26. BÖLÜM

1.4K 109 55
                                    

Instagram: meryemcagrak

***

26. BÖLÜM


Karşımda bana gözünü bile kırpmadan bakan kişi Ahmet'ti. Buradaydı, evimde. Neden? Gözlerimi birkaç kez hızla açıp kapattım, bunun kısa bir halüsinasyondan ibaret olduğunu düşündüm ama hayır, karşımdaydı ve bana bakıyordu.

Ağırca yutkunurken kaşlarım usulca çatıldı. "Senin burada ne işin var?" Gözlerim gülümseyen yüzünde dolaşırken dudaklarını ıslattı. Cevap vermediği her saniye sırtıma vurulan bir kırbaç gibiydi. Nefesim kesiliyordu bu anlamsız, cevabı olmayan sorulardan. "Sana soruyorum," derken ona doğru yaklaşmaya devam ettim. "Senin burada ne işin var?"

Kaşları kaldırırken dudağının ucundaki gülümse alaycı bir ifadeye döndü. "Seni merak ettim Rana ya..." Göz kırptığında üzerindeki deri ceketinin cebine ellerini soktu. Ona nasıl bakıyorsam burnundan nefes vererek güldü. "Niye öyle bakıyorsun? Merak edemez miyim?"

Gözlerim büyürken birkaç adım daha attım. Şimdi dip dibeydik. "Edemezsin," dedim keskin bir sesle. "Sen benimle ilgili hiçbir şeyi merak edemezsin." Durduğumda gözlerinin içine baktım, orada bir şeyler vardı ve kırılıyordu. Bunu görmek istemiyordum. "Ama en başta merak etmezsin Ahmet sen beni. İyi veya kötü, fark etmez. Senin için nefes israfından başka bir şey değilim. Çıkarın olsa bile."

"Çıkarım olsa bile?" Kaşlarını kaldırdığında alayla güldü. "Benim adıma kararlar vermeye kes Rana. Merak ettim, koyduğumun yerinde. Bu kadar basit, büyütmek saçmalıktan başka bir şey değil." Ahmet, güçlü bir soluk bırakırken göğsü inip kalkmıştı. "Sadece merak ettim. Nedenler yok, sadece bu cevap var elimde." Gözlerindeki o kırılmalar daha da ortaya çıkmıştı. "O yüzden daha fazla sorup kendini yorma."

Gülecek gibi oldum, ama bu o kadar saniyelik bir olaydı ki onun fark ettiğini düşünmüyordum. "Uzak dur benden," dedim yorgun bir sesle. Gözlerim ileride duran arabayı fark ettiğinde yanağımın içini ısırdım. Efe gelmişti ve burada Ahmet'i görmesini istediğim söylenemezdi. "Git buradan, mecbur olmadıkça karşıma çıkma Ahmet. Hiçbir şey değişmedi, özellikle de sen. Senin bana yaptıkların, düşüncelerin, sözlerin her bir aklımda. Değişmezsin sen. Herkes değişir ama sen değişmezsin. Bırak artık, nefret ettiğin kızın karşısına çıkmaktan. Şurada okulların kapanması ne kadar kaldı ki? Bırak bu süre içinde bende, sende huzur bulalım."

Yanından çekip gideceğim sıra bileğime dolanan ellerle durmak zorunda kaldım. Ahmet'in kaşları çatık, gözlerinde öfkenin izleriyle bana bakıyordu. "Her boku bildiğini sanan ama bir halt bilmeyen birisin kızım sen!" Sesi kısık gibi olsa da bastırdı her kelimeden sonra o kadar güçlüydü ki istemsize bir adım geriledim ama o bileğimi bırakmadı. "Sen bu yüzden kaybediyorsun."

Bu sefer kaşlarını çatılan ben oldum. "Ne yüzünden?"

"Daha sonucu belli olmayan bir savaşı başta kaybettiğini kabullenerek. Kendine bütün suçu yüklerken ben hariç herkesi o kimsenin ulaşamayacağı yere koyuyorsun. Senin sorunun kendinle Rana, senin sorunun en baştan beri kendinle ama beni düşman biliyorsun sadece."

"Belki de haklısındır," dedim, dediklerini kabullenen bir tavırla. "Belki de benim sorunum kendimledir ama bunların hiçbiri senin bu zamana kadar bana yaptığın zorbalıkları haklı çıkarmaz Ahmet." Gevşeyen eliyle bunu fırsat bildim ve bileğimi elinin arasından aldım. "Şimdi izninle Efe'nin yanına gideceğim." Gülümsedim. "Beni gerçekten tek seven insanın yanına. Onun yanında herkese ve her şeye rağmen hak ettiğim sevginin yanına."

Duran ifadesi birden sarsıldı, birkaç adım geri giderken gülümsedi. Hayır, gülümsemeye çalıştı. "Git," dedi kısık bir sesle. O kadar kısık, o kadar minikti ki cımbızla bile ulaşamazdım o sese. "Git Rana." Bu sefer gülümsedi, hem de kocaman. "Hak ettiğin sevginin yanına git. Hadi!"

Orkideler AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin