Bölüm 13: Sessizlik Öncesi Fırtına

152 11 2
                                    

Yorgunluk ve Mutluluk

Filenin Sultanları, şampiyonluk sevincini tüm Türkiye ile paylaştıktan sonra otellerine doğru yola çıktılar. Otobüs sessizce ilerlerken, takımda yorgun ama tatmin olmuş bir hava hâkimdi. Hande Baladın, eline telefonunu aldığında bir sürü mesaj ve bildirim gördü. Herkes onu tebrik ediyordu, ancak gözleri bir ismi aradı: Seda.

Beklediği gibi, Seda'dan bir mesaj gelmişti. Mesajı açtığında, kalbi hızlandı. Seda her zamanki gibi güçlü, ama bu kez daha derin ve duygusal bir mesaj yazmıştı.

Seda'nın Mesajı: "Bugün seni izlerken, sahadaki gücünü, azmini ve kararlılığını gördüm. Seninle o kadar gurur duyuyorum ki kelimeler yetmez. Sahada sadece bir sporcu değil, gerçek bir liderdin. Başarını ve emeğini tüm dünya gördü. Bu zafer, senin içinde taşıdığın gücün bir yansıması. Her şeyinle muhteşemsin. Seni izlemek bana güç veriyor ve seninle gurur duyuyorum. İyi ki varsın."

Hande, Seda'nın bu duygusal ve içten mesajını okuduğunda gözlerinde bir sıcaklık hissetti. Yorgun bedeniyle otobüsün koltuğuna yaslanarak, mesajı tekrar tekrar okudu. Seda'nın desteği ve gururu ona ayrı bir güç veriyordu. Bir süre telefonunu kapatıp, camdan dışarıya baktı. Türkiye'nin her bir köşesinde onları izleyen insanları düşündü. Bu zafer, sadece sahada kazanılmamıştı; tüm ülke, bu zaferin bir parçasıydı.

Otele vardıklarında, Filenin Sultanları kendilerini odalarına çekilmeden önce ortak salonda toplandılar. Hande, duşunu alıp rahatlamış bir şekilde salona indiğinde, arkadaşlarıyla kahve içip günün yorgunluğunu sohbetle atmaya çalıştılar. Salondaki hava rahatlamıştı, zaferin coşkusu yavaş yavaş yerini günlük hayata geri dönüşe bırakıyordu.

Ebrar: "Yani, o son blok var ya, kalbim yerinden çıkacak sandım. Şampiyon olduk ama hâlâ inanamıyorum."

Zehra: "Evet, ama Boskovic'in suratını gördünüz mü? O sayıyı aldığımızda donup kaldı!"

Herkes kahkahalarla güldü. Dedikodular, anekdotlar ve zaferin keyfini çıkaran küçük şakalarla zaman geçiyordu.

Cansu: "Şu yorumcuları da gördünüz mü? Maçın başında bizi hiç şanslı göstermediler. Ama işte, biz Filenin Sultanları'yız!"

Hande, arkadaşlarını izlerken derin bir huzur hissetti. Bu anları yaşamak, takım olmanın en güzel yanlarından biriydi. Herkesle birlikte bu başarının tadını çıkarıyordu. Kahveler yudumlanırken, zaman su gibi akıyordu. Ama artık herkesin dinlenme zamanı gelmişti. Yavaş yavaş odalarına çekildiler.

Hande, odasına girdiğinde yatağına uzandı. Şampiyonluk zaferi bir yandan hâlâ zihninde dönüp dururken, diğer yandan Seda'nın mesajı aklından çıkmıyordu. Telefonunu eline alıp Seda'ya bir mesaj yazdı.

Hande'nin Mesajı:
"Bugün kazandığımız zafer, sadece takımın değil, aynı zamanda senin desteğin sayesinde de oldu. Senin varlığın bana güç veriyor. Bunu her an hissediyorum. İyi geceler, Seda. Seni düşünerek uyuyorum."

Mesajı gönderdikten sonra, huzurlu bir şekilde gözlerini kapadı. Yorgun bedeni dinlenmeye, zihni ise yeni zaferlere hazırlanmaya başlıyordu.

Ertesi sabah, takım otelden ayrılırken, otobüste yine sessizlik hâkimdi. Herkes biraz yorgundu, ama mutlu ve huzurlu bir yorgunluktu bu. Havalimanına vardıklarında, onları bekleyen büyük bir kalabalıkla karşılaştılar. Türkiye, kahramanlarını karşılamak için oradaydı.

Hande, havalimanının çıkışında ailesini gördü. Anne ve babası, gurur dolu bakışlarla ona doğru ilerledi. Hande, ailesine sarıldığında, tüm yorgunluğu bir anda silinmiş gibiydi. Bu an, onun için zaferin en değerli anlarından biriydi. Hayranlar ve basın mensupları, şampiyon takımı görüntülemek için bir aradaydılar, ama Hande'nin tek düşündüğü şey, ailesiyle geçireceği vakitti.

Zıt Renklerin Dansı | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin