"Sukuna!"
Yoko evin içinde kaçmakta olan Sukuna'yı elinde bir yastıkla kovalıyordu.
Sukuna, Yoko'nun noel baba için hazırladığı tüm pastaları yemişti.
Yoko'nun aksine Sukuna bu kovalamacadan çok keyif alıyordu. Yüzünde kocaman bir sırıtışla kahkahalar ata ata Yoko'dan kaçıyordu.
Kapıyı açıp dışarı çıktığında ayakları buz gibi kaygan zemine deydi. Kaymamak için yerinde oynarken Yoko hemen arkasından gelince çarpıştılar birlikte karların içine yuvarlandılar.
İkisininde her tarafı kar olmuştu, birbirlerinin yüzüne bakarak güldüler.
"Şu haline bak!"
"Asıl sen kendi haline bak, kardan adam gibi duruyorsun!"
Normalde olsa Yoko ve Sukuna tartışırlardı, ama atmosfer o kadar tatlıydı ki... Kar vardı, gene de iyiydi.
Sukuna elini Yoko'nun yüzüne götürüp yüzüne gelen karları temizledi.
Yoko kendi kendine kıkırdadı, Sukuna Yoko'ya baktığında içinde bir özlem hissetti.
Siktir git.
Küçüklüklerinden kalma bir özlem.Eskiden birbirlerini koruyup kollarlardı, sadece bu değil: ikiside birbirini çok severdi, oyunlar oynarlardı, değer verirlerdi. Ancak zamanla her şey değişti. Aralarında ne büyük bir olay oldu ne de soğutacak bir olay. Olan tek şey büyümeleriydi. Büyüdükçe ilişkileri toksikleşti, sürekli kavga etmeye başladılar, birbirlerinin dedikodusunu yaydılar. Hatta Sukuna Yoko'nun eteğine kan bile sıkmıştı. Tabii ondan sonra Yoko alay konusu olmuştu.
Ama derinlerde bir yerde birbirlerine karşı ikisininde içinde bir şeyler var, sanırım.Kar yağmaya devam ederken Sukuna'nın pembe saçlarının üzerinde beyaz noktalar oluşuyordu. Yoko'ya bir nevi şemsiyelik yapıyordu, tam üzerinde durduğu için Yoko'ya kar gelmiyordu.
Aralarındaki garip sessizlikten sonra sessizliği bozan Sukuna oldu.
"Sana bir şey itiraf edeceğim."Yine hiç merak etmediğim bir şey.
Yoko elini Sukuna'nın saçlarına götürdü ve içindeki karları aldı, ardına yenisi eklendi.
Sukuna yüzünü Yoko'nun yüzüne yaklaştırdı.
"Noel babaya yaptığın o kurabiyeler var ya..."Yoko elini Sukuna'nın ensesine götürdü.
"Onları ben yiyordum."
Diyerek gülümsedi Sukuna, yüzünü Yoko'nun yüzünün dibine getirdi."Ve sen hep noel baba yiyor sandın, değil mi?"
Oh
Sanki imkanı varmış gibi daha da yaklaştı.
"Hepsini ben yedim."Yoko, Sukuna'nın gözlerinin içine baktı.
"Hemde hepsini."
Ne dememi bekliyorsun?
Sukuna giderek mayıştığını hissediyordu, Yoko'nun elini hissetmek iyi geliyordu.
Eliyle ensesini okşarken, soğuktan kızarmış tenleri daha da üşüdü. Sukuna dayanamayarak kendini üzerine bırakınca Yoko'nun gözleri kısıldı.Bazen kardeş değil, abla olduğumu düşünüyorum.
Sukuna başını Yoko'nun göğüsünün yumuşaklığına yerleştirdi. Gözlerini kapattığında epey huzurlu görünüyordu. Kollarıyla Yoko'nun belini sardı.
Rahat.
Sukuna hissettiği özlemle sarılmıştı. Bu anın bozulmasını istemiyordu, kendini kaptırmaya başlamıştı bile. Üstüne yağan karları hissetmiyordu.
"Sonsuza dek böyle kalalım."
Ahh, boğulacağım sanırım...
Sukuna, şu an kendi içinde bir nostalji yaşıyordu, aynı şey Yoko için pek söylenemezdi. Omzunu dürttü.
"Hey, Sukuna.""mh?"
Sukuna neredeyse uyuyacaktı. Öyle huzurluydu.Yoko onun ağırlığını kaldıramıyordu, hem üşüyordu da.
"Kalk."Sukuna cevap vermedi ama belindeki kollarını sıkılaştırdı.
Karın altında bana böyle sarılmak? Beynini kullanabiliyor musun abi?
"Üşüteceğiz, kalk hadi."
Sukuna gözleri kapalıyken çocukça davranmaya devam etti, sanki bir yastıkmışçasına Yoko'nun göğüsüne yaslanıyordu.
NEFESSİZ KALACAĞIM ŞİMDİ...
"Mal öküz gibi üstüme yüklendin, nefes alamıyorum ya!"Bu cümlenin ardından Sukuna gerçekliğe döndü. Vücuduna aniden havanın soğuğu çarptı, hemen üzerinden kalktı ve silkelendi. Yoko'yu beklemeden içeri girdi.
Yoko, noel baba için ilk defa kurabiye bırakmadı.
Nasıl olsa Sukuna yiyecekti.