"Çünkü ben aptal bir öğretmen olarak, serseri bir öğrenciye deli gibi aşık oldum."
Saatlerdir kafamın içinde dolanan cümle tam olarak böyleydi. Yatağımda uzanmış tavanı seyr ederken gözümün önünde beliren gözler, her kapadığımda bana bakan siyahlar artık delirme derecesine getirmişti beni. Aşık olunca hep onu mu düşünüyordun yani? Böyle hayat geçer miydi ki?
Yatakta doğrulup yüzümü sıvazladım ve duşa girip soğuk suyla yıkanmanın tüm beynimdeki düşünceleri yıkayacağını düşünerek üzerimdekileri çıkardım.
Sürgülü kabine girip eskiden kullandığım ve hala çöpü boylamayan deniz kokulu şampuanımla saçlarımı bir güzel köpürttüm. İyice temizlendiğimde artık çıkmaya karar verdim.
Üzerimi giyip yeniden yatağa gireceğim sırada camıma atılan ard arda taşlarla kaşlarımı çatıp pencereye yaklaştım. Gördüğüm bedenle gözlerim berelirken bir kaç kez kırptım gerçek mi diye. Gerçekti."Gelsene aşağıya, yavrum." Eliyle işaret verirken aynı zamanda garip haraketler de yapıyordu.
Eğer biraz daha ses çıkarırsa evdekiler uyanacaktı ve bir de onlarla uğraşacak halim olmadığından üzerime siyah hırkamı geçirip hızlı hızlı merdivenleri indim.
Dış kapıyı yavaş haraketlerle açtıktan sonra arka bahçede korkuluk gibi dikilen adama baktım.
"Ne işin var burada?" Ellerimi hırkamın ceplerine koydum, hava düşündüğümden soğuktu ve ben yeni duş almıştım.
"Güzelim," Yüzünde salak bir gülümseme olurşurken o anda anladım sarhoş olduğunu.
Bana doğru bir kaç adım atıp tam önümde durdu. "Özür dilerim, bebeğim benim." Sesi kısık çıkarken gözleri de kırmızıydı. Ağlayarak içmişti muhtemelen.
"Ağladın mı sen?" Geri adım atmayarak hala soğuk tonda konuşmayı başarabiliyordum. Ama biraz daha bana tatlı tatlı bebeğim derse boynuna atlamam an meselesiydi.
Başını evet anlamında sallayıp bir adım daha attı bana doğru. Aramızda santimlik mesafe kalmıştı şimdi.
"Ağladım, çünkü seni ağlattım." Elinin biri yanağıma çıkarken yavaşca okşamaya başladı.
Engel olmadım, olmak istemedim belki de. Duymak istiyordum, birisi tarafından sevilmek nasıl bir hiss ben de bilmek istiyordum artık.
"Sarhoşum şuan, o yüzden sana olan hislerimi anlatmak istemiyorum. Ayık kafayla, gözlerine bakarak söyleyeceğim hepsini."
Diğer eli de yanağıma çıktı ve üşümüş yüzümü ısıttı sıcak elleriyle. Gözlerimi kapatıp anın büyüsüne dalmışken bir anda yanağımdan çekilen ellerle gözlerimi açıp ona baktım. Üzerindeki deri ceketi çıkarıp omuzlarıma bıraktı.
"Sana zarar veren herşeyden, herkesten nefret ediyorum." Kollarıyla vücudumu sarıp göğsüne yasladı beni. Sonunda dedim içimden, sonunda yine buradayım. Sarhoştu ve büyük ihtimalle buraya geldiğini bile unutacaktı ama şuanlık tadını çıkarmak istiyordum bunun.
"Saçların.....çok güzel kokuyor." Derin derin nefesler alırken kokumu soluduğunu anladım.
"Kırgın yatma olur mu bu gece?"
"Ben kaç gece kırgın uyudum, aklın almaz."
Beni daha da sıkı sarıp içine sokmak istermiş gibi sarmalarken "Bu gece uyuma, en azından bana karşı kırgın uyuma." Kelimeleri fazlaca yayarak ve ağzının içinde söylediğinden dediklerini anlamakta zorluk çekiyordum.
"Ben ailenden bahsetmek istememiştim bebeğim benim, güzel bebeğim. Affet beni." Az kalsın yalvaran sözlerinde takıldığım tek nokta 'güzel bebeğim'di.