Sebastian elimden tutmuş bir şekilde beni yönlendirirken kafamdan bir sürü düşünce geçiyordu. Elbette eninde sonunda arkadaşlarıyla tanışacağım günün geleceğini biliyordum ama daha ilk günden olacağını da düşünmemiştim doğrusu. Daha hakkında birkaç bilgi hariç hiçbir şey bilmediğim adamla sorgu odasına gidiyordum resmen.
"Bilmem gereken bir şey var mı?"
"Ne açıdan?"
"Senin hakkında."
"Hayır." dedi düz bir sesle. Bu umursamazlığına karşı gözlerimi devirdim.
"İnsanlar nasıl tanıştığımızı soracak."
"Pawel'in anlattığı hikaye yetmiyor mu işte?"
"Yani benim için bir sorun değil ama içeride ben yokken yaptığın kaçamakları bilen insanlar varsa sorun olmaz mı sence de?" Sebastian durdu bir süreliğine ve düşündü.
"Tanrım, doğru. Ryan eski sevgilimi gördü. Liseden beri sevgiliyiz yalanını kesinlikle yemeyecek." Sesli bir nefes verdim. Her şeyi benim düşünmem gerekiyordu anlaşılan. Sebastian bu işi benim kadar ciddiye almıyordu.
"Şöyle desek..." Düşünürken dudaklarımı birbirine bastırdım. "Liseden beri sevgiliydik fakat sen transfer olunca uzun mesafeyi sürdüremedik. 1 senedir ayrıyız."
"2019'dan beri Polonya'da değilim ama. 4 senelik bir ayrılık inandırıcı olur mu?" Futbol gündemini bilmediğim için ne zaman nereye transfer oldu bilmiyordum, araştırmamıştım da.
"1 sene önce yoğunluklarımızdan dolayı sürdüremedik deriz."
"Bu yalan işinde baya iyisin." Bu dediğine karşılık kaşlarımı çatarak baktım ona. Ne çirkin bir söylemdi öyle?
"Bu işe sürüklenmemin sebebi sensin. İnsanları boka sürükledikten sonra onlar hakkında böyle ukalaca konuşamazsın."
"Sayemde para kazanıyorsun." Sinirden alt çenem titremişti ve sinirle elimi çektim.
"Paran da sen de cehenneme gidin." Paraya ihtiyacım olabilirdi ama hakaret yiyecek kadar da değildi. Ailemi arayıp bana bilet almalarını isteyip siktir olup gitmek daha iyiydi şu muameleden.
Eve doğru uzaklaşmak için birkaç adım attığımda Sebastian "Eva." diyerek kolumu tutarak durdurdu beni. "Abartma bu kadar."
"Ben bir insanım, parayla aldığın bir oyuncak değil. Bana böyle davranamazsın."
"Tamam, dediğim yanlış bir şeydi. Haklısın. Sadece olay çıkartma." Beni yavaşça kendine yaklaştırıp yanağımı yavaşça öptü. Bu sırada eli de belime sarılmıştı. "İnsanlar Lehçe bilmese de bize bakıyorlar." Kulağıma fısıldadığında ürpermiştim. Bir kez daha çene hizamı öptükten sonra elini belimden çekmeden beni kibarca yönlendirdi. Görüş açımdan çıktığında gözlerim sabah bavulumu taşımaya yardım eden siyahi adamı bulmuştu. Bize bakan kişinin kim olduğu gizemi de çözülmüştü böylece.
Yalancı ithamına sinirim devam etse de bastırmaya çalışarak ayak uydurdum adımlarına. Sonunda villalardan birinin bahçesine girdiğimizde bahçede koşturan küçük, kıvırcık bir çocuk gördüm.
"Fredinho!" Sebastian çocuğa seslenip kollarını açtığında çocuk bize doğru koşup Sebastian'ın kucağına atladı. "Herkes geldi mi?" Kafasıyla onayladı küçük çocuk.
"İçerideler. Annem dışarıda oynamama izin verdi."
"O zaman sen oynamaya devam et." Sebastian öptü çocuğu ve bıraktı. Sonra belimden tutup beni kapıya yönlendirdi. Kapıyı esmer, kısa boylu, buram buram Sofia Vergara havası veren bir kadın açtı. Latin olduğunu söylemek güç değildi.
YOU ARE READING
Happier Than Ever / Sebastian Szymanski
FanfictionI'd never treat me this shitty You made me hate this city