1.bölüm 💕💕💕

15 7 3
                                    

   Başvurum sonunda kabul olmuş. Aileme bakmak zorundaydım ve onu görmek istiyorum... Onun ismini arkadaşımdan duyduğum an kalbimin onun için atıcağını asla bilemezdim. Şuan 18 yaşına yeni basmış ve okulu asmıştım.

    Bavulumu ve herşeyimi toplayıp koreye gidiyordum. Herşey onun için. Ailem çok baskıcı ve katı insanlardı. Koreye gidiceğimden haberleri yoktu. Ordan kovulursam gidicek hiçbir yerim yoktu yani.

    Yarın sabah saat 5'te gizlice evden kaçıp hiç bilmediğim bir ülkeye gidicektim. Aslında oraya temizlik bahanesiyle gidiyordum.

    Sabah

   Gizlice evden çıktım. Korkmak yok, sevgi yok, hiçbir şey yok. Herşeyimi, bütün duygularımı benden çaldılar.

   Koşarak otobüse bindim. Yabancı dilde dahil gerçekten hiçbir şeyim yoktu. Uçağa bindim neyseki hosteslerin Türkçesi vardı. Cv' ye yabancı dil olarak hiçbir şey bilmediğimi yazmıştım ama sanırım fotoğraf kısmına koyduğum transparan kıyafet bütün durumu açıklamaya yetmiştir.

    Taksiye bindim taksici bana bişiler söyledi ve ben hiçbişi anlamadım. Sonra aklıma çok parlak bir fikir geldi. İnternetten çeviriyi açtım ve taksiye adresi söyledim. Beni çalışıcağım yere bıraktı sıra ücreti ödemeye gelince '5 dakika beklemesi gerektiğini söyledim' ve içeri girdim. Hayır kalıcak yerim bile yok ne ücreti? Olmayan ingilizcemle ordan gördüğüm bir kıza, "where is the boss? " (Patron nerede?) dedim. Kız beni asansöre bindirip yukarı çıkardı. Kapıyı çalıp içeri girdik ve adam bana doğru sırıttı.

   
   "너는 나가 " (Sen dışarı çık.) dedi patron.

   Kadın bi anda beni bırakıp gitti.

   "What is your name? "

   "Mein name ist Dalin. "

   "Yes I remember you. Not knowing English can cause problems." (Evet seni hatırladım ingilizce bilmemek sorunlara neden olabilir.)

   Ne dediğini anlamamıştım.

   " I don't speak English. "

   Yanına gittim ve çeviriyi açarak, I came to work and don't know where to start. (
İşe geldim ve nereden başlayacağımı bilmiyorum.)

   Elimdeki valizlere bakarak, 'I think I should fire you.' (Sanırım seni kovmalıyım.)

    Öfkeyle yüzüm onun yüzüne dönük kucağına oturdum. Ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum ama buna mecburdum. Dudaklarını yavaş yavaş emmeye başladım, yavaşça daha sıkı emip ısırdım. Belimden tutup inlemeye başladı. Bana karşılık verdi ve ateşlice öpüştük. Onu Felix'i hayal ederek öptüm.

   "I need you. " (Sana ihtiyacım var.) Dedim ve " Just two night boss please. " (Sadece iki gece patron lütfen.) dedim. Bunları çeviriden söylememe gerek yoktu. O kadarda ingilizcemiz olsun bir zahmet. Tam kucağındayken odaya birisi güm diye girdi.

    Felix

   "아, 미안해요." (Ah, özür dilerim.) kapıyı kapatıp hemen dışarı çıktı.

   Aralarında çok büyük bir samimiyet olsa gerekki kapıyı bile çalmadan içeri giriyordu.


    "Shit." Dedi patron.

    Bir kere daha dudaklarına yapıştım... İşimiz bittikten sonra odadan ayrıldım ve temizlik odasına gidip malzemeleri alarak temizliğe başladım.

   Annemden bir mesaj geldi.

Anne: nerdesin sen?

Me: şu üniversite başvurum tutmuş. Yurda geldim şimdi.

Anne: baban sıçıcak ağzına.

   Telefonu kapattım ve işime devam ettim. Sıçsın bakalım bulabiliyorsa.

   İşim bitti ve akşam oldu kalıcak hiçbir yerim yoktu. Tuvaletlerden bir tanesine oturdum. Telefonla oynarken orda uyuyakalmışım ve ben fark etmeden çoktan sabah olmuştu bile. Çıkıp şirketin içersinde biraz gezinirken insanlar daha yeni yeni gelmeye başlamışlardı. Patronumun odasına girip onu beklemeye başladım. Tişörtümü biraz yukarı doğru kıvırıp göğüslerimi aşağıdan biraz gözükebilir bi hale getirdim.

   İçeri giren patronum beni görünce hem şaşırdı hem de mutlu oldu. Bir yeri aradıktan sonra yanıma geldi. Beni sandalyesinden kaldırıp koltuğa oturttu ve kendisi de sandalyesine geçti. Odaya bir kadın geldi. "Merhaba ben tercümanınızım. Ve sizde bayan Dalin olmalısınız değil mi? " Benim için bu kadar şey olmasına şaşırmıştım ama bunun bu şekildd sürmeyeceğinide biliyordum.

    Burdan sonrasını türkçe yazıyorum kadın çeviriyor gibi farz edin

   "Efendim karnım aç gidebiliceğim hiçbir yerim yok. "

   "Yapıcak bişi yok hayat acımasızdır. "

   Bugün işteyken bir otelden patronumdan kopardığım para ile bir oda aldım. Patronuma mesaj atarak buraya gelmesini söyledim.

   O çevirmen kadın yoktu o geldiğinde ve odamda kamera vardı. Üstünü çıkardı ve başladık. Ağlamaya başladım ama o zevk aldığımı sanıyordu. Tecavüz gibi bir geceydi.

Last Love || Lee FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin