Entrikalılar Bölüm 6 - Bakışlar

3.3K 1.5K 132
                                    

"Herkes yerini bilecek!" dedim elimle kalbimi göstererek...

Hafif tempoda bir rüzgar vardı mahallemizde. Mahallemizi dolaştırmaya başladım. Söylemeyi unuttum sanırım. En son işe giderken, Berna ile muhabbet ettik. Bana yaşadığım yeri göstermesini ve gezdirmesini istedi. Bende kabul ettim. İşte olaylar böyle başladı. Nerde kalmıştık? Ben en iyisi biraz başa sarayım konuyu.

Berna ile konuştuğumuz günün ertesi sabahı buluştuk. Mahallemize getirdim. Hafif bir tempolu rüzgar vardı. Mahallemizin görenleri bize hayretler içinde bakıyor. Hiç mi kız görmediler yanımda... Doğru aslında hiç görmediler. Çünkü ben Iraz'ı seviyorum. Başka kız hiç ilgi alanımda olmamıştı. Taş örmeli mahallemizin yokuşuna doğru çıkıyorduk. Berna pek bilmez buraları. Birazda zorlandı tabi. Koluma girdi oracıkta. Birde uzun ve sivri topuklu ayakkabı giymiş. Bunu anlatırken topuklu ayakkabısının topuğu kırıldı. Ayağı burkulup oracıkta yere düştü kız. Canının yanmasıyla birlikte yüzünde ki mimiklerde değişti. Ayağa kaldırmaya çalıştım ama yürüyecek bir halde değil. Ne yapsam diye düşündüm. Şimdi kucağıma alsam eve götürsem mahalle sakinleri yanlış anlayacak. Tabi birde Iraz var. Mahallenin arka yerlerinden götürmeye karar verdim. "İstersen eve götüreyim." dedim. Berna acılı bir halde, "Çok iyi olur." diye cevap verdi. "Ya Allah Bismillah" deyip aldım kucağıma. Bir elinde kırılan topuklu ayakkabısı bir ayağında da sağlam olan ayakkabısı vardı. Biraz ağır geldi bu yük bana ama götürmek zorundayım. Yavaş ve sakin bir şekilde sokak aralarından, kontrol ederek geçiyordum. Kafamı da hafif eğdim. Berna'da kucağımda bana bakıyor. Hani aşık etmek için Eros tanımlanan kişi sanki Bernay'a ok atmış gibi. Bir farklı bakıyor bana. Adımlarımı hızlandırmaya karar verdim. Birazda terlemeye başladım. Nefes nefese kız kucağımda eve götürüyorum daha ne olsun. Sanki evlendim kızı kucakladım eve götürüyorum. Neyse sakinim. Evin ucu gözükmeye başladı. Adımları mı daha hızlandırdım. İçimden bir sesle, "Hadi Çağkan dayan." diye tekrar tekrar söylüyordum. En nihayetinde geldik eve. Berna'yı yavaş bir şekilde yere bıraktım. Cebimden anahtarı öyle bir hızla çıkarmaya çalıştım ki anahtar çıkmadı. Yavaş şekilde çıkarttım. Kapıyı açıp, Berna'yı tekrar kucakladım ve kanepenin üzerine uzattım. Elindeki topuklu ayakkabıyı ve ayağında ki topuklu ayakkabıyı alıp koydum bir kenara. "Daha iyi misin?" diye seslendim. "Evet biraz daha iyiyim." dedi. Mutfağa gidip, buz dolabından bir buz kalıbı alıp poşete koydum. Berna'nın yanına giderek, "Buzu biraz ayağında beklet iyi gelir belki." dedim. Televizyonu da açtım canı sıkılmasın diye. "Karnın aç mı? Eğer açsa çok güzel yumurtanın yarısını yere dökerim. Hazırlıyayım istersen bir şeyler." dedim. Berna biraz tebessüm ederek, "Zahmet olacak ama hayırda demem." der demez gittim mutfağa. Patates soymaya başladım. Kabukları biraz kalın soyuldu ama olsun. Bir yandan da ocağa çay koydum. Patatesleri kızartmaya başlarken yağ elime yüzüme sıçramaya başladı. O arada Berna yanıma geldi. "Sanırım yardıma ihtiyacın var." diyerek omzuma dokundu. Bende dönüp, "Aa yürüyorsun. Gerek yok sağol. Bitti zaten." deyip kızı salona geri gönderdim. Masayı hazırlamaya başladım. Patatesleri de bir tabağa boşaltıp masaya koydum. Çayı demleyerek yanına da bir tava daha koyup yumurta pişirmeye başladım. Oldukça başarılı oldu. Yumurtayı da masaya koyarak, çayları doldurdum. Berna'ya seslendim. Karşımda ki sandalyeye oturdu. Yemeye başladık. "Ellerine sağlık çok güzel yapmışsın." dedi. Bende kafa sallayarak, "Afiyet olsun ne demek elimden gelen bu." dedim. Yemeği yedikten sonra masayı toplamaya başladım. Berna, benim alacağım tabağa aynı anda elini uzatınca elimi tuttu. İçimde titreme oldu. Iraz ile tokalaşmanın ardından ilk defa başka kız elime dokundu. Böyle bir yokluktaydım. Sadece Iraz var çünkü benim için. Berna o sırada, "Bırak bunda bari yardım edeyim, bu sefer sen geç otur." dedi. "Ama..." diye seslenirken, "İtiraz istemiyorum hadi git ben iyiyim yaparım." dedi ve beni salona gönderdi. Televizyonda hayvan belgeseli vardı. Gergedanları gösteriyordu. Bende ayaklarımı uzatıp izlemeye başladım. Berna geldi salona ve toparlandım. Televizyona baktığımda gergedanların çiftleşmelerini gösteriyordu. Kanalı değiştirmeye çalıştım ama kumanda çalışmadı. Televizyonun yanına giderek, kapattım hemen. Berna görmedi neyse ki. Sonra bana seslendi. "Aa niye kapatıyorsun kahve yapmıştım izlerdik." diye seslendi. Bende şaşkın bir şekilde, "Yok ya televizyonda gergedanların çiftle.... Şey yani gergedanların çifte göre bakış açısı var." diye bir saçma cümle kurdum. Berna gülerek yanıma oturdu. "Anlamadım." diye cevap verdi. "Önemli değil ya televizyonda güzel bir şey yok. Böyle içelim kahvelerimizi. Zaten geç oldu sende gidersin evine." dedim. Kahvesi güzel olmuş. Kahvelerimizi içtik ben pek konuşmama taraftarı oldum. Hep kısa şekilde cevaplar verdim. Kahvelerimizi içtikten sonra, "Hadi gidelim artık." dedim. Berna hazırlandı. Bir taksi çağırdım. Kapıyı açtık tokalaştık. "Bu olmadı pek daha sonra gezdirirsin." dedi. Benim tepkim ise gülerek kafa sallamak oldu. Taksiye binip gitti. Kapıyı kapatıp büyük bir "Ohhh" çektim.

Telefonumu alarak, Necati'yi aradım. Telefonu açar açmaz. "Napıyon lan moruk?" dedim. Bize gelmesini söyledim ve anında zil çaldı. Kapıyı açtım Necati zaten bizim buralardaymış. İçeri girer girmez, "Lan sen büyüdün de eve kız mı getiriyorsun vayy çakal." demesine karşın, "Lan otur şuraya! Ne kızı?" diye cevap verdim. Necati çok pis bir gülüş atarak, "Oğlum benden saklama gördüm herşeyi vay çakal!" dedi. Olayları anlattım buna. "İşte böyle Necati, insanlık yapalım dedik, kız sanırım aşık oldu." dedim. Necati hala inceden gülümsüyordu. "Çarparım senin o kavun kokan ağzına!" deyip tepkimi gösterdim.

Necati'ye, "Hava alalım." deyip dışarıya çıktık. Necati'nin sevgilisi yani İrem gördü bizi. Necati'yi yanına çağırdı. Gitti biraz konuşup yanıma gelerek elini uzattı. "Kardeşim kusura bakma ben biraz İrem'le dolaşacağım." Eline vurdum bunun ve sonra kendi elime baktım. "Tamam git kardeşim sende git." dedim. Necati gidince yine yalnız başıma dolaşıyordum.

Uzun zamandır gitmediğim gitar kursuna gitmek istedim. Tek başıma canım sıkılıyordu. Canım sıkkın bir şekilde gitarımı alıp yola koyuldum. Kursa geldim. Kurs hocam yanıma gelerek, "Ooo Çağkan nerelerdeydin? Tıngırdat bakalım gitarı." der demez. Gitarın tek teli ile çalmaya başladım. Hocam, "Dur bakalım. Sen baya gelişmişsin. Biraz daha toparlamak gerek. Sonra artık gözün kapalı çalmaya başlarsın." dedi. Hocam biraz daha bir şeyler gösterdi. Daha iyi bir şekilde kavrayıp sürekli pratik yapmamı önerdi.

Kurs çıkışında hava ala ala eve gitme yoluna koyuldum bu sefer. Havası kararmış bir vaziyette. Biraz esintili rüzgar var. İçimde de kötü hisler olmaya başladı. Umarım o şekilde bir şeyler olmaz. Mahalleye geldim yürüyerek. Tam kapıyı açacaktım ki, "Çağkan..." diye bir ses duydum...

Facebook grubu;

Entrikalılar Wattpad

Entrikalılar  (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin