~yazarın bakış açısı~
Bir asır akabinde de günler geçmişti ve perşembe gecelerinin mistik havası topkapı sarayının duvarlarına tekrar çökecekti.
Mâzide saray surları ardındaki bu işhtamlı altın kafeste iki büyük aşk destanı yazılmıştı.
Mahir Han'ın kehribar gözlerimden, Mestan Han'ın iki çift kara gözünün karanlığına doğru..
Sultanların aşkı ve nefreti gelmiş, geçmiş ve hiç ölmeyecek gibi olan düşmanlar nihayetinde ölmüştü.
Sarayın duvarlarını kan kokusu kaplamış, kokunun etkisi harem taşlığında uzun bir süre etkisini sürdürmüştü.
Kısacası Mahir Han'ın destansı aşkını izleyen Mestan Han'ın aşkının üzerinden bir asır geçmişti.
Bir zamanlar aşkla dolan ve huzurla yönetilen bu payitaht şimdi hiç olmadığı kadar karışık bir diasporanın içerisindeydi.
Yaşlı Osmanlı padişahı Mehmet Han'ın gün geçtikte ilerleyen ince hastalığı yeni padişahın kim olacağı konusunda herkesi endişelendiriyordu.
Üç şehzade, üç aslan parçası. Üç farklı valideden doğma bu genç, yakışıklı şehzadeler artık tek bir taç için savaşacaktı..
Müjgan Sultan dairede bir oraya bir buraya ilerleyip, dururken derin bir nefes alıp, elini beline koydu.
Bakışları kanepede oturan kızı Dilruba Sultan'a dönerken Dilruba Sultan'ında bakışları ona döndü.
"Bana o şekilde bakmayı kesesin Dilruba, bunun ağabeynin akibeti olduğunu ikimizde çok iyi biliyoruz." Dediği zaman Dilruba Sultan derin bir nefes aldı.
Daha sonra "Şehzade ağabeyimin hangi durumdan muzdarip olduğunu en az benim kadar iyi bilirsiniz validem." Dediği zaman ayağı kalktı ve kafasını yavaşça yukarı doğru kaldırdı.
"Hareminde ilgisiyle yanıp, tutuşan onca cariyesi varken elini onlara sürmemesinin nedeni henüz doğru cariyeyi bulamamanız değil." Dediği zaman Müjgan Sultanın bakışları ona döndü.
"Mâzide resmen istemediği hâlde o biçare cariyeyi şehzade ağabeyimin yatağına soktunuz." Dediği zaman Müjgan Sultanın etrafında dönmeye başladı.
"Nihayetinde hatun bir şehzade verdi ki rahata erdi. Lâkin daha sonrada entrikalarınza kurban gitmedi mi?"
"Artık bunu kabullenmeniz şart zira şehzade ağabeyim atalarının izinden gidiyor." Dediği zaman Müjgan Sultan derin bir nefes verdi.
"Ne yani, ona bir muhallebi oğlanı mı sunayım?" Dediği zaman Dilruba Sultan yutkundu.
"Ona bir sultan (kız çocuk) vermekten dahi aciz olan ve sadece yatağına girecek bir hız oğlanı?"
Dilruba Sultan gözlerini kapatıp, sabır dilenir gibi nefes aldı.
"Bir taht kavgasında bir şehzadenin gözdesi onu ne kadar mutlu ederse o şehazde o kadar güçlü olur."
"Validem, şehzade ağabeyimin hâli hazırda bir şehzadesi zaten var. Hem üstelik bunun ne önemi var ki, eğer haremi gönlüne hitap ederse o da devlet-i aliyye'ye hitap eder."
"Bundan başka bir çaremiz olduğunu düşünüyorsanız sizi dinliyorum." Dediği zaman Müjgan Sultan gözlerini kapatıp, kafasını salladı.
"Seferinden döndüğü vakit bu olayla alâkadar olacağım. Zira Cavidan ve Gonca cadılarının ne yapacağı hiç belli değil.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Yeşili
Исторические романыSinyor Matteo, İtalya'nın asil ve zarif prensidir. Ta kii taht yolunda koşan ve Osmanlı İmparatorluğunun veliahtı olan bir Şehzadenin eline düşene kadar. Tür: Tarihi Kurgu