Bütün karakterler ve olaylar kurgusaldır. Gerçek hayatla hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. Hikayeyi ve karakterleri seveceğinizi umut ediyorum.📌Keyifli okumalar balım 🌸
Durdurulması mümkünsüz olan tek şeyin zaman olduğunun bilincinde olmak insanı daha fazla tedirgin ederdi. Düşüncesi dahi bedenimizi dehşetle titretirken sadece bekledik. Sanki ölüm sadece bizim kapımızı çalmış gibi başkalarının da bizim ruh halimize bürünmesini istemek, çaresizce bakışlarımızı 'acaba herkes benim gibi mi?' diye dolaştırmanın acizliyi çökmüştür üstümüze.
Yaşam ve zaman bazen sadece karanlıktır. Koca bir boşlukken, nefes almak için hiçbir alan bırakılmamıştır. Kendini dünyanın tam merkezinde, fakat hiç var olmamışçasına bir yoklukta hissetmek...
İri kar taneleri simsiyah toprağın üstüne düştüğünde erimek zorunda kalıyordu. Soğuk rüzgar yüzü parçalayacak cinsten eserken iki aile de buna dayanmaya çalıştı.
Hepimiz büyümek istiyoruz. Bir şeyleri elde edebilmek, bir şeyleri başarmak, bir şeyler için çabalamak istiyoruz. Yiyeceğimiz ayazda bizi nelerin beklediğini bilmeden, belki de hiçbir zaman ulaşamayacağımız hayaller kuruyorduk.
Yarın ona sarılmak gibi mümkünsüz bir hayal...
Ölümü tanımak ondan nefret etmek için yeterli sebepti. Bizden en sevdiğimizi koparırken kalbimizin orta yerine çaktığı kasıkla baş başa bırakıyordu. Bundan sonrasına nasıl devam edeceğimizi söylemeden, bununla nasıl başa çıkacağımız anlatılmadan.
Aynı gün biten iki farklı hayat birbirinden bağımsız kaderlere yön belirledi.
Sevdiği kadının üstüne son toprağı atmadan önce adam elini durdurdu. Uzunca soğuk, karı bile zar zor eriten toprağın altındaki eşinin kaybolmuş cansız bedenini düşündü. Daha fazla bu eziyete dayanamayacağını anladığında duruşunu düzeltti.
Etrafını saran kalabalığa baktı. Ardından yüzündeki tatsız ve yorgun ifadeyle kafasını çevirdi.
Hayatını, sevdiği kadını, onu baba yapan kişinin cansız bedenini taşırken en ağır olanı budur diye düşünmüştü halbuki.
Hayatının belki de en soğuk gününde kendini umutla ısıtmaya çalıştı. Çünkü bir nedeni vardı. Ne olursa olsun kadınından ona kalanlar vardı. Bakışlarını ona yadigar bırakılmış oğluna çevirdi.
Annesini kaybetmiş birisi ne kadar iyi görünebilirdi ki? Bir erkeği dahi ağlatabilecek güçteki bu acı bir zamandan sonra dayanılmaz hal alabilirdi. Gözünü açtığından beri seni senden daha iyi tanıyan kişi artık yoktu. Anneler sadece 'anne' kalıbına sığdırılınamayan varlıklardı. Onların doğaüstü sevmek güçleri mevcuttur.
Annesini kaybetmiş her çocuk geriye kalan bütün zamanlarında yarımdır. Sevgiden şefkatten ve merhametten yarımdır. Çocukluktan yarımdır.
Elindeki beli oğluna doğru uzattı. Ellerini önünde birleştirmiş sanki kendini ayakta zor tutarken, babasına baktı. Yirmili yaşlarındaki genç adam yüzüne çarpan sert ayazın göz yaşını savurmasına tepkisiz kaldı. Babasının uzattığı elini havada bırakmadı.
Ruhuna ve bütün hayatına değil belki ama geride kalan her şey için toprak atması gerekiyordu. Çocukluğu için en azından. Çünkü anne yoksa çocuklukta yoktu.
Bir kere daha denedi. Fakat elini durdurmasına neden olan o sesi duyana kadar devam edebilmişti.
Küçük bir kız çocuğunun çığlığıyla eğdiği başını topraktan kaldırdı. Kafasını sağa doğru çevirirken acıyla çıkan çığlığın nedenine ve kimliğine baktı. Birkaç metre ötedeki başka bir cenazenin başındaki aileden duyulmuştu ses.
Tiz bir kız çocuğu çığıydı. Kim olduğunu bilmese bile, canını yakan şey onun için ne ifade ettiğini anlamasa bile, en azından ne kadar yandığını tahmin edebilirdi. Çünkü ölümün kendisi değil ama acısı her kapıyı aynı çalardı.
Genç adam tekrar adımlarını gerileyerek babasının yanında yer aldı. Yanına ulaşır ulaşmaz elini omzuna yerleştirdi. Babası bunu yaparken o sadece yan taraftaki cenazeyi izlemeye devam etti. Normal bir cenazeye nisbet kalabalık ve sesliydi.
Ya seveni çoktu ya da önemli birisiydi diye düşündü.
"Siyah saçlı, abisinin elini tutan küçük kız çocuğuna iyi bak"dedi sesi bir hayli yavaş ve yorgun çıkarken.
Babasının sesini duyduğunda kafasını kısa bir süreliğine ona çevirdi. Adam bakışlarıyla sanki onaylar gibi gösterdiği kişiye bakmasını istedi. Genç adam tekrar babasının gösterdiği kişiyi gözleriyle aramak adına bakışlarını dolaştırdı.
Tarif edilen kişiyi bulduğunda gözlerini kıstı. Kalabalık arasında dolaşan bakışları sahibini bulmuştu. Tam tahmin edemese bile onlu yaşların başında olduğu belli olan bir kız çocuğu işaret etmişti. Bir sürü erkeğin içinde sadece abisinin elini sıkıca tutmuş küçük kız, cenazedeki kimseyi andırmıyordu.
"Kim ki o?"kaşlarını çattı.
"Babasını gömdüler. Yavuz Azizzade öldü. O da onun tek kız çocuğu"
Sanki olması gereken buymuş gibi tepkisizce kalabalığa bakmaya devam etti. Tekrar bakışlarını kıza çevirdiğinde abisine daha fazla tutunduğunu fark etti. Ardından sıkıca ona sarılarak karşılık bekledi. Babasının ölümüne üzülmekten ziyade bir şeyden fazla korkmuş gibiydi. Bakışlarındaki korku çırpınırken, katlanarak artıyordu.
Sami bey oğlunun omzundanki elini daha fazla sıktı.
"Sözüm sana emanet. Küçüğü canın pahasına koruyacağına dair bana söz vermen gerek"dedi tek seferde. Hafif sakalları çıkmış, zaten beyaz olan teni biraz daha solmuş bir şekilde şaşkınlıkla bir babasına bir kıza baktı.
"Ne?"
Babası omzuna iki kere art arda 'hadi der gibi vurdu. Genç adam tekrar kıza baktı. Ne olduğunu anlamaya çalışan bir ifadeyle kıpkırmızı olmuş, soğuk bakışlarını kıstı.
"Baba ben onu tanımıyorum bile niye onun için canımı feda edeyim?"
Babasının söylediklerinde ciddi olduğunu anlayınca çaresizce sustu. Abisini kendine siper etmiş, korkmaktan kaçan bu kız çocuğu onun kardeşinden bile küçüktü. Hiç tanımadığı birini nasıl koruyabilirdi ki?
"Yemin etmeni istiyorum"
"Baba..."
"Hadi"dedi omzundaki elini hiç indirmeden.
Babasının ne dediğini ve neden böyle bir şey istediğini anlamadan çaresizce kafasını salladı sadece. Yanında iki tane daha kız çocuğu varken neden onu göstermişti neden onu seçmişti. Diğerlerinden görünüşçe farklı olduğu için mi? En savunmasız o olduğu için mi? Onu tanımadan nasıl koruyacaktı.
Hayatının en soğuk anında doğan umut muydu? Belki de olması gereken buydu. Ölüm hiçbir zaman son demek değildi. Umut var olduğu sürece ölüm anlam kazanmayacaktı. Çünkü o duyguların en parlağı, en asla kül olmazı, en dağılmazıydı. Ve umut nihayetinde en arsız duyguydu...
Ölümün korktuğu tek şey umuttu. Çünkü hayat devam eder, zaman bir şekilde akardı. Çünkü her açıdan nefes aldığımız sürece hayat devam ediyordu.
Ve zamanın çarklarını durdurmamız imkansızdı!
M.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçun Çeyrek Yüzü
RomanceAKREP serisinin ilk kitabıdır. "İntiharın ne olduğunu bilen her çocuk kendini en az bir kere o ipten asmıştır" [Kendimi geliştirmek için yazdığım bir kitaptır]