💎
3. Bölüm: Arafta Kalmak.
Adamlar, Sarılırım Birine
"Kaza kaza bakınca derininde acı var, bilmeyince acıtan."
💎
Hedefim için çabalamaya başladığımda gözüm kimseyi görmezdi. Önüme çıkan engelleri teker teker aşar gerekirse yıkarak geçerdim. Fikirlerini önemsediğim kişileri bile görmezden gelirdim çünkü yolun sonunda istediğim hedefe iyi ya da kötü ulaşmış olurdum. Ulaştığım hedefin yolundaysa fazlasıyla değişirdim. Değiştirirlerdi.
Herkes bir noktada netliği severdi ama ona ulaşmak için ilk önce belirsizliğin derin sularında boğulmak gerekirdi. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, siyah ya da beyaz...Hepsi net bir çizgiye sahipti. Ama ya buğulu bir pencereden hayata bakıp her tarafı gri görmek istiyorsak? Benim netliği sevdiğim nokta bitmişti. Siyah ya da beyaz olamıyordum artık gri olmak istiyordum.
Bazı şeyler netleşmeden önce güzeldir, size tarifi imkânsız zevk verir. Ama her şey grinin üzerine birkaç damla beyaz veya siyah damlatmakta biter. İşte o zaman zevk acıya dönüşür, netlik sizi içten içe bitirir. Ne olduğunu anlayamazsınız bile. Bir bakmışsınız araftan çıkmış kendinize bir taraf seçmişsinizdir.
Ben artık taraf seçmek istemiyordum. Arafta kalmak istiyordum.
İki gün sonra olacak maç için daha da sıkılaştırdığımız antrenmandan çıkmış eve varmıştım ama çantamın içindeki anahtarı bir türlü bulamıyordum. En sonunda pes edip arka bahçede daha önce beyaz frezyamın saksısına koyduğum anahtarı almaya gitmiştim fakat yoktu. Oysaki oraya daha önce anahtar koyduğuma emindim. Ufak bir kafa karışıklığı yaşadığımı düşünerek çantamın içindeki her şeyi çıkartıp tek elimde tuttum ve anahtarımı da böylece buldum. Bazen bakan körlerden biri olabiliyordum.
Anahtarı bulduğuma sevinerek elimdekileri gelişi güzel bir şekilde çantama atıp kapıyı açtım. Ancak bir sorun vardı. Kapı kilitli değildi yalnızca bir kez çevirmemle açılmıştı. Aklıma gelen en kötü senaryolarla birlikte eve bir adım attığımda kapının arkasından fırlayan sadece sırtı görünen, koca erkek bedeniyle çığlığı bastım. Bunu yapmamla bedenin sahibi bana doğru dönüp koca bir kahkaha patlattı. "Han?" Az önceki çığlığımın aksine oldukça sakin çıkan sesim beni bile şaşırtırken yirmi iki yaşındaki kardeşim on yaşındaki bir çocukmuş gibi beni korkuttuğu için kahkahalar atıyordu.
"Kafayı yemiş olmalısın." Tamamını babamdan aldığını düşündüğüm genlerini kanıtlar nitelikte koyu kumral saçları dağınıktı koyu yeşil gözleriyse alayla bana bakıyordu. Üzerindeki gömleğin yakalarından sarkan kravatı ve pantolonuyla iş çıkışında eve gelen babam gibiydi resmen. Yüzünde anneme dair olan tek şey burnuydu. Bense annemin kopyasıydım. Tıpa tıp aynısı. Açık kahve saçlar, kahverengi gözler, üstü altına göre daha ince olan dudaklar, uzun kirpikler, biçimli kaşlar ve hafif kavisli bir burun. Açık ten rengim bile aynıydı.
Bazen babam benimle konuşurken uzaklara dalar gibi oluyor, ardından da göz temasımızı en aza indiriyordu. Bunu yapmasının nedeni çok açıktı. Kimse ölen eşinin bir kopyasıyla konuşmak istemezdi bu kızı olsa bile. Onun ve Han için zor olduğunu biliyordum ancak elimden hiçbir şey gelmiyordu.
"Sürpriz yapmak istedim." Dudaklarımda yorgun bir gülümseme oluştu. "Ne sürpriz ama," Açık olan kapıyı ardımdan kapatıp çantamı ve ayakkabılarımı portmantoya koydum. "Sen neden işte değilsin?" Diye sorduğumda çoktan koridorda kaybolmuştu. "Babama sana geleceğimi söyledim o da izin verdi. Sana haber verecek akşam gelebilirim dedi." Banyoya girip elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra salonun camından kocaman hamağa yatan Han'ı görünce merdivenleri çabuk hareketlerimle çıkıp odamda üzerimi değiştirdim ve hamakta yayılan Han'ın üzerine atladım. Rahat pozisyonu anında bozulurken kollarını harekete geçirip beni yanına bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Beyaz Frezya
Teen FictionNBA oyuncusu olan Karan Tanzer ve Milli Voleybolcu olan Saye Hazal'ın geçmişteki hatalarını düzeltmeye çalıştıkları bir evren.