iki

2.2K 70 16
                                        

Üst üste iki kere kapımın çalınması ile hızlıca bornozumu giyip, banyodan çıktım.

Muhtemelen gelen Anıl'dı. Bu kadar erken geleceğini düşünmüyordum ama onu daha fazla bekletmemek adına hızla kapıyı açtım.

Karşımda Barış Alper Yılmaz'ı görmeyi beklemiyordum. Boğazını temizledikten sonra, beni yukarıdan aşağıya süzdü.

" Birşey mi vardı?" diye sordum, bakışlarını üzerimden çekmesi için.

Bakışları beni bulduğunda, " Şey, ben şeker var mı diye soracaktım." dedi.

Şeker?

Ben varım olmaz mı?

" Şeker mi?" diye sordum.

" Evet, toz şeker. Misafirim gelecek, kek yapacaktım da, şeker kalmamış."

Barış Alper Yılmaz ve Kek. Kırk yıl düşünsem kek yapacağı aklıma gelmezdi.

" Var ama nerede bilmiyorum. Bakmam lazım. Üzerimi değiştirip geliyorum hemen." dedim, kapıyı biraz daha aralayıp, elimle içeriyi gösterdim. " İçeride bekle istersen."

Birşey söylemeden, arkamdan içeriye geçip, kapıyı kapattı. Odama geçip, üzerime şort ve tişört geçirip mutfağa doğru ilerledim.

Dolabımın arkalarında bulduğum şeker kavanozu ile salona döndüğümde, televizyon masasının üzerinde duran resimlerime bakıyordu.

Benim geldiğimi farketmiş olacakki, "Çok tatlıymışsın." dedi, yüzünde tebessüm ile bana doğru döndü. Gözlerimin içine içine bakıyordu.

O sırada çalan kapı ile yüzü düşmüştü. "Birini mi bekliyordun?"

"Arkadaşım gelecekti." dedim, kapıya doğru ilerlerken. Peşimden geliyordu o da.

Kapıyı açtığımda, Anıl tam karşımdaydı. " Hoşgeldin."

" Hoşbuldum birtanem." deyip, tam sarılacağı sırada Barış'ı gördü. "Merhaba."

"Merhaba. Ben de tam gidiyordum. Şeker için sağol." dedi ve bir hışımla çıktı. Bozulmuş gibiydi.

Bir dakika, bir dakika Barış Alper Yılmaz az önce beni mi kıskanmıştı.

" Gel Anıl, geç içeri."

...

Anıl kahve içtikten sonra, fazla oturmayıp, kalkmıştı. Bulaşıkları topladıktan sonra, sulamayı unuttuğum çiçekleri sulamak için odamın balkonuna çıkmıştım.

Yan balkonda ise sigara içen Barış Alper Yılmaz vardı. Sigara içiyor olması beni şaşırtmıştı.

Misafiri gelmeyecek miydi bu adamın? Gerçi her gün misafiri vardı ama her misafirine kek yaptığını düşünmüyordum.

Çiçekleri sulayıp, çıkmak üzereyken, onun sesi ile yan balkona döndüm. "Misafirin gitti mi?"

" Gitti. Senin ki?" diye sordum, merakla.

" Gelmedi." dedi, sigarasını söndürürken.

" Üzüldüm. Kek boşa gitti desene." Gram üzülmemiştim.

Biraz duraksadıktan sonra, içeriye doğru hareketlendiği sırada, " Kapıyı açtım. Çay koyuyorum gel hadi." dedi. Sanki dün bağır çağır tartışan biz değilmişiz gibi.

Çok ani olduğu için yanlış anlayıp anlamadığım konusunda emin değildim. Bir kaç saniye balkonda düşündükten sonra, " Sana diyorum, hadi." dedi.

Hızla üstümdeki pijamaları değiştirip, kapısına gittim. Açık olan kapıyı yavaşça itip, içeri geçtim. " Ben geldim." diye ses verdim.

" Gel, mutfaktayım."

in the name of love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin