıstık " diyerek yanağımdan makas aldı.

"İyi ne olsun Yasemin ' e gidiyorum.  Davetiye ayarlayacağız.  Asıl sana sormalı neler oluyor Zeynep ile anlat kız anlat." dedim omzundaki kolunu indirip koluna girerken.

"Her gün aynı terane . Kavgasız bir güne uyanmak bir yıldır nasip olmadı. " dedi İbrahim. Zeynep ile bir yıldır sevgililerdi ama bu bir yılın altı ayı ayrı , üç ayı Zeynep'in tripleriyle geçmişti.

"Sıkma canını İbo düzelir.  Hem Zeynep 'in huyu böyle. Biliyorsun lisede de böyleydi." dedim Zeynep de lisede bizimle aynı sınıftaydı ama o zamanlar bizimle pek iletişim kurmazdı.

"Dudu ben hissediyorum ." dedi İbrahim. O bana dudu ben ona İbo derdim.

"Neyi hissediyorsun ?" dedim merakla.

"İşte aramızdaki sınıf farkını.  O koskoca valinin avukat kızı, ben mahalle elektrikçisinin çırak oğluyum. Okul bile okumadım. Genel kültür desen sıfır. " dedi İbrahim.

  Zeynep 'in babası önce buraya kaymakam olarak gelmiş, sonra da merkezde vali olmuştu. Zeynep hukuk fakültesini birincilikle bitirmiş.  Merkezde kendine bir ofis açmıştı. Babası sayesinde baya dava alıyordu. İbrahim  ise bizim elektrikçi Recep abinin oğluydu.  Liseye kadar iletişimimiz çok azdı ama aynı sınıfa düşünce yakın arkadaş olmuştuk.  İbrahim liseyi bitirince babasının yanında çalışmaya başlamıştı.  Zeynep her ne kadar bunu bilerek sevgili olsada İbrahim 'i sürekli değiştirmeye çalışıyordu.  Ama İbrahim düz bir adamdı. Onun için yuva demek aile demekti , zenginlik demek sağlıklı, mutlu bir yaşam demekti. Ama Zeynep için çoğu şey biraz maddiyattan geçiyordu.

"İbrahim sana buradan bir çakarım. Oğlum senin alın terin onun baba torpiliyle baktığı davalardan daha kıymetli. Bak bana sakın kendini aşağı görme. Anladın mı beni?" dedim yolda durup ona doğru konuşurken.

"Dudu öyle olmuyor işte. Geçen bir mekan söyledi yemeğe gitmek için biz babamla bir ay gece gündüz çalışsak anca öderiz 2 kişilik hesabı." dedi İbrahim.  Durumları iyiydi ama Zeynep fazla yükseklerden uçuyordu.

"İbo  bu ilişkide hep onun istekleri oldu . Biraz da sen kendi isteklerini belirt. Yani böyle olmaz. Sen böyle mutlu değilsin."

"Dudu bilmiyorum hiç." dedi bitik bir sesle.

"Bak sen şimdi doğruca eve gidiyorsun. Kafanı yastığa koyup iyice düşünüyorsun.  Sonra Zeynep ile konuşuyorsun. Anlaştık mı ?"  dedim saçlarını karıştırırken.

"Tamam, anladım. O zaman görüşürüz.  Yine haberleşiriz." dedi yokuş aşağı geldiği yöne giderken.  Ben de Yasemin' in evine kalan yolu beş dakika daha yürüyüp sonunda Yasemin 'e vardım.

"Selam güzellikler. " dedim çardakta ben hariç toplanmış arkadaşlarıma.

"Hoş geldin yavrusu.  Nerede kaldın ? " dedi Merve elindeki mısırı kemiriken.

"Ya organizasyonu anca kurduk bir de yolda İbo ile karşılaştık falan anca geldim."

"İyi iyi geç hadi. Kaynanan seviyormuş annem mısır kaynattı. " dedi Yasemin elimden çekirdeği alırken.

"Oooo Sedef sultan iş başında desene." dedim mısırdan alırken.

"Bizim Buğriş kemiriyor dişleri çıkıyor ya. " dedi Yasemin.  Buğra ablasının oğluydu.

"Boğazına falan kaçmasın, dikkatli olun." dedi Beril.

"Yok yok kontrollü yediriyoruz. "

"İyi o zaman . Yarasın paşaya. " dedi Beril.

"Tabi ilk torun paşalar gibi bakılıyor. " dedi Yasemin.

"Buğriş istiyorki ona bir taht yapılsın..." deyip gülmeye başladı Merve. Onun ardından bizde gülmeye başladık.

"Aaa kızlar hadi az çene çok iş.  " dedi Yasemin 'in ablası Yeşim abla elindeki tepsiyi masaya bırakırken.

"Merve sen davetiyeleri şu kaplarına yerleştir.  Beril sen de şu mühürleri bas.  Duha senin de yazın güzel sen de listeden bakarak arkasına isimleri yaz. Ben de düğün hediyeliklerini getireyim.  Biz de onları halledelim Yasemin ile." dedi Yeşim abla.

   Herkes görevinin başına geçerken. Ben de tepsiden siyah dolma kalemleri alıp boş bir kağıtta denedim . Yeşim ablanın hediyeliklerini getirmesiyle başlayan tatlı telaşlar.  Sedef teyzenin ilerleyen saatlerde yaptığı çay, kahve , meyve servisi ve tatlı servisi ile daha da güzelleşmiş , yanında yaptığımız mahalle dedikodusu ile daha keyifli hal almıştı.  Kızlar özellikle konunun Tolga 'ya gelmemesi için büyük çaba sarfetmişti. Sonunda işlerin bitmesiyle herkes evine gitmişti.

***
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım

KÜLAHIMA ANLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin